Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Top döndü dolaştı yine Şenes “abinin” ayağına geldi. Ama o, bir türlü topa girmek istemedi. 1997 yılının Temmuz ayında sekiz yıl sürdürdüğü Futbol Federasyonu Başkanlığı görevini bırakırken bir daha o makamı düşünür müydü bilinmez ama, Şenes Erzik ilk kez bu kadar ciddiye almıştı “Gel bizi kurtar” çağrılarını!..
Peki, kendisiyle yakın geçmişte yaptığımız sohbetlerde bırakın böyle bir teklife “evet” demeyi, sarı ışık bile yakmayan Erzik ne olmuştu da en azından “düşünmeyi” kabul etmişti?
Türk futbolunun dipsiz bir uçuruma sürüklendiğini fark ettiği için mi?
Yoksa kendi elleriyle kurduğu özerk futbolun, siyaset girdabında yok olup gitmesine gönlü razı olmadığından mı?
Belki de asla “hayır” diyemeyeceği birilerinin ricası köşeye sıkıştırmıştı Şenes abiyi!
Gerekçesi ne olursa olsun, tanıdığımız Şenes Erzik’in “Bir kaç gün düşünmem gerek” demesi bile şimdiye dek hiç sergilemediği bir davranış şekli idi.
Görevi kabul etmesinin ise olmaz ise olmaz koşulları vardı:
En önemlisi, üstleneceği misyonun FIFA ve UEFA’daki görevlerini olumsuz etkilemesini asla istemezdi. Avrupa’da birinci başkan vekili olarak tarafsızlığına ve objektifliğine zarar getirecek tek hamle yapmaz, içeride ve dışarıdaki dengeleri gözetmeye çalışırdı.
Dahası vardı. 27 Şubat’taki genel kurulda karşısında bir rakip düşünemez, tüm kulüplerin desteğini isterdi.
Ne yönetim, ne tahkim, ne hukuk, ne de Merkez Hakem Kurulu’na karışılmasına izin verirdi. Bu konularda eyvallahı da yoktu, herhangi bir diretmeye tahammülü de!
Ne Fenerbahçe’yi dinlerdi, ne Hakkarispor’u.
Niye dinlesin ki? Sen adamı şike ve teşvik davasının allak bullak ettiği Türk futboluna derman diye yalvar yakar davet edecek, ateşten gömleği giymesini isteyecek, kimsenin “cesaret edemediği” kararları alması için yetki verecek, sonra da “Şu kurula Ahmet’i, ötekine Mehmet’i” almasını isteyecektin.
Şenes Erzik dün “kırmızı çizgilerinden” taviz vermemek adına “düşünmek” ile “vazgeçmek” arasındaki o küçük tümseği bir adımda atlamayı tercih etti.

Haberin Devamı

Bulunmaz Hint kumaşı mı?
Şimdi, “Şu Erzik de ne bulunmaz Hint kumaşıymış” diyenleri işitiyor gibiyim.
Seveni kadar, hazmedemeyenleri olduğunu da biliyorum.
Kim bilir birileri de “Türk futbolunu bu bataklıktan kurtaracak bir başka futbol adamı çıkmıyorsa yazıklar olsun hepimize” diye mırıldanıyordur.
Katılıyorum. Hem de sonuna kadar.
İyi de, dönem dönem yaşanan kaoslarda camı kırıp Şenes Abi’yi göreve çağıranlar ne düşünüyordu bu konuda acaba?
Ya da futbolu siyasetin yörüngesine soktuktan sonra, altından kalkamayacağı işlere zorlananların savunması neydi?
“Kucağımızda bomba bulduk mu?”
O bomba Şenes Erzik’in kucağına konulmak istenmedi mi peki?
Asıl mevzuya gelelim. 27 Şubat’taki genel kurul, her zaman söylediğimiz gibi adına özerk denen, ancak bir türlü özerk olmayı beceremeyen Türk futbolunun tarihteki en önemli sınavı olarak anımsanacaktır.
Şimdi “Herşey yoluna girdi, Erzik futbolumuzu kurtarmaya geldi” söylemlerini unutup üzerinde yeniden uzlaşma sağlanacak yeni bir “kahraman” yaratmak zorundayız.
Kahraman diyoruz, çünkü aday olup seçilecek ve hem başımızın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan UEFA’yı, hem de adı şikeyle anılan kulüplerin gönlünü hoş tutabilecek birine bu sıfat yakıştırılabilir ancak! Siyasi otorite ile ters düşmemek zorunda olması da cabası.
Çıkar mı böyle bir kahraman?
Neden olmasın? Tam da zamanı. Bir kez daha “Yazıklar olsun hepimize” dedirtmek istemiyorsak, birileri bu taşın altına gelini sokacak elbet!
Soktuğuna pişman mı olur, yoksa gerçek kahraman mı?.. Çok değil üç ay test eder öğreniriz birlikte!

Haberin Devamı

Nasıl bir federasyon başkanı?
90’lı yılların ortaları.
Osman Çağlıkoç federasyonda milli takımlardan sorumlu yönetim kurulu üyesi.
Federasyon, Bursaspor’u yakından ilgilendiren önemli bir karar aşamasında.
Kulüp yöneticisi Levent Kızıl, Bursaspor taraftarına hitaben yaptığı konuşmada, “Merak etmeyin, Osman abi işi halledecek” ifadelerini kullanır.
Bu sözler Kanal 6’ dan yayınlanır.
Çağlıkoç ise ümit milli takımla beraber Diyarbakır’dadır. Telefonu çalar, karşıdaki Başkan Şenes Erzik’tir;
“Osman yanında boş kağıt var mı?”
“Evet var başkanım...”
“Ya kalem?”
“O da var...”
“İyi. İstifanı yaz, imzala ve bana faksla.”
“......”
“Duydun mu?”
“Evet başkanım, hemen döneyim mi?
“Hayır, işini bitir öyle dön!”
Çağlıkoç İstanbul’a döndüğünde artık Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi değildir!
Kıssadan hisse mi?
Onu da çıkarması gerekenlere sormak lazım!

Haberin Devamı

İspanya ve Türkiye
Mesleğe başladığımız yıllarda Futbol Federasyonu Başkanı Kemal Ulusu idi.
Aradan çeyrek asırdan fazla zaman geçti.
“Özerk futbol yasası” çıkıncaya dek atamayla 5 federasyon başkanı gördük. Erdoğan Ünver, Erdenay Oflas, Ali Uras ve Halim Çorbalı.
1989 yılında çıkan yasa ile birlikte Şenes Erzik ikisi atama, üçü seçim olmak üzere aralıksız tam 8 yıl başkanlık yaptı.
Sonrası fırtınalı yıllar!
Özkan Olcay, Abdullah Kiğılı ve üç dönem Haluk Ulusoy. Ardından Levent Bıçakcı, Hasan Doğan, sonra Mahmut Özgener. Sezon başında Mehmet Ali Aydınlar, bugün ise vekaleten Hüsnü Güreli.
27 Şubat’ta bu listeye bir isim daha eklenecek.
Anlatmaya çalıştığımız şey 26 yılı özetlemek değil.
Bu sürede tam 14 farklı federasyon başkanının gelmesi.
Ortalama 1.8 yılda bir yeni başkan, yeni yönetim!
Şenes Erzik ile Haluk Ulusoy’un uzun soluklu dönemlerini çıkarırsanız, 8 ayda bir başkan!
Ve bir başka örnek. Angel Maria Villar Llona. Dün, 24 yıldır sürdürdüğü İspanya Futbol Federasyonu başkanlığına bir kez daha seçildi.
Üstelik yıllardır FIFA Asbaşkanlığı ve UEFA 3. başkan vekilliği görevleri de var!
Bir yanda İspanya, öte tarafta Türkiye!
“Neden ekonomisi büyürken sportif başarıları küçülen bir ülkeyiz?”, “Neden istikrarı yakalayamıyoruz?” sorularının yanıtını İspanya vermemiş mi?