Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe mi, vakıf mı




Aziz Yıldırım’ın Kayserispor maçından sonra taraftarın alkışlı protestosuna çok üzüldüğünü, kırıldığını ve on yıllık emeğini sorgular hale geldiğini biliyoruz.
O tepkilerin onarılması güç, kalıcı bir hasar bıraktığını da...
Bir taraftan son yılların en kötü sportif performansı ve tribünlerdeki isyanın kıvılcımları, diğer yandan “Yanlış mı yaptık?” muhasebesi, seçim süreci öncesi Yıldırım’ı gerçekten sıkıntıya sokmuş görünüyor.
Krizi yönetmek ve en az hasarla atlatmak için Yıldırım’ın izleyeceği politika çok önemli.
Yıldırım’ın, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olduktan sonra mesaisinin kayda değer bir bölümünü yeni projeler için harcadığı ortada.
Hepsi önemli, enerji, zaman, gayret gerektiren düşünceler.
Fenerbahçe açısından işleri iyi gittiği sürece Yıldırım’ın performansının bölünmesi dikkat çekmeyebilir.
Ancak bugün gelinen noktada kafaları kurcalayan soru şu;
“Vakıf başkanlığı, Aziz Yıldırım’ın, dolayısıyla Fenerbahçe’nin düzenini bozuyor mu?”
Kurumsal bir yapıda bu sorunun yanıtı hayır olmalı.
Ancak sorunlara çözüm bulmakta zorlanılması ve sıkıntının tribüne yansımasından, Vakıf’ta da Fenerbahçe’de de henüz böyle bir yapının oluşmadığı anlaşılıyor.
Yıldırım’ın, vakfa ilk günkü kadar sıcak ve istekli baktığını sanmıyorum.
Öyleyse başkan tercihini yapmalı.
İki kulvarda birden başarısız olmak yerine onca emeği, gerçekleşmesi güç ideallere değişmemeli.
Fenerbahçe mi, Vakıf mı önemli, kararını bir ön önce vermeli.


Başesgioğlu’nun kaygısı
AKP iktidarıyla başlayan spordaki kadrolaşma hareketinin bedelini Pekin olimpiyatında ulusça ödememize karşın görüyoruz ki, eski tas eski hamam yöntemler devam ediyor.
“Siyaset-spor-çıkar” üçgeninin çirkin adamları, geçmişteki beceriksizliklerinden ders çıkarmadan yaklaşan federasyon seçimlerinde yine yandaşlarını pazarlamanın yollarını arıyorlar.
Hiç utanmadan, çekinmeden birilerinin adını kullanarak insanlara baskı yapmaya kalkıyorlar.
Hasbelkader aldıkları unvanların ardına sığınarak katıldıkları çevrelerine gözdağı vermeye çalışıyorlar.
Görüyoruz ki, bu tablodan her aklı selim sahibi gibi Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu da rahatsız.
Başesgioğlu’nun seçimler arefesinde yayınladığı genelge bunun kanıtı.
Ne demiş Sayın Bakan genelgesinde?
“Federasyon başkanlığı seçimlerinin yaşandığı bu süreçte kamuoyunda bakanlığımın ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün taraf olduğuna yönelik iddialar bulunmaktadır. Seçimlerde şahsım ve tüm çalışma arkadaşlarımın herhangi bir şekilde taraf olması söz konusu değildir. Bu konuda şahsım ve belirttiğim çalışma arkadaşlarımın isimlerinin kullanılmasına adayların itibar etmemesi gerektiğini bilmelerini isterim.”
25 Eylül 2008 tarihli genelgenin anlamı açık;
“Demek ki, birileri sayın bakanın adını seçim çalışmalarında koz olarak, birileri de spor teşkilatındaki makamlarını tehdit unsuru olarak kullanıyor.”
Aslında Başesgioğlu bu şahısların kim olduğunu çok iyi biliyor! Ne kadar yakınında olduklarını da keza!
Uyarı seçimlerin adil bir ortamda yapılmasını sağlar mı? Sanmıyorum.
Kimse kusura bakmasın.
Bakanın, Pekin olimpiyatı sonrası “Başarısızlığı sorgulayacağım” söyleminin üzerinden 45 gün geçmesine karşın ortada hesap soranın da verenin de olmaması, bizi böyle düşünmeye zorluyor!
Herşeye rağmen Sayın Başesgioğlu Türk sporunun dört yıl daha geriye gitmesini istemiyorsa, sözünün takipçisi, sözü de seçimlerin güvencesi olmalı.


Çok kişinin kader maçı!
Ay-yıldızlı ekibin bu akşam Bosna Hersek ile çok önemli bir sınavı var.
Medyası, kulüpleri, taraftarı, hatta Fatih Terim ve öğrencileri dahil, kimseyi milli maç havasında göremiyoruz.
Beşiktaş’taki teknik direktör depremi, Galatasaray, Terim’e teklif götürdü mü, Fenerbahçe, Aragones’den vazgeçecek mi tartışmaları gerçek gündemi çok kişiye unutturmuşa benziyor.
Aman beyler!
O Bosna geçen yılki Bosna değil.  Hani ite kaka yendiğimiz, hatır-gönül İsviçre vizesi aldığımız Bosna hiç değil!
Karşımızda İspanya’ya kafa tutmuş, Estonya’ya 7 atmış, bizi yenip gruptan çıkma hesapları yapan istim üzerinde bir takım var.
Peki ya biz?
Kritik müsabaka arefesinde Terim, ALS hastalığı ile mücadeleye destek vermek için Floransa’ya gidiyor.
Medyamız, Milli Takım hocası için fal açıyor, Terim medyaya tavır koyuyor. Federasyon iddialara sessiz kalıyor.
Takımın yarısı sakatmış, önemli bölümü ilk kez bir arada oynayacakmış kimsenin umrunda değil.
Bu atmosferde Bosna’yı güle oynaya geçeceğimizi düşünen varsa yanılır.
Felaketin faturası ise düşünüldüğünden ağır olur!
Öyle ağır olur ki,  “Bu maç kader maçımız değil” diyenleri bile koltuğundan hoplatır.