Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sayın Sarvan,  bunları biliyor musunuz


Koruduğu MHK başkanlığı unvanı ile hafta içinde medyanın karşısına çıkan Oğuz Sarvan’ın zaman zaman gerilen yüz ifadesi dikkat çekiciydi.
Haklılığını anlatmaya çalışırken agresifti.
Bu, belki “Çok uğraştınız ama buradayım” isyanının yansıması, belki de öz güvenle ilgili bir sorundu.
Sarvan’ın hep iyi şeyler yaptığı, herşeyin kontrol altında olduğunu gösterme çabası ise ilginçti.
Daha ilginci şu sözleriydi;
“Kabul etmediğim veya onayım olmayan hiçbir arkadaşımız, bu kurulda ne görev yaptı ne de yapmaktadır.”
Türkiye’de bu sözleri ülkenin Başbakan’ı söylese insan durup düşünür.
Yönetici konumundaki kişiler bazen siyasete, bazen dostluk ilişkilerine, kimi zaman da baskılara göz yummak zorunda kalır.
İnisiyatif dışı gelişmeleri doğru analiz edip, inandığını yapmak da, yöneticilik meziyetidir.
Örneğin, dönemin Futbol Federasyonu Başkanı rahmetli Hasan Doğan, “Kabul etmediğim, onaylamadığım hiç bir arkadaşımız kurulumda yer almamıştır” dedi mi?
Hayır demedi.
Şartlar gereği tasvip etmediği bazı insanlarla kısa süreli de olsa çalışmak durumunda kaldı.
Gereksiz bir “ben merkezli” savunma yerine, sorumluluğunun gereği ekibine sahip çıkmaktı.
Aslında Sarvan da biliyor kazın ayağının söylediği gibi olmadığını.
Çünkü ne ilk MHK başkanlığı, ne bugün çalışacağı insanları kendisi seçebildi!
Seçtim diye iddia ediyorsa sorarlar Sayın Sarvan’a;
“13 Şubat 2008 gecesi önünüze konan listeye kafa sallarken, Osman Avcı, Osman Erdal Fırat ve Adnan Şeker’i tanımıyor, kapasitelerini bilmiyor muydunuz?
“Yanıtınız evet ise, niçin yollarınızı ayırdınız?”
Yoksa anlatamayacağınız başka nedenler mi vardı?
Sayın Sarvan; öyle bir makamda oturuyorsunuz ki, övgü kadar eleştiriye de açık olmak durumundasınız.
Ancak çok özensiz davranıyorsunuz!
Mesela, töhmet altında bıraktığınız bir hakeme hukuk yolunu kapatmak için, takiye yapıyorsunuz.
Mahkemeye çıkıp haklılığınızı savunacak gerekçe bulamıyorsunuz.
Türk hakemliğinin marka değerini düşürürken, FIFA ve UEFA’dan iltifat bekliyorsunuz.
UEFA Hakem Konvansiyonu’nu dilinize pelesenk etmişsiniz.
2004 yılında yapılan başvurunun incelenme aşamasını bile kendinize milat ilan edecek kadar hem de!
Selçuk Dereli ve Cüneyt Çakır’ın First Class’a yükselmesi için, üyeliğimiz olmazsa olmazmış.
Sayın Sarvan; Dünya futbolunun ileri ülkeleri İngiltere ve İtalya konvansiyona üye mi?
Ben söyleyeyim, değil!
Hedef gösterdiğiniz o kategorilerde adı geçen federasyonların bizim FIFA listesindekinden (sizin deyiminizle) daha fazla “malzemesi” olduğunu herhalde biliyorsunuz!
Geçmişi karalayıp dünyayı yeniden keşfetmeye kalkmak bir MHK başkanının işi olmamalı!
Ve Silivri kampı.
Ahmet Güvener’in projesine sahip çıkanların, 1.5 senede “Sarvan MHK’si patentli” kaç üretim yaptığı ayrı bir merak konusu.
Doğrusu, Sarvan’ın “Kural 18” günlerindeki performansını mumla arıyoruz!
Bir zamanlar MHK yönetimlerine en ağır eleştirileri yapan Sarvan’ın, masanın diğer tarafına geçince gösterdiği tahammülsüzlüğü anlamakta ise güçlük geçiyoruz.


Aykut Kocaman’ın itibarı!
Sayın Sarvan,  bunları biliyor musunuz

Spor medyasının alışık olmadığı bir durum bu.
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’de Sportif Direktör olarak işe başlamasının ardından yaşanan yeni süreç, haberciler açısından umut verici.
Net bir şekilde açıklanmasa da, Kocaman’ın yetki ve etki alanının bir hayli geniş olduğu anlaşılıyor.
Gerek transfer dönemindeki aktifliği, gerek her dönem kapalı kutu olmayı prensip edinmiş bir yönetimin vitrine konan güvenilir yüzü olmak, Fenerbahçe’ye pozitif şeyler kazandıracak gibi görünüyor.
Ancak prensiplerini, çalışma disiplinini ve ilkelerini bilen biri olarak, Kocaman’ın önünde ciddi engeller çıkabileceğini düşünüyorum.
Daha şimdiden onun medyadaki dostluklarını tartmaya çalışan, kimlerle neyi paylaştığını öğrenmek için özel bir çaba harcayan yöneticiler gibi!
Dürüst, açık sözlü ve lafı dolandırmayan Kocaman’ın, kulüp çıkarları söz konusu olunca dünyanın en ketum insanlarından biri haline geleceğini bilmeyenler, belki de Aziz Yıldırım’ın karşısında kendilerine yeni bir rol biçmeye kalkabilir!
Bilmeyen yok; Yıldırım canı isteyince soyunma odasına inip teknik direktörüne talimat verir.
Onun yolunda ilerlemek isteyenler de daha küçük çaplı müdahalelere özenebilir.
Futbolculuğu gibi, teknik adamlığını da örnek gösterdiğim Aykut Kocaman’ın yeni görevinde başarılı olacağını düşünüyorum.
Ancak bir şartla;
Rahat bırakılmalı. Daha önemlisi kafası rahat çalışmalı.
İki dönemlik Ankaraspor serüveninde “çok bilmişlerle” yaşadığı sıkıntı, onu yol ayrımına getirdi.
Başkan Aziz Yıldırım, tek ve en yetkili olarak, Kocaman’a sağlıklı çalışma koşulları sağlamalı.
En önemlisi, gelecekte takımı emanet etmeyi planladığı Aykut hocanın Sportif Direktörlük tanımıyla kısıtlı kalmasını önlemeli.
Takdir edilecek bir biçimde gelişim gösterdiği teknik adamlık kariyerinin körelmesine göz yummamalı.
Aksine en ufak bir tereddütü olmadan, bu sürece destek vermeli.
Yıllar önce kovulurcasına uzaklaştırıldığı kulübe dönüşü iade-i itibar ise, bu itibarın korunması, Kocaman’ı daha büyük hedefler için tercih eden Yıldırım’ın öncelikli görevlerinden biri olmalı!


Bu talimatı bekletmeyin
Futbol Federasyonu’nun menajerlik sistemine neşter vurmak aylardır sürdürdüğü çalışma bitme aşamasında.
Yeni düzenleme ilk yönetim kurulu toplantısında kabul edilecek. Ancak yürürlüğe girme tarihiyle ilgili bazı duyumlar var ki, bunca emeğe yazık olabilir. Doğru kararı hızla uygulayıp, sorunlara çözüm üretmekle yükümlü olan federasyon, talimatın 2010-2011 sezonundan itibaren uygulanması görüşünde. Yani bir yıllık geçiş süreci var. Kötü örnekleri önümüzde. 2004 yılında kulüplere özel güvenlik birimlerini oluşturmaları için tanınan 5 yılda, arpa boyu yol alınmadı. Şimdi yasal yollardan sürenin uzatılmasına çalışılıyor. Benzer sıkıntıların yaşanmaması talimatının derhal yürürlüğe girmesi şart. Aksayan yönler çıkarsa mı? Biz alıştık neşter vurulan talimatlara!