Sivasspor’un tarihinde ilk kez kapısını çaldığı Şampiyonlar Ligi’ne katılabilmesi için Anderlecht deplasmanından avantajlı bir skorla dönmesi şarttı.
Bunun da gerekleri vardı.
Bir; savunmada iyi organize olacak, rakip forvete hareket alanı vermeyeceksin. Son vuruşlara fırsat tanımayacaksın.
İki; atılacak tek golün bile büyük önem taşıdığı böylesi ciddi bir deplasmanda ani atak organizasyonunda hamlelerini kusursuz yapacaksın.
Peki Sivasspor olmaz ise olmazlardan hangisinin gereğini yerine getirebildi?
Ne yazık ki hiç birini!
Başkan Mecnun Odyakmaz ve Bülent Uygun hoca darılmasın, kızmasın.
Her doğru adımın milyonlarca euro anlamına geldiği bu sektörde, profesyonelliğin gereklerini unutup, hatır gönül ilişkilerine “eyvallah” der, takımın belkemiğini kırıp, önemli uzuvlarını paraya değişirseniz, yıllardır Anadolu isyanını başlatmak isteyen yürekleri hayal kırıklığına uğratırsınız.
Diyeceksiniz ki; Bilica’nın gidişi, Muhammed, Silla ve Balili’nin yokluğu bir takımın kimyasını bu kadar bozabilir mi? Çok bilinmeyenli denklem değil bu.
Gidenin yerine en az o kalitede isimler alacaksınız ki, hesabınız şaşmasın!
Domino oyunu gibi. Aradan bir taş çekersiniz, dünya başınıza yıkılır. Sonra iddia edin ki, isim değil, sistem önemli!
Sorarlar, hangi sistem?
Gurbette kötü geçen bir hazırlık döneminde sinyaller gelmişti. Ne kadro, ne beyin olarak hazır değildi Sivasspor. İlk yarım saate yenen üç golün bir savunma faciası olduğu aşikar.
Takım doksan dakika boyunca rakip kaleye tek bir şut atamıyor. Ersen Martin’i keşfedilmemiş bir “yıldız” olarak sunmak işe yaramıyor! Orta alanda deprem yaşanıyor. Artçıları kaleyi vuruyor. Dört büyüklerin ardından ışıltılı bir kapının eşiğine gelen Sivasspor’un dün gece yaşattığı hayal kırıklığına gerekçe aramasın!
Bülent Uygun’un “bize inanlar” diye başlayan cümleleri, futbolun gerçekleri ile örtüşmüyor.
Size inananlar değil hocam!
Yaptığı işe, emek verdiği kulübe, parasını yatırdığı hedefe inananların işi bu!