Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Biri yapar, biri bozar, kavga ondan çıkar



Oğuz Sarvan MHK’si ile yola devam edip etmemek, Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in tercihidir.
İsterse bunca tepkiye karşın Sarvan’ı savunmaya devam eder, ya da “Onca iş yaptık görülmüyor, sizin yüzünüzden bir çuval incire yazık oluyor” der ve sezon sonunda yeni bir yapılanmaya gider.
Peki, Özgener’in yakın çevresine sık sık şikayet ettiği gibi, yaptığı iyi işler var mı?
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, bence var.
Örneğin, A Milli Takım’ın başına Guus Hiddink gibi kariyeri tartışılmayacak bir teknik adam getirildi.
Süper Lig’in naklen yayın hakları tarihi bir bedele satıldı, kulüplere çok önemli artı gelir sağlandı.
Milli maç ihalesi küçümsenmeyecek rakamlarla gerçekleştirildi.
Bahis skandalının Türkiye ayağı ile ilgili operasyonun düğmesine basıldı.
Hiçbir işlevi olmayan “Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme” yasasının revize edilmesine öncü oldu. Şike ve yasa dışı bahis suç kapsamına alındı.
2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finaline ev sahipliği için ilk kez bu kadar kapsamlı bir proje hazırlandı.
Hiddink’in gelişi hariç, diğerlerinde siyasi iktidara yakın olmanın avantajları kullanıldı.
Kötü mü yapıldı?
Elbette hayır. Yapılmasaydı asıl o vakit hesap sorulurdu.
Özgener ve ekibi fazla alınganlık yapmasın!
Medyanın ve kamuoyunun takdir hakkını kullanırken sessiz kalması, çok da anormal değil.
Ya eksiler ?
Gelelim bize göre eleştiri konusu, Özgener ve kurmaylarına göre yönetim tarzı olan eksilerine:
- İş ve özel dostluklar birbirine karıştı.
- Medya ile ilişkiler kurumsallıktan uzaklaşıp, ahbap çavuş diyaloğuna döndü.
- Federasyon bünyesinde çalışan 100’e yakın insanın işine, insaf ve adalet kavramları es geçilerek son verildi. Yeni kadrolar oluşturulurken yönetime yakınlık derecesi ölçü alındı.
- Futbol Federasyonu, Papermoon’dan idare ediliyor muhabbetleri dillere düştü.
- Dik durmak ve tarafsız görünmek adına yürütülen politikalarda zaman zaman pusula şaştı.
- A Milli Takım dışındaki tüm milli takımlar ve eğitimle ilgili birimler padişahlık yetkileriyle tek elde toplandı. Sınırsız yetkilere sahip olduğunu sananlar, kurum içi çatışmaya yol açtı.
- Disiplin ve Tahkim Kurulu kararları tartışma yaratırken, gereksiz gerginliklere ortak olundu. Önlem alınamadı, kulüplerle sağlıklı bir iletişim kurulamadı.
- En önemlisi, ne pahasına olursa olsun Merkez Hakem Kurulu’nun arkasında durma inadı, tepkileri bireysellikten genel hoşnutsuzluğa çevirdi.
Haberin Devamı

“Bizi kimse yollayamaz”
İddia ediyorum, bugün Özgener Federasyonu’nun yaptıkları değil, yapamadıklarıyla gündeme gelmesinin temel nedeni, Merkez Hakem Kurulu ve onun adaletsiz uygulamalarıdır.
Hakemler kulüplerin tamamı tarafından eleştirilmeye ve başarıya giden yol üzerindeki engel olarak görülmeye başlandı ise, bunun sorumlusu MHK’dir.
Ve MHK artık federasyonun sırtındaki kamburdur.
Haa, bu kurul gidince ortalık sütliman olacak, dertler sona erecek, kulüplerin başı göğe mi erecek?
Asla. Sarvan MHK’sinin Türk hakemliğinde sebep olduğu tahribat, öyle üç-beş günde giderilecek cinsten değil.
Ayrımcılık yapıldığına ve hakkaniyet kavramının yok olduğuna inananların da, kuruldaki bazı abilerine yağ çekerek parlatılanların da, uzun süre kendine gelmesini kimse beklemesin.
Fantezi yapıp Collina’yı MHK başkanlığına ikna etseniz bile, güven ortamını yeniden sağlamanız çok zor.
Bu noktadan sonra Oğuz Sarvan ve “Bizi kimse yollayamaz. Biz adam yollarız” diye Silivri kamplarında racon kesen vekili Yüksel Okçuoğlu’na ne olur?
Ortada üç seçenek var.
Birincisi, Şansal Büyüka’nın işaret ettiği gibi Sarvan ekibiyle istifa eder ve iki hafta önce “ MHK’de ne şu an, ne de gelecek sezon için bir yönetim değişikliği söz konusudur“ diyen federasyonu rahatlatır.
İkincisi ve düşük olasılık, MHK görevden alınır ve federasyon o açıklamayı sindirmek zorunda kalır.
Üçüncüsü, Özgener “Hele şu lig bitsin, ben bildiğimi okurum” taktiği ile yola devam ederek, hiç de hak etmedikleri bir olağanüstü genel kurul girişiminin yolunu açar. Yeni bir krize çanak tutar. Fırsat kollayanlar ise ellerini ovuşturarak icazet makamının kapısını çalar.
Karar Federasyon Başkanı’nın.
Son cümle, Oğuz Sarvan düşmanlığı yaptığımı düşünenlere;
“O’nun bugün düştüğü duruma tanıklık etmek yerine, mümkün olsa zamanı geri sarıp MHK Başkanı olmadan önceki haliyle hatırlamayı yeğlerdim.”


Bir delinin şampiyonluk hesabı!
Bir deli kuyuya taş attı, bin kişi çıkarmaya çalışıyor.
Ne demek Galatasaray’ın, Bursaspor’a kasten yenilmesi?
“Biz şampiyon olamayacaksak Fenerbahçe değil Bursaspor olsun”.
El insaf, pes.
Bu saçma sapan iddiayı ortaya atanların hiç mi ilkokul matematik bilgisi yok?
Hesap ortada.
Galatasaray yarın Bursaspor’u 2 farklı yener, kalan maçlarını kazanırsa 72 puana ulaşır.
Bursaspor, Kayserispor’u yener, Ankaraspor hükmen galibiyetinden sonra Beşiktaş ile berabere kalırsa, o da 72 puanı bulur.
Puanları aynı olan iki takımın birbirleriyle yaptıkları maça bakılır.
İlk maçı 1-0 kazanan Bursaspor, Ali Sami Yen’de iki farklı yenilgi alırsa Galatasaray sıralamada üste çıkar.
Bu da demektir ki, sarı-kırmızılı takım gelecek sezon en kötü ikinci olarak Şampiyonlar Ligi’nin kapısını çalar.
Kasasına milyonlarca euro koyar. Daha fazlasını elde etme şansı doğar.
Hal böyle iken bu senaryoyu yazanlara sormak lazım;
Sen Keita’ya, Baros’a, Neill’e, Jo’ya, Santos’a ne diyeceksin?
“Bursaspor’a yenilin, ezeli rakibimiz sevinmesin” mi?
Şampiyonlar ligi vitrinine çıkacak Arda’ya, Ayhan’a, Caner’e, Sabri’ye “ytn” (yatın) şeklinde şifreli mesaj mı göndereceksin?
Rijkaard’a “Hocam burası Türkiye. Biz de her yol var, bak işine” mi diyeceksin?
Ayıp, ayıp.
Demek ki sen futbolcu olsan, maçı satacaksın.
Teknik adam olsan, rakibe yatacaksın.
Başkan veya yönetici olsan, camianı sapıkça ihtiraslarına malzeme edeceksin.
Hiç bir şey yapamazsan, insanların kafaları karıştırıp köşene çekileceksin.
Eee...
Boşuna dememişler, delidir, ne yapsa yeridir!