Bu sezon Futbol Federasyonu’na diş gösteren, ya da göstermek için sıraya giren kulüplere bir bakın.
Kim bunlar? Dört büyükler ve beşinci büyük olma yolundaki Sivasspor.
Canı yanan bağırıyor.
Eline kalemi alan seçim senaryoları yazıyor.
Tabii yazılıp çizilenler de birilerinin hoşuna gidiyor.
Neden? Çünkü bu bir alışkanlık, tedavisi olmayan bir hastalık.
Sahada olmadı, masada hesaplaşalım.
Kurumsal yapının sürekliliği nerede kaldı?
Özgür irade
Yıllardır bir özerklik masalı tutturmuş, gidiyoruz. Pek çok insan da gülüp geçiyor bu masala.
Neden?
Özerk sistemde, delege özgür iradesini kullanır. Siyaset, futbolun yönetimine müdahale etmez.
İktidar, bu oyuna aktarılan maddi kaynakları tehdit malzemesi olarak kullanmaz.
Yürütme, futbolun patronunu belirlemez.
Kulüp başkanları devlet kapısında nöbet tutmaz.
Kuralları FIFA koyar, denetler, gerektiğinde yaptırım uygular.
Tıpkı Türkiye’deki gibi!
Şenes Erzik’den sonraki 12 yıllık süreçte önce “siyah takım elbiseli adamlar” vardı, ardından siyasetin gölgesi.
Bugün de öyle.
Haluk Ulusoy yolcu edildi de, Hasan Doğan’ı futbolun gerçek sahipleri mi seçti?
Değil elbette.
14 Şubat 2008 tarihi “milat” olmalı diyenler, bir yıl geçmeden savaş baltalarını çıkardılar bile.
Dayanamadılar, kavgasız gürültüsüz bir ortama tahammül edemediler.
Görünen o ki, beylerin anladığı özerklik kendi borularının öttüğü, sadece kendi çıkarlarının kollandığı, dilediklerinde gönderip yenisini getirebilecekleri bir yapılanma.
Bu yüzden de yıllardır siyaset futbolu, futbol siyaseti kullanıyor ve gül gibi geçinip gidiyorlar.
Sevsinler böyle özerklik anlayışını!
Özgener yenilenmeli
Gelelim bazı kulüplerin Mahmut Özgener’i neden istemediğine ya da istemeyeceğine.
Öncelikle, Özgener çoğunun kafasına göre bir başkan olamaz.
Tarzı, kişiliği, dünya görüşü onlara uymaz.
Zaman zaman eleştirdiğimiz yönleri yok mu? Çok.
Çünkü bu Federasyon “Özgener Federasyonu” değil.
Yönetiminden tutun da, kurullarına kadar hepsinde Hasan Doğan tercihi var.
Üç önemli işadamı başbakan istiyor diye yönetim kurulunda duruyor.
MHK, GTK, Disiplin ve Tahkim’de sıkıntı yaşanıyor.
Kulüpler Birliği Vakfı gibi Futbol Federasyonu’nun önüne geçmeye hazırlanan bir oluşum geliyor.
Devasa bir kuruma hükmediyor ve iyi işler yapmak istiyorsanız, çalışkan, deneyimli, güveneceğiniz bir ekibiniz olmalı.
Biri çok, diğeri daha az ama, herkes elini taşın altına koymalı.
Ben futbolun düzgün bir lideri olduğunu düşünüyorum.
Özgener kendine güveniyor ve uzun soluklu bir hizmet hedefliyorsa, cesur davranmalı.
Haziran ayındaki olağan genel kurul onun için fırsat.
Yenilenebilir, proje üretecek, sorunlara çözüm bulacak bir ekip oluşturabilir.
Böylece inanmadığı insanları ve icraatlarını savunmak zorunda kalmaz.
Yok “böyle iyiyiz” derse, işi gerçekten zor.
Gerçek şu; Üç buçuk kişiyle yel değirmenlerine karşı mücadele edemezsiniz.
Arda özür dilemeli
Arda Turan isyan edeceğine, yatsın kalksın bir maç ceza aldığı için dua etsin.
Arda’nın iki suçu var.
Bir, akreditasyon kartı olmadığı halde soyunma odasına girmeye çalıştı.
Talimat açık. Milli takım futbolcusu da olsa, kulüp başkanı da olsa boynunda o kart yoksa giremez.
Girerse örnekleri de, yaptırımı da belli; “ihtar” cezası alır.
İkincisi ve en önemlisi, sadece görevini yapmaya çalışan bir insana küfür etti.
Hem de yenilir, yutulur cinsten değil.
Temsilci raporunda sabit.
Kendisi gibi gencecik bir çocuğa “...na koyarım” dedi.
Ya çocuk bu ağır küfüre dayanamayıp Arda’ya vurmaya kalksaydı.
Ya işi daha ileri götürüp birbirlerine fiziksel zarar verselerdi.
Cehaleti ve vahameti düşünebiliyor musunuz?
Aslında yaşananlara bakıp
Arda’nın ucuz kurtulduğunu bile söyleyebiliriz.
Şimdi Arda kardeşime önerim, gitsin o görevliyi bulsun ve özür dilesin.
Çünkü insanların gözünde yıldız olup öyle kalabilmek, sorumluluk gerektirir.
Bize de böyle bir Arda lazım!
Endişe ediyorum
Bugün Sivasspor ile Trabzonspor arasında sezonun en kritik maçlarından biri oynanacak.
Hakem kim?
Cüneyt Çakır!
Çakır kim?
Süper ligin yedi FIFA kokartlı hakeminden biri.
Başka?
Kadronun en çok kart gösteren hakemi.
Sadece bu sezon yönettiği 20 maçta yüzün üzerinde sarı, 17 tane de kırmızı kart çıkarmış.
Peki, son derece gergin geçeceği bilinen bu müsabakaya kartlarıyla otorite sağlamaya çalışan bir hakem atamak yangına körükle gitmek değil midir?
Trabzonspor kaybederse, şampiyonluk iddiasından kopacak.
Sivas yenilirse, Beşiktaş ve Galatasaray’a gün doğacak.
Merkez Hakem Kurulu bu gerçeği görmüyor mu?
Ne diyecek MHK Çakır’ın kulağına?
“Aman ha kartlarını dikkatli kullan. Zırt pırt elini cebine atma” mı?
Bu seviyeye gelmiş bir hakem tarzını değiştirebilir mi?
Eğer sahadaki ve tribündeki tansiyon yükselirse, Çakır’ın işi çok zorlaşır.
Soğukkanlılığını yitirip kartlarına güvenirse, maç çığrından çıkabilir.
Tek endişem bu.
Umarım yanılan ben olurum!..