Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bana göre transferin en büyük sürprizi Beşiktaş’a imza atan Fatih Tekke oldu.
Bordo-mavili takımdan ayrıldıktan sonra her transfer döneminde adı Karadeniz ekibiyle anılan Fatih’in dönüşü, bazı soruları da beraberinde getirdi.
Örneğin Trabzonspor golcü oyuncuyu alamaz mıydı?
Paranın konu olmadığını görüyoruz. Rubin Kazan’a ödenecek 750 bin euro bonservis ücreti yeni yetmelere veriliyor.
Ha keza Tekke’nin yıllık 1.5 milyon liralık ücretinin de Trabzonspor takımı içindeki dengeleri bozacağı söylenemez.
Öyleyse?

Trabzonspor Tekke’yi alamazdı
Sorun ya Trabzonspor yönetiminde, ya Tekke’de!
Veya her ikisinde!
Kentte sembol haline gelmiş ve işler her kötü gittiğinde tribünün kurtarıcı olarak istediği Tekke’nin Trabzon’dan koptuğu günleri anımsayın.
Gece yarısı Tekke ve eşinin araçlarının kurşunlanması, aynı saatlerde Gökdeniz Karadeniz’in arabası ve mağazasının da benzer bir saldırıya uğraması basit bir adli olay değildi!
Bakınız; Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi ile davanın görüşüldüğü Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tutanakları...
İki yıldız oyuncunun başlangıçta masum gibi görünen, ancak zamanla içinden çıkılmaz hale gelen bazı ilişkileri, Trabzon’dan kopuş hikayelerinin ama temasıdır.
O ilişkilerin getirdiği sıkıntılar ortadan kalkmadığı sürece Fatih’in de, Gökdeniz’in de bordo-mavili formayı tekrar giymesi zordur.
Bu gerçeği başkan Sadri Şener ve yönetimdeki arkadaşları da iyi biliyor!
Mevcut durumu kabul etmek ve Fatih’in Beşiktaş’a transferini Trabzon’a yapılmış bir ihanet gibi algılamamak, herkesi rahatlatır.
Bazı defterler vardır. İstemeseniz de kapanmak zorundadır. İşte bu da öyle bir şey!

Haberin Devamı

Gökhan gelir, Okan gider mi?
Okan’ın Manisaspor maçındaki on puanlık performansı akıllara şu soruyu getiriyor;
“Fenerbahçe’de Gökhan Gönül iyileşip form tuttuğunda, Aykut Kocaman tercihini kimden yana kullanacak?”
Ülkemizde genç yetenekler ya sakatlıklar nedeniyle kadro sıkıntısı çekildiğinde, ya da onlara güvenen idealist teknik adamlar göreve geldiğinde şans bulabiliyor.
Hele rotasyon üç büyük takımda söz konusu ise, kritik tercihler tam bir Rus ruletine dönüyor.
Şimdi gerçekçi olalım; Gökhan ciddi bir sakatlık yaşamasa, Aykut Kocaman 18 kişilik kadroya bile almadığı Okan’ı Manisaspor maçında sahaya sürebilir miydi?
Üstelik aynı Okan dört gün önce A2 takımında 90 dakika forma giymiş iken?
Bence hayır.
Buna rağmen Kocaman’ı iki nedenle takdir ediyorum.
İlki, alt yapıdaki futbolcuları yakından takip ettiği, ikincisi o boşluğu farklı alternatiflerle doldurmak yerine cesur bir hamle yaptığı için.
Okan’lar kolay yetişmiyor ve şans bulup kendini gösteremiyor.
Lakin bu gencin üç yıllık profesyonel kariyeri iyi bir referans.
U 15’den U 19’a kadar tam 37 kez milli göreve davet edilmiş.
Aynı süreçte Deplasmanlı Süper Gençler ve A2 liglerinde sarı-lacivertli forma ile 38 maç oynamış.
Sonunda, ilk ciddi sınavında hocasını utandırmamış.
Günlerdir Okan hakkında medyada övgü dolu sözler yer alıyor.
Hem de baş döndürecek cinsten.
Alt yapın zayıf ve hangi zorlukları aşarak bu noktaya geldiğini kavrayacak kadar olgunlaşmamış isen, saman alevi gibi sönüp yok olursun.
Harika asist için Alex tarafından takdir edilmek gurur verebilir.
Takım arkadaşlarını kardeşlerini severcesine yakınlık gösterebilir.
Fakat bu ilgi ve desteğin uzun soluklu olması şart. Hem Fenerbahçe, hem Türk futbolu adına.
Okan’ın, Gökhan Gönül’den öğreneceği çok şey var.
Bir Anadolu takımından çıkıp, Fenerbahçe ve A milli takımın değişmez oyuncusu olmasının hikayesindeki ip uçlarını ezberleyip, iyice sindirmeli.
Teknik konularda ahkâm kesmek işimiz değil.
Kimin nerede ve nasıl oynayacağı kararını Aykut Kocaman verir.
Tıpkı Gökhan döndüğünde, Okan Alkan’ın hâlâ A takımı ile antrenmana çıkıp çıkmayacağı sorusunun merakla beklenen yanıtı gibi!

Haberin Devamı

Söz uçar, yazı kalır
İki büyük kulüp başkanı geçtiğimiz günlerde medyayı suçlayarak kamuoyuna iddialı mesajlar verdiler.
Uzun vadeli planlar ve istikrar içeren cümleler kurdular.
Hitap ettikleri kitleyi memnun etmekten çok, hizmet ettikleri kulübün geleceğine dönük söylemlerdi bunlar.
Arkasında dururlarmı bilinmez ama, zaman içinde nelerin değiştiğini not etmek adına anımsatıyoruz:
Aziz Yıldırım: Olumsuz her sonucun ardından sayın Aykut Kocaman ile aramızda sorun varmış ve kendisiyle yollarımızı ayırmayı planlıyor muşuz gibi göstermeye çalışan spor basını içi boş haberlerden vazgeçmelidir. O, büyük Fenerbahçe ailesinin önemli bir üyesidir ve bizimle birlikte hizmet etmeye devam edecektir.
(1 Ağustos 2010)
Adnan Polat: Medya tam tersini yazıyor ama Rijkaard sezon sonuna kadar bizimle. Ne olursa olsun sözleşme uzatacağız. Mayıs ayında kendisine uzatma teklifinde bulunacağız. (2 Ağustos 2010)
Lafın özü, her iki başkan da saha sonuçları ne olursa olsun, mevcut teknik adamlara olan güvenlerini dile getirip, gelecek sezon da birlikte olma konusunda kararlı.
Aragones, Daum, Skibbe ve Gerets örnekleri mi?
Onlar çoktan unutulmadı mı?