Sabah evden çıkarken komşunuza, iş yerine girerken çalışma arkadaşınıza “günaydın- merhaba” demek keyiflidir.
Güne başlarken sıcak bir gülümseme enerjinizi artırır, iyi hissedersiniz.
Nereden geldik buraya?
Salı günü İstanbul’da ilginç bir buluşma gerçekleşecekmiş.
A Milli Takım Teknik Direktörü Guus Hiddink ile Futbol Genel Koordinatörü Ersun Yanal biraz rötarlı da olsa bir araya gelip tanışacakmış.
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener de bu tarihi (!) buluşmaya tanıklık edecekmiş.
A Milli Takım, Avrupa Şampiyonası grup maçlarında ikide iki yaptı. İşler iyi gidiyor.
Yanal’ın sorumlu olduğu Ümit Milli Takım ise Gürcistan yenilgisiyle Avrupa Şampiyonası finaline katılma hakkını yitirdi.
Yanal ve o günlerde Hiddink adına karar veren yardımcısı Oğuz Çetin arasında gizli kalan bir Necip krizi yaşanmıştı.
Beşiktaşlı genç oyuncuyu paylaşamayan ikili arasındaki inatlaşmayı ise Başkan Özgener çözmüştü.
A Milli Takım’ın önünde ciddi bir Almanya sınavı var.
Hiddink daha geniş bir yelpazeden seçim yapmak istiyor. Gözlemleri ve aldığı bilgiler sonrası Necip’i kadrosunda düşünüyor.
Necip ile işi biten Yanal’ın inatlaşacak durumu da, hali de yok.
Bu randevu, birlikte çalışma prensibinin hayata geçirilmesi açısından önemli bir adım.
Davulun birinde, tokmağın diğerinde olmayacağını defalarca dile getirmiştik. Gelinen noktada bu sorun ortadan kaldırılacak.
Kimse iki teknik adamın öpüşüp koklaşmasını beklemiyor. Hiddink’in ön yargısı olduğunu sanmıyorum. Zaten böyle bir gerilime ne vakti ne de harcayacak enerjisi var.
O buluşmada hedefin hiyerarşik işbirliği olduğunu öğrendiğinde canı sıkılabilecek olan Yanal’ın iki seçeneği bulunuyor.
Ya 120 asgari ücretlinin bir ayda kazandığı paraya tamah edip (!) Beylerbeyi kahyalığından vazgeçecek ve kendisine sunulan yeni koşullarda çalışmaya devam edecek.
Veya Süper Lig’de kovulacak teknik adamların izini sürecek!
Tanjeviç futbola örnek olur mu?
Milli takımınızı deneyimine ve bilgisine kefil olduğunuz yabancı bir teknik adama teslim ediyorsanız, uzun ve sıkıntılarla dolu bir yolculuğu göze aldınız demektir.
Bogdan Tanjeviç bu stratejinin son dönemlerdeki en güzel örneğidir.
Atılan imzaların üzerinden tam 6 yıl geçti.
Sırp teknik adam ve onu her dönem sahiplenen Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, yakın geçmişe kadar sadece saha sonuçlarına bakılarak en acımasız eleştirilerin hedefi oldular.
Tanjeviç, kadro seçiminde radikal kararlar alırken yerden yere vuruldu.
Oynatmak istediği sistem ve yapmak istedikleri, kariyerine bakılmadan küçümsendi.
Arkasında kapı gibi bir federasyon olduğunu bilen Tanjeviç yılmadı.
İnandığı insanlarla çalıştı, onlara güvendi.
Demirel yer kürenin üçüncü büyük organizasyonunu Türkiye’ye getirmek için çabalarken, dahili muhalefet ile de baş etmek zorunda kaldı.
Sonuç?
A Milli Basketbol Takımımız bugün dünyanın en iyilerinden biri. Belki daha da iyisi olacak.
Tüm gözler üzerimizde. Alkışlanıyor, kıskanılıyoruz.
Emek ve özveriyle gerçekleşen değişim rakiplerimize parmak ısırtıyor.
Peki, Guus Hiddink’li A Millilerimiz futbolda benzer başarılara imza atabilir mi?
Futbol camiası köklü değişimlere ve getireceği sancılı sürece hazır mı?
Gerçek hedefin 2012 Avrupa Şampiyonası değil de 2014 Dünya Kupası finalleri olduğunu kabul edersek elbette.
Hiddink’in de tıpkı Tanjeviç gibi zamana ihtiyacı var.
Düşündüklerini pratiğe geçirebilmek için sağlam bir desteğe de tabii.
Değişimi, Hiddink’i medyadaki teknik direktörlerden koruyacak, çalışma özgürlüğü tanıyacak, tercihlerine saygı gösterecek bir federasyon gerçekleştirebilir.
Bu süreçte eleştiri de gelecek, övgü de.
Eğer iyi bir federasyon olmanın ölçüsü kısa vadeli başarılara odaklanmak değil ise, Tanjeviç modeli futbolda da sonuç getirebilir.
Yeter ki sabretmeyi becerelim.
Güvener yalnız bırakıldı
Futbol Federasyonu’nun, eski genel sekreter Ahmet Güvener’in gönderilişiyle ilgili adil davranmadığını düşünüyorum.
Güvener’i Fenerbahçe Kulübü’nün muhalefetine rağmen göreve getiren Başkan Mahmut Özgener, “Diyarbakırspor” konusunda son dönemlerde gösterdiği tutarlı duruştan bu kez uzak kaldı.
Doğrudur, seveninden çok düşmanı vardı Güvener’in.
Bence federasyona genel sekreter olacak birikimi ve deneyimi yoktu.
İdari anlamda hataları oldu. Kalp kırdı. İnsanları üzdü.
Öte yandan işini yapmaya çalıştı.
Ancak görevden alınma gerekçesi son derece rencide ediciydi.
O ödeme emrinin altına attığı imzanın sorumluluğu paylaşılmadı. Yalnız bırakıldı.
Tıpkı 2 yıl önceki “Özcan Şepik” olayındaki gibi.
Gerçek sorumlular paye alıp ödüllendirilirken, günahsız insanlar vicdanlar sızlamadan kurban edildi.
Sevgili Özgener kızmasın.
Futbol bilgisi, yöneticilik deneyimi ve alt yapısı bu kadar güçlü iken, eleştirdiğimiz sisteme taviz vermesi beni rahatsız etti.
Bu ülkede futbolu TFF yönetir.
Bir büyük kulüp veya siyaseten atanan bir Denetleme Kurulu başkanı değil!
Emret başkanım
Senad Ok genç yaşına rağmen spor gazeteciliğinde iddialı bir meslektaşımız. Düzgündür. Bilgili ve sağlam kaynaklara sahiptir.
Önceki gün Fenerbahçe Kulübü Senad’ın gazetesi Haber Türk’e tesislere giriş yasağı getirdi.
Gerekçesi belli;
Son dönemlerde yazdığı ve yönetimi rahatsız eden haberler.
Bugüne dek benzer uygulamalar başka kulüpler tarafından da yapıldı. Yadırgamıyoruz, alıştık!
Ancak, bir tehlike daha var.
Fenerbahçe’de “Haber yalanlama departmanı” sorumluları artık doğrudan başkandan alacakları talimat ile çalışacakmış.
Örneğin, haberin içindeki küçük bir detay cımbızla çekilip yalanlama yapılmayacakmış.
Eğrisine de doğrusuna da aynı muamele!
Bugün Haber Türk, yarın Milliyet, sonra Cumhuriyet!
Aman dikkat edin!
Canınızı sıkan haber özgürlüğüne, yarın kurtarıcı diye sarılmayasınız.