Hayret edilecek bir şekilde suskun kaldı Fenerbahçe. Şaşırtıcı bir şekilde sesini yükseltmedi Aziz Yıldırım.
Trabzonspor gibi bağırmadı. İlk yarının sonlarında “Bizi şampiyon yapmayacaklar” diyen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören gibi çark etmedi. Federasyona isyan bayrağı açan Galatasaray başkanı Adnan Polat’ın “gel gellerine” de gelmedi.
Çok mu memnundu Aziz Yıldırım, federasyondan, icraatlerinden ve hakemlerden? Elbette hayır.
Belki kongre süreci frenledi Yıldırım’ı.
Biraz Kulüpler Birliği Başkanlığı’nın sorumluluğu...
Ama en önemlisi büyük hedeflere koşacağı düşünülen takımın yarattığı hayal kırıklığı engelledi onu.
Önceleri Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile limoni olan, kısa süren cicim aylarından sonra araya tekrar mesafe koyan Aziz Yıldırım’ın, yeni sezonda farklı bir politika izleyeceği kesin. Rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getireceği de keza.
Fenerbahçe cephesinde bardağı taşıran son damlanın MHK başkanlığı sırasında “Galatasaraylıyım” diyen Ahmet Güvener’in Genel Sekreterlik görevine getirilmesi olduğu konuşuluyor. Disiplin ve hukuk kurullarının Beşiktaş ile Galatasaray ağırlıklı isimlerden oluşması da Yıldırım’ın canını sıkan konuların başında geliyor.
Eski genel sekreter, şimdi ki federasyon başkanvekili Lutfi Arıboğan ile yıldızı hiç barışmayan Fenerbahçe Başkanı’nın, kerhen desteklediği Özgener yönetiminden umudunu kestiği yakın çevresi tarafından seslendiriliyor.
İşin ilginç yanı, Yıldırım’ın toprağa gömdüğü savaş baltalarını çıkarmaya hazırlandığını Federasyon Başkanı Mahmut Özgener de biliyor.
Peki, Fenerbahçe tek başına böyle bir maceraya girer mi? Ya da gücü federasyonu devirmeye yeter mi?
Şunu çok net söyleyebiliriz. Gerekli koşulların oluştuğunu gördüğünde evet!
Aziz Yıldırım bunu beklemek yerine sürecin hızlanmasını sağlayabilir.
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” diye düşünmeye başladığınız vakit, o kadar çok yandaş bulursunuz ki!
Bir bakmışsınız, ufacık bir kar topu çığ gibi büyümüş.
Hazır kıta bekleyenler ve futbolda istikrar değil, kaos isteyenler de cabası.
Nereden nereye değil mi?
Kimin aklına gelirdi, Fenerbahçe kulübünün bir senede Fenerasyon iddialarından, federasyon muhalifliğine geçeceği?
Özgener ve ekibi geride kalan sezonu mumla arar hale gelirse, şaşırmasın.
Ve işlerin bu noktaya taşınmasında kendilerinin de önemli payı olduğunu unutmasın.
Dahası Mahmut Özgener, “Bu alemde kimlerin gerçek, kimlerin iyi gün dostu olduğunu anladığında” iş işten geçmiş olmasın!
Sarvan ile Dinçer’in ‘G’ savaşıGözlemcilerin Merkez Hakem Kurulu’na bağlanmasıyla ilgili operasyon gün giderek ilginç bir hâl alıyor.
UEFA hakem konvansiyonuna girmeye hazırlanan Futbol Federasyonu, gözlemci kadrosunun MHK’ye devretmekte kararlı.
Ancak bu noktada bir sorun ortaya çıkıyor. Tercihi yapacak olan Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’i oldukça zorlayacak bir sorun hem de.
Gözlemci ve Temsilciler Kurulu Başkanı Kemal Dinçer gözlemcilerin MHK’nin kontrolüne verilmesine sıcak bakmıyor.
En azından bir geçiş süreci yaşanmasını istiyor. Bu süreç Dinçer’in görev süresiyle de bağlantılı görünüyor.
GTK Başkanlığını daha uzunca bir süre yapmak istemediği bilinen Dinçer, kurulundaki G harfinin bir yıl daha kendisinde kalmasından yana. MHK Başkanı Oğuz Sarvan ise uygulamanın bu sezon başlamasını istiyor. Gözlemcilerin MHK bünyesine alınması, Sarvan’ın olmaz ise olmazlarından biri. Bir tarafta Özgener’in çok değer verdiği Kemal Dinçer, öte yanda vazgeçemeyeceği Oğuz Sarvan.
Gelin de çıkın işin içinden.
İki tarafı da üzmek istemeyen Özgener’e sunulan bir formül var. 12 Haziran’da yapılacak olağan mali genel kurulda federasyon statüsünde değişiklik yapılması şart. GTK’nin G’si MHK’ye geçecek, ancak uygulama bu sezon değil, gelecek yıl başlayacak. Böylece hem Dinçer’in gönlü alınmış olacak, hem de Sarvan kırılmayacak. Bu formül tutar mı derseniz? Sorunun yanıtı GTK ve MHK başkanlarının güç gösterisine bağlı. Eğer gözlemciler MHK’ye verilir ve uygulama bu sezon başlarsa, Kemal Dinçer’in G’si giden kurulun başında kalması anlamsızlaşır. Sarvan istediğini elde edemezse ciddi biçimde keyfi kaçabilir.
Bakalım ilk günden bu yana aralarındaki gizli çekişmeyi “kurumsallık” adına açık etmeyen bu ikiliden hangisi kazanacak “G” savaşını?
Faruk Özak farkıUzun zamandır sporun içindeyiz. 24 yılda sayısız bakan gördük. Sporun “S” ni bilmeyenler de geldi, azıcık kenarından dolaşmış olanlar da. Aralarında işin popülizmine kaçan da vardı, sadece siyasetini yapmaya çalışan da.
Kimi olimpiyat sözü verdi, kimi olmayacak duaya “amin” dedi.
Çok azı, iz bırakıp gitti.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak dün sabah Ankaralı spor gazetecileriyle kahvaltıda buluştu. Tanışma faslından sonra sohbete geçildi.
Trabzonspor başkanlığı, futbolculuk dönemleri derken, söz dönüp dolaşıp Özak’ın spora bakış açısına geldi.
Ve Özak farkını burada ortaya koydu. Kısa sürede konulara hakim olması dikkat çekiciydi.
Sözünün başında “Futbolu değil, sporun, gençliğin sorunlarını konuşalım” derken verdiği mesaj da anlamlıydı.
Gençliğin spora yönlendirilmesi, tesisleşme, bunların verimli kullanımı, ilgili bakanlıklarla işbirliği, teşkilatın yeniden yapılandırılması ile ilgili söylemleri, Özak’ın yakın geçmişte örneklerini yaşadığımız bakanlık tarzından uzak kalacağını gösterdi.
Örneğin “On beş olimpiyat altını kazanacağız” demedi. “Dünya rekorlarını parçalayacak sporcu yetiştireceğiz” vaadinde bulunmadı. “Elli küsur federasyonu yüze tamamlayacağız” gibi politik bir yaklaşıma girmedi.
İnsanın sevdiği işi yapması çok önemli.
Karar vermek için henüz erken sayılabilir.
Dileğimiz Faruk Özak’ın iyi bir ekiple, kendisini yanlış yönlendirmeyecek ve gerçekten “danışılacak danışmanlarla” spora sözde değil, özde hizmet verebilmesi.
Açık söyleyeyim ben umutluyum ve yanılmak istemiyorum.