Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbolda ne zaman bir kaos ortamı yaşansa, hep Şenes Erzik’in adı gündeme getirilir.
Benim anımsadığım en az 15 yıldır böyle.
Federasyon başkanı mı değişecek?
Şenes abi hazır kıta.
İçinden çıkılması güç bir durum mu var?
Çağırın Şenes abi gelsin.
Siyaset aba altından sopa mı gösteriyor?
Şenes abi gelir kurtarır.
Tehlike anında camı kırın, Şenes Erzik çıksın.
Her defasında sormuşumdur kendisine; “Şenes ağabey. Gerçekten düşünüyor musun? Tekrar aday olur musun?”.
Her defasında aynı yanıtı almışımdır; “Hayır Cemal. FIFA ve UEFA’da önemli görevlerim var. Önceliğim belli. Sürekli dolaşıyorum. Bazen günlerce evimi göremiyorum. Bir sıkıntı olursa ağabeylik yapar, yardım istenirse ederim”.
Şenes Erzik gibi deneyimli, birikimli, uluslararası platformda saygınlığı olan bir şahsiyetin Türk futbolunun kriz dönemlerinde kurtarıcı olarak görülmesi çok normal.
Erzik adı üzerinden senaryolar üretilmesi de hakeza.
Lakin biraz da kendimizi sorgulamamız gerekiyor artık.
Özerk futbolun temellerini atıp, mahkeme kapılarını kapattıktan sonra “Artık yeter” diyerek çekildiği günden bu yana Erzik’e alternatif olacak hiç mi futbol adamı yetiştiremedi bu memleket?
Onca federasyon başkanı geldi geçti. Hiç mi hizmet görmedi bu ülke?
Şenes Erzik Türkiye Futbol Federasyonunun “onursal“ başkanıdır.
Öyle olmaya da devam etmelidir. Yeri ve zamanı geldiğinde kendisine danışılmalıdır. Gerekirse “yol göstermesi“ talep edilmelidir.
Futbol dünyamız tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşarken, beğenirsiniz beğenmezsiniz, Mehmet Ali Aydınlar’a da yapılmış en büyük haksızlıktır Şenes Erzik isminin telaffuz edilmesi.
Canı burnunda dolaşan insanların şevkini kırıp cenazeyi ortada bırakmasını beklemek ise niyetimiz...
En kolayı bu zaten.

Haberin Devamı

Uilenberg haklı!
UEFA Hakem Komitesi Üyesi Jaap Uilenberg Antalya’daki hakem seminerinde tanık olduğu bir olay karşısında şaşkına dönmüş.
Uilenberg, eğitim sırasında hakem hatalarıyla ilgili pozisyonları irdelerken Kuddusi Müftüoğlu’nun Fenerbahçe-Manisaspor maçında Baroni’nin rakibine yaptığı hareket için “doğrudan kırmızı kart” olmalıydı demiş.
Aynı günün akşamı televizyondaki bir spor programına hakem yorumcusu olarak katılan Bünyamin Gezer pozisyonu değerlendirirken, “Uilenberg bile kırmızı dedi” ifadelerini kullanmış.
Bunu gören Uilenberg çok bozulmuş. Ertesi gün eğitim devam ederken kendini tutamamış ve “Bu çok aptalca bir şey. Burada konuştuklarımızı akşam televizyondan duymak çok aptalca bir şey” sözleriyle sert bir dille tepkisini dile getirmiş.
Kim üzerine alınmış bilemem! Maalesef hakem camiası böyle bir yer. Kendi içinde bütünlüğü olmayan, kıskançlık duygularından arınamayan, birbirinin kuyusunu kazmak için hazır bekleyen şahsiyetler barındırıyor içinde.
Dün de böyleydi, yarın da öyle olacak.
“Neden bir arpa boyu yol alamıyoruz?” sorusuna yanıt arayanlara duyurulur!

Haberin Devamı

Daha geler göreceğiz?
Hafta içinde “Bunu da gördük” dedirtecek bir gelişme yaşandı Türk futbolunda.
Şike ve teşvik soruşturması kapsamında savcıya ifade veren Futbol Federasyonu Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ, kendi federasyonu tarafından disiplin kuruluna sevk edildi.
Önceki gün de Gümüşdağ’dan kulüp başkanlığı döneminde şüpheli görünen iki maç ile ilgili savunma vermesi istendi.
Diyeceksiniz ki “Ne var bunda?”
Yanlış yaptığı kanıtlanan, kirli işlere karıştığı saptanan kim varsa cezasını görmeli.
Doğrudur, aynen öyle olmalı.
Peki, Futbol Federasyonu yönetim kurulu tarafından “atanmış“ bir kurul, kendini atayanlar hakkında disiplin işlemi uygulayabilir mi?
Evet ise, hangi kriterlere göre uygular? Ne ceza verebilir?
Talimata göre hak mahrumiyeti mi?
Neden mahrum edeceksiniz? Yönetici olarak görev yapmaktan mı?
Bunlar, benim gibi pek çok kişinin merak ettiği sorular.
Sayın Gümüşdağ disiplin kuruluna sevk edilmesiyle ilgili habere, “Bilgim yok. Süreç devam ediyor” karşılığını verdi.
Federasyonun iki numaraları yöneticisinin böyle trajikomik bir gelişmeden haberdar olmaması mümkün mü?
Pek inandırıcı değil.
Tercih elbette Gümüşdağ’ın. Genel kurul tarafından görevlendirilmiş bir yönetici olarak, gitmek ya da kalmak arasındaki seçim kendisine ait.
Ancak etik olan ve ilkeli bir duruşun gerektirdiği çok açık.
Sayın Gümüşdağ bu dosya kapanıncaya kadar en azından icra organındaki görevlerinden feragat etmeli, aklandığı takdirde bıraktığı yerden daha güçlü bir şekilde devam etmeli.
Çünkü aynı Gümüşdağ, şike ve teşvik soruşturması başladığında sadece ifadesine başvurulduğu için bazı federasyon personelinin işten çıkarılma yazılarına imzasını koydu. Bir anlamda yargısız infaza ortak oldu.
“Bunu da gördük” haberine yorumumuz bu! Karar Sayın Gümüşdağ’ın!

Haberin Devamı

Bir defaya mahsus!
Şunun şurasında altı gün kaldı.
26 Ocak’ta aylardır tartışılan pek çok konu yanıtını bulacak.
Ankara’daki olağanüstü genel kuruldan çıkacak her karar, şike ve teşvik soruşturmasının kaderini belirleyecek.
Görüyoruz ki eğilim, “Bir defaya mahsus” küme düşmenin kaldırılması yönünde.
Tek başına bu ağır kararın sorumluluğunu taşımak istemeyen Futbol Federasyonu topu delegelere atmış durumda.
Hani, genel kurul ne karar alırsa “eyvallahımızdır” diyecek pozisyonda.
Deneyimli futbol hukukçusu Kemal Kapulluoğlu, bundan tam 6 ay önce federasyonun ve kulüplerin bugün geldiği noktada durmuş, sezon başlamadan 58. maddede yapılacak bir değişiklik ile yaşanan krizin önüne geçilebileceğine işaret etmişti.
O gün Kapulluoğlu’nun önerisine bıyık altından gülenler, şimdi Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkıyor.
Bırakalım keşfetsinler. Nasıl olsa “Bir defaya mahsus!”