Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şike soruşturmasında en kritik makam kuşkusuz Tahkim Kurulu. Etik Kurulu nasıl bir rapor verecek, Disiplin Kurulu kimlere ne ceza kesecek, hepsi tali konular!
Bu iki kurulun raporları ve kararları ne olursa olsun Türkiye’de şike yapılıp yapılmadığı ile ilgili son sözü Tahkim Kurulu söyleyecek.
Yargının Yargıtay’ı, futbolun Tahkim’i!
Şimdi biraz da şeytanın avukatlığını yapalım.
Federasyonun’un bu en kritik kurulu, şike ve teşvik ile ilgili acaba nasıl bir yöntem izleyecek?
Bunu kestirmek zor. Üstelik Etik Kurulu’nun raporu henüz hazır değil. Ceza verme yetkisine sahip olan Disiplin Kurulu’nun önüne konmuş bir dosya da yok.
Ya iş Tahkim aşamasına geldiğinde ne olacak?
O zaman kurul başkanı Engin Tuzcuoğlu’nun yakın geçmişte yaptığı açıklamalara ve bir spor hukukçusu olarak dile getirdiği görüşlere bakıp, bazı ip uçları bulabiliriz.
Ne demiş Tuzcuoğlu şike cezaları hakkında?
“Şike ve teşvik eyleminin iki yanı var. Yani sırf sahaya yansıdı diye de bir takımı düşüremezsiniz. Örnek veriyorum, siz çok iyi bir A takım taraftarısınız. Takımınızın o gün B takımı ile maçı var. Rakip ekip kalecisine ‘Al abicim şu 300 bin lirayı iki gol ye’ dediniz. Hakikaten kaleci şike yaptı ve sizin takım kazandı. Siz kulübü temsile yetkili olmadığınız için A takımının düşürülmesi söz konusu olamaz. Kulübü mesul tutabilmek için hem idareciler ve temsilde yetkili kişiler bunu yapacak, hem de sonucu sahaya yansıtılmış olacak. Kulüp ancak kendi lehine menfaat sağladığı anda küme düşürmeyle karşı karşıya kalmalı. Bunun da tek yolu var. Bir, kulübün temsilcisi bu işin içinde olacak, iki sahaya yansımış olacak. İkisi bir araya gelmeden kulüple ilgili karar veremezsiniz.”
Bu ifadelerden yola çıkarak Tahkim Kurulu’nun şike konusunda son sözü söylerken “saha içine bakacağını” düşünülebilir ve sahaya yansımamış eylemlerin küme düşürmeyle cezalandırılmayacağı sonucuna varılabilir.
Peki, doğru yol bu mu? Ya da şike davasıyla ilgili görüşlerini bu kadar net şekilde dile getiren bir hukukçunun Tahkim Kurulu başkanlığına atanması ne kadar isabetli?
Şahsen ben, yeni Tahkim Kurulu başkanının söylemlerinden yola çıkarak önümüzdeki birkaç ay içerisinde şikeyle ilgili sportif cezaları hangi kriterlere dayandırılacağını öngörebilirim!
Lakin unutmayalım. Hukukun evrensel kuralları doğrultusunda bunun tersini savunanlar da çıkabilir. Zaten kurullar da bu yüzden tek başkan yerine 6 üyeden oluşuyor. Dolayısıyla en sağlıklı kararı verebilmek için farklı görüşlerle işbirliği ve ortak akıl gerekebilir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; 41. TFF yönetimi ve kurulları tarihi bir sınava girmek üzere. Bu federasyonun alacağı tüm kararlar yarınlarda temiz futbol isteyen herkese, çocuklarımıza hatta torunlarımıza örnek gösterilecek.
Ve bu kararların sorumluluğuna TFF’nin yanı sıra, sürecin her aşamasına müdahil olan siyaset de ortak gösterilecek!

Haberin Devamı

22 takımlı Süper Lig!
27 Şubat’ta yapılan Futbol Federasyonu seçimlerinin hemen ardından “küme düşme yok, 22 takımlı lig” iddiaları gündeme geldi.
Tek başkan adaylı seçim olmasına karşın, “Acaba bazı kulüplere böyle bir söz verildi mi?” diye düşünmedik değil.
Söz konusu iddia, Süper Lig’de küme düşme tehlikesi yaşayan kulüpleri umutlandırdı.
Lakin onlar niçin umutlanıyordu ki?
Eğer 22 takımlı lig projesi şike ve teşvik iddialarının bir ürünü ise, sevinmesi gerekenler geçen sezon küme düşen Konyaspor, Bucaspor ve Kasımpaşaspor idi.
Bu sezon küme düşecek takımların ne ilgisi olabilirdi ki?
Alırsınız bu üç takımı, bir de Bank Asya’dan gelenler, oldu mu 21? Bir de Ankaraspor’u ekleyin işte size 22!
Olur mu? Olabilir derken, Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören girdi devreye!
Devir-teslim törenin gerçek niyetini açıkladı da hepimiz rahatladık; “22 değil, 28 takım...”
Hadi buyrun hesap edin, niçin 28?..

Haberin Devamı

Tehlikenin farkında mısınız?
Aylardır şikeyle yatıp, teşvikle kalkıyoruz. Gözümüzün önünde iddianame, savunmalar ve binlerce tape uçuşuyor. Sanki Türk futbolunun başka derdi yokmuş gibi, medyanın tüm radarları da bu davanın üzerinde.
Olsun, 8 ay sabrettik, bir o kadar daha bekleriz gerçeklerin ne olduğunu öğrenmek için!
Ama asıl tehlikenin boyutlarını anlamak için fazla zaman yok.
UEFA, kendi Kulüp Lisans kriterlerine uymayan kulüpler için dişini göstermeye başladı. Kriter denince akla ilk gelen mali sorumluluk. Yerine getirmeyenlere uygulanacak yaptırımlar ise yavaş yavaş uygulamaya konuyor. Şimdiden Gaziantepspor, Bursaspor ve Beşiktaş topun ağzında.
UEFA’da af söz konusu değil. Avrupa’da mücadele etme hakkı kazanacak kulüplerin ise kriterleri yerine getirmeme gibi bir lüksü tabii!
Konunun bir de ulusal boyutu var. 2012-13 sezonundan itibaren çok kulübün canının yanacağı aşikar.
Çünkü kulüplerimiz sorumlulukları yıllar öncesinden ilan edilmesine karşın, o kadar duyarsız, umursamaz ve hazırlıksız ki!
Yeni sezona şikeden arınmış, tertemiz girmeyi planlayan Türk futbolu için çok daha farklı bir kaos kapıda.
İşte bir kaç örnek;
- Diğer kulüplere gecikmiş borcu bulunan kulüplere ilk uyarının ardından transfer yasağı.
- Personele, SGK’ya ve devlete vergi borcu bulunan kulüplere ilk uyarıdan sonra transfer yasağı.
- Vadesi geçmiş borcu bulunan (son 12 ay) kulüplere transfer yasağı.
- Geleceğe dönük mali sorumluluğunu aksatan kulüplere transfer yasağı.
- Söz konusu sorumlulukları 2013-14 sezonunda yerine getirmeyenlere aynı cezalar, 2014 Mart ayından sonra ise her defasında üç puan silme cezası.
Hukuki, sportif, personel, alt yapı ihlaline verilecek puan silme cezaları da cabası!
Yumurta kapıya gelinceye dek erteler, öteler ve “Nasıl olsa bir şekille kırar sarar, hal yoluna girer” deriz.
Az kaldı. Gelecek sezon yeni bir çadır tiyatrosu, yeni aktörler ve sorunlarla yüzleşmek üzere!