Bezen kaybedilen bir maç, bazen atacağınız bir gol belirler kaderinizi.
Gözlerin sahada, kulakların Galatasaray-Sivasspor maçında olduğu gerilimli bir mücadele vardı Avni Aker’de.
Trabzonspor için her şey iyi başlamış, onuncu dakikada gelen Umut’un golü, Şampiyonlar Ligi umudunu yeşertmişti. Ardından Galatasaray’ın öne geçtiği haberi gelince, sanki vizeyi cebine koymuştu ev sahibi.
Kötü oynamıyordu. Farkı artıracak fırsatlar da yakalıyordu ama bir türlü beceremiyordu skoru perçinlemeyi.
İlk yarının son dakikasında Gökhan’ın hücumda kaptırdığı topun dönüp Trabzonspor kalesinde gol olacağı yoktu hesapta. Alex - Güiza işbirliği, uykudaki Fenerbahçe’yi canlandırdı.
Bordo-mavili ekip için tek yol kalmıştı, kazanmak. Bu düşünceyle risk aldı. Savunma güvenliğini tehlikeye attı. Savunma ile orta alan arasında büyük bir kopukluk doğdu. Herkes golü istedi. Alanzinho çok çalıştı, Umut didindi. Ancak çizgi halindeki Fenerbahçe bloğunu açacak alternatif üretilemedi. Sinirler gerildi, oyunun kontrolü konuk takıma geçti. Aslında Fenerbahçe işi normal sürede bitirebilirdi. Deivid ve Güiza’nın kaçırdıkları Trabzonspor için dramatik sonu erteledi. Skora imza koymak ligin son haftalarında gerçek işini hatırlayan “okçuya” düştü. Hüzün de Trabzonspor’a.
Futbolda şu gerçeğin altını çizmek gerek. Hedefine ulaşmak için kendi göbeğini keseceksin.
Ne idi Trabzonspor’un sezon başında koyduğu 11 hedefin dokuzuncusu?
“Avrupa’ya gitmek.”
Bir anda beklentiler büyüdü diye kimse bu takımı başarısız saymasın. Trabzonspor ligde hedefini bulmuştur. Avrupa Ligi küçümsenmesin!
Trabzonspor Kulübü’nün 2008-2009 sezon planlamasında 11 madde var.
Dokuzuncusunda “hedef Avrupa” yazıyor.