İnisiyatif federasyonda
Hesap ortada. Sekiz haftada 2 milyon 756 bin YTL, sezon sonunda 12 milyon YTL’den fazla bir para cezası demektir. Bunun yüzde 65’i yani 7.6 milyon YTL’si alt liglerin olacak.
Söyler misiniz, yıllık 50-60 bin YTL’lik bütçelerle yaşam savaşı veren kulüpler nereden bulacak bu parayı?
Ya gelecek sezon federasyon bu para cezalarını affedecek ya da “borçlu olan kulüplere lisans çıkarılmaz” diyerek en az 50 kulübün liglerde mücadele etmesine izin verilmeyecek.
Hangisi doğru derseniz, ikisi de yanlış.
O zaman ortada daha büyük bir yanlış var.
Uygulayamayacağınız kurallar koyarsanız başta federasyon olarak siz, sonra da kulüpler sıkıntıya düşer.
Bakmayın alt liglerde cezaların ufak ufak kesildiğine. Sezon sonunda ortaya çıkacak tutarı en baba 2. lig kulübü bile ödeyemeyecek hale gelecek.
“UEFA’da öyle, bizde de böyle” mantığının çözüme hiçbir katkısı olamaz.
Kendinden önceki her kurulu ve oluşumu tu-kaka ilan edip, “En doğrusunu biz yapıyoruz” hatasına düşmek ise işleri içinden çıkılmaz hale getirebilir.
Federasyonun iyi niyetle hazırladığını düşündüğümüz yeni talimat bu hususlar göz özüne alınarak revize edilebilir.
Takım halinde centilmenliğe aykırı hareket olarak nitelendirilen sarı kartlarda, oyunun doğası gereği verilen ihtarlar kapsam dışında bırakılabilir. Ya da bu madde tamamen kaldırılabilir.
Kurul, cezaları alt sınırdan uygulayabilir. Küfür ve saha olaylarına uygulanan para cezaları arasındaki adaletsizlik giderilebilir.
Seçenekler değişebilir.
Ama değişmeyecek bir gerçek var ki, o da sezon sonunda Futbol Federasyonu’nun da kulüpler kadar başının ağrıyacağı!
AKP’li olmayana ekmek yok!
Özerk federasyonların seçimleri bir bir tamamlanırken devlet imkanlarını kullanarak kendine avantaj sağlamak isteyen başkan adayları gözden kaçmıyor.
Kimi devletin resmi haber ajansına röportaj veriyor, haberini yaptırıyor. Kimi de devletin televizyonlarına çıkıp seçmenlerine mesaj yolluyor.
Ensen kalınsa, torpilin sağlamsa, eşin dostun varsa, iktidar partisine yakınsan, kim tutar seni!
İşin etik olmayan yanı, tarafsız ve herkese eşit mesafede durması gereken bu yayın organlarının kullanılması ve yarıştaki öteki adaylar görmezden gelinerek adaletsiz bir ortam yaratılması.
* * *
Söz adaletsizlikten açılmışken, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün de farklı bir yaklaşım içinde olmadığını söyleyebiliriz.
Genel Müdürlük Teftiş Kurulu müfettişleri uzunca bir süredir özerk federasyonların tüm faaliyetlerini denetliyor. Gelir-gider tabloları, organizasyonlar, icraatlar derken, 3-4 yıllık tüm çalışmaları adeta didik didik ediliyor.
Pek çok federasyonda sıkıntı yaşanırken, işini doğru yapanlar da çıkıyor.
Ancak her ne hikmetse, müfettiş raporları aylardır hasır altı ediliyor. Haklarında yasal işlem yapılması gereken, başarısız bulunan onlarca federasyon başkanı ya Genel Müdürün, ya da ilgili Bakanın talimatıyla adeta koruma altında tutuluyor. Türk sporunu daha karanlık günlere taşımaları için teşvik ediliyor.
Hadi hepsinden vazgeçtik.
Kendi yağıyla kavrulan, uluslararası alanda başarı getiren, diğerlerine örnek gösterilmesi gereken federasyonlarla ilgili teftiş raporları neden açıklanmaz? Neden çürük elmalarla, sağlamları aynı sepette tutulur?
İlginçtir, bu sorunun yanıtını verecek bir Allah’ın kulu da çıkamıyor.
* * *
İki hafta önce Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu imzasıyla Genel Müdür, federasyon başkanları ve İl müdürlerine bir genelge yollanmıştı. Bazı şikayetler alan Bakan, seçimlerde kendisinin ve çalışma arkadaşlarının adının kullanılmasına izin vermeyeceğini açıklamıştı.
Anlaşılan Bakan beyin genelgesi bazı spor yöneticileri ile başkan adaylarına vız gelmiş. Gelmiş ki, hafta başında ilgili birimlere benzer ifadeler taşıyan ikinci bir uyarı gitmiş. Bu kez daha sert ve açık.
Tabloya bakınca insanın aklına ister istemez şu geliyor;
“Ya millet aptal yerine konuyor, ya da dostlar alış-verişte görsün misali, o bildik yöntemlere yol veriliyor!”
Lafı uzatmayalım, bu federasyon seçimlerinde de AKP’liyim demeyene ekmek görünmüyor!