Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık söyleyeyim duyduğumda pek inandırıcı bulmamıştım.  Başbakana yakınlığı ile bilinen eski üst düzey spor yöneticisi bir dostuyla sohbet ederken çok ilginç bulduğum bir laf etmişti;
“Bu bakan varken futbol yasası meclisten çıkmaz!”
Gerçi içime bir kurt da düşmemiş değildi. Ama yine de bu değerlendirme mantıklı gelmemişti.
Zira, başta hükümet bu yasanın arkasında duruyordu.
FIFA’ya neredeyse bir yıl önce söz verilmişti.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu defalarca yasanın meclisten geçeceğini dile getirmişti.
Hatta gündemin 141. maddesine bırakılan tasarının öncelik alması için diğer partilerin grup başkan vekillerinden bile destek sağlamıştı.
Perşembe günü genel kurul görüşmelerini izlerken o eski üst düzey spor yöneticisinin sözleri geldi aklıma.
İşler tıkır tıkır yürüyor, parti sözcüleri kürsüde düşüncelerini dile getiriyor, önergeler veriliyor ve tasarı TBMM’den geçerek yasal yolculuğunun final evresine doğru yürüyordu.
Fakat o ne?
Tasarı maddeleri tek tek oylanıp görüşmeler bittiğinde, AKP sıraları bir anda boşalmaya başladı.
Karar yeter sayısına ulaşılamayınca oturuma ara verildi.
Vekiller salona geri dönmeyince başkanlık divanında oturan AKP’li başkanvekili Nevzat Pakdil toplantının sona erdiğini açıkladı.

Perşembe’nin gelişi
Bu bir ilk idi.
Bunca yıldır Türkiye Futbol Federasyonu’nun Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki yasa ile ilgili defalarca yapılan meclis görüşmelerinde ilk defa karar yeter sayısı bulunmuyor, üstelik buna da iktidar partisi vekillerinin genel kurul salonunu terk etmesi neden oluyordu!
Bakan kızgın ve şaşkındı.
Yasanın çıkmasını aylardır bekleyenler şaşkındı.
Ne yalan söyleyeyim bizler de şaşkındık...
İlk bakışta FIFA nezdinde bir krize yol açacak gibi görünen, Futbol Federasyonu’na yapılmış gibi algılanan bu hareket, aslında Bakan’a karşıydı.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, açık seçik AKP milletvekilleri tarafından taca atılmıştı.
Kim bilir? Belki de kabinede yapılan değişiklikler öncesi, şekli farklı, dozu ağır, hedefi bilinçli saptanmış, telafisi zor durumlar için verilmiş bir mesajdı!
Bakan o mesajı nasıl algıladı, bilemiyorum.
Bildiğim, başlangıçta pek inandırıcı bulmadığım “Bu bakan varken yasa meclisten çıkmaz” sözlerinin sahibi o eski üst düzey yöneticisinin ilk rauntta haklı çıkmasıydı.
Ve görüldü ki, AKP bünyesinde, teamüllerin dışına taşan, senaryoda hiç öngörülmeyen final sahnesiyle, ilginç bir hesaplaşmaya sahne oldu futbol yasasının TBMM’deki görüşmesi!


Bu ne yaman çelişkidir?
Perşembe’nin gelişi
Ersun Yanal’ın istifaya zorlanmasının, Trabzonspor’u gerileteceğini savunanlardanım.
Söylemleriyle istikrarı, eylemleriyle istikrarsızlığı tercih edenler de yakın gelecekte bu gerçekle yüzleşebilirler.
Bir teknik adamla ligin bitimine beş hafta kala niçin yollar ayrılır?
Başarısız bulunduğu için.
Trabzonspor gerçekten başarısız mı?
Sadri Şener ve yöneticilerin koyduğu hedefe bakarsanız, hayır.
Yarıdan fazlası ilk kez bir araya gelmiş takımın, 26 yıllık şampiyonluk özlemini bitireceği yanılgısına düşen Trabzonlulara göre ise, evet!
Sezon başında şampiyonluk sözcüğünü kullanmaktan ısrarla kaçınanlar, Sivasspor yenilgisinden sonra topu Yanal’a atmasalar, kimse nasıl bir çelişki yaşadıklarını anlamayacaktı belki de.
Önce “Yeni bir takımız. Zamana ihtiyacımız var” diyecek, sonra pek de inandırıcı olmayan şampiyonluk iddiası kaybolunca “Gidin hesabını Ersun Yanal’a sorun” kolaycılığına kaçacaksınız.
Kimse kimseyi kandırmasın.
Trabzonspor’un bu sezon şampiyon olması mucizeydi.
Ve bu mucizeyi bekleyenlerin sayısı bir piyango biletiyle hayatlarının değişeceğini düşününlerden az değildi.
Fatura bu yüzden Ersun Yanal’a çıkarıldı.
Trabzonspor hâlâ Avrupa Ligi’nin en ciddi adaylarından biriyse, Galatasaray ve Fenerbahçe gibi rakiplerinin önündeyse, yaşananlara bakıp “el insaf” derim ben de.
Ne diyor Yanal?
“Şampiyon olsak da ayrılacaktım.”
İşte asıl sorgulanması gereken sözler bu.
“Anlaşarak ayrıldık”, “el sıkışarak vedalaştık” gibi romantik mesajlar inandırıcı değil.
Trabzonspor’da uzun yıllardır devam eden bir sorun mevcut ve kimse bu sorunla yüzleşmek istemiyor.
Şampiyonluk için inanmaktan daha önemli faktörler var.
İyi bir kadro kurmak, sabretmek, çalışmak, istikrarı yakalamak, birbirini sevmek ve kenetlenmek.
Trabzonspor bu gerekliliklerin kaçını bir araya getirebilmiş bir düşünün?
Bu ekip oyununda Yanal’a başarısız diyorsanız, aynı şey sizin için de geçerlidir.
Aksini savunuyorsanız, yıllardır politikalarından şikayet ettiğiniz diğer yönetimlerden farkınız yok demektir.
Trabzonspor’u bugün geldiği noktadan beş yıl geriye götürecek en büyük tehlike, gerçekleri görmezden gelmektir.
Günü kurtardınız.
Ya yarınlar?.. 


Galiba ikincisi!
Futbol Federasyonu kupa finalinin İzmir’de yapılacağını ne zaman açıkladı?
24 Nisan Cuma günü.
Açıklama yapılmadan önce Beşiktaş ve Fenerbahçe kulüp başkanları, federasyona taleplerini iletti mi?
Evet. İkisi de haklı gerekçelerle İstanbul’u istedi.
Sonuç? Federasyon İzmir’de karar kıldı.
Ve ne gariptir, aradan geçen beş günlük sürede kimseden ses soluk çıkmadı.
Her gün medyaya doğrudan ya da dolaylı yollardan mesaj gönderen iki kulüp başkanı günler sonra bir araya geldi ve bu kez yüksek sesle “Biz İstanbul’da oynamak istiyoruz” dedi.
Soru şu;
Bu ülkede futbolun patronu kim?
Türkiye Futbol Federasyonu.
Asli görevlerinden biri ne?
Ligleri, sezonu ve diğer organizasyonları planlamak.
Federasyon “İzmir’de oynanacak” dedikten sonra, finalin yeri değişir mi?
Mahmut Özgener ve diğer yöneticiler karizmayı iki paralık etmek istiyorlarsa değişir.
Ya da olağanüstü koşullar gündeme gelirse belki.
Peki, Aziz Yıldırım ve Yıldırım Demirören bilmiyorlar mı bu gerçeği?
Bal gibi biliyorlar.
O zaman, insanın aklına başka şeyler geliyor.
Mesela gündem değiştirmek.
Ya da 13 Mayıs gecesine kılıf hazırlamak.
Dahası da var ancak, biz şeytanın işine karışmayalım.
Amaç üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?
Galiba çoğu zaman olduğu gibi ikincisi!