Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Yarış’ Bursaspor  için yeni başlıyor



Yakın geçmişte Anadolu’dan bir takımın daha çıkıp şampiyon olması dört büyüklerin işine gelmezdi.
Naklen yayın pastasının küçülmesinden ve 50 yıllık geleneğin bozulmasından korktuklarından değil, o apoletin diğer takımları cesaretlendirip örnek oluşturmasından çekinirlerdi.
Lig tarihinde sayısız takım bu zinciri kırmayı denedi.
Son girişimci geçen sezon Sivasspor oldu, o da başaramadı.
Bugünlerde benzer bir film girdi vizyona.
Adı “Timsahın şampiyonluk yürüyüşü.”
Fikstüre bakıp fal açanlardan değilim.
Her takımın her maçı kazanabileceği bir ortamda aylar öncesinden şampiyonu ilan edenlerden hiç değilim.
Bu yüzden Bursaspor’un zirve mücadelesini takdirle, ancak bir o kadar da kaygı ile izliyorum.
Neden mi?
Pek çok Anadolu kulübünün gönlünden bu yarışı yeşil-beyazlıların kazanması geçiyor.
Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener “Biz olamazsak Bursaspor olsun” diyor.
Bir büyük kulübün asbaşkanı “Bursaspor’un şampiyonluğunu isteriz” itirafında bulunuyor.
Eminim diğer ikisi de tıpkı Şener gibi testi kırıldığında ayakta kalamadı ise, Bursaspor’u zirvede görmek istiyor.
Kısacası çok insan kaçınılmaz değişimin farkında.
Medyada yer alan tahminler, doğrudan ya da dolaylı yoldan verilen mesajlar çok doğaldır ki Bursasporlu futbolcular tarafından da takip ediliyor.

Alışılmadık konum!
Ve tehlikenin ayak sesleri, tam da bu noktada duyulmaya başlıyor.
Henüz sezonun başı olsa, teknik direktör Ertuğrul Sağlam futbolcularını karşısına alıp, “Sizden şu on maçlık periyotta 24 puan istiyorum” hedefi koysa, üç aşağı beş yukarı bunun gerçekleşebileceğini iddia edebilirdim.
Lakin durum şimdi biraz farklı...
Bursaspor, alışık olmadığı bir yarışta... Alışık olmadığı bir konumda... Alışık olmadığı bir iddianın içerisinde.
Bu ekibe bazen abartı, çokça sempatiyle yaklaşanların, hatta açık ya da gizli destek sunanların fazlalığı, Bursaspor’un kimyasının bozulması adına, açık söyleyeyim nüfus cüzdanında “Bursa-İnegöl” yazan ve o şampiyonluğu, özellikle de bir hegemonyanın yıkılması adına isteyen biri olarak beni endişelendiriyor.

Haberin Devamı

Koley değil
Futbolda kısa dönemde sınıf atlamak, büyük takım saflarında anılmak ve bu gelişimin ağırlığını taşımak hiç de kolay değil.
Söz konusu süreç, oturuşunuzu, kalkışınızı, duruşunuzu, bakışınızı, söyleminizi, eyleminizi başkalaştırır çoğu kez.
Öylesine farklı, öylesine büyülü bir dünyada bulursunuz ki kendinizi...
Ne olup bittiğini anlayana kadar, bazen çok şey elinizden uçup gider.
Abartılı bir özgüven gelir. Her şeyi yapmaya muktedir olduğunuz duygusu gelişir.
Örneğini yakın geçmişte yaşadık.
Bursaspor, şimdi her zamankinden daha dikkatli, temkinli ve özenli olmak, açık hedef olduğunu anlamak durumunda.
Daha çok çalışmak, daha yoğun mücadele vermek, kalan 10 haftayı etap etap düşünmek ve asıl güçlüğün yeni başladığını görmek zorunda.
Bu süreç sakin, akılcı, doğru stratejiler üretilerek yönetilirse, Bursaspor tarihin akışını değiştirebilir.
Ve bu, yalnızca Bursaspor adına değil, onun çıkışından cesaret alacaklar ile Türk futbolu adına gerçek devrim olur.


Sarvan’dan ne bekliyorsunuz ki?
Türkiye’de hakem camiasının nasıl yönetildiğini anlamak için MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ın “Hakemin Sesi” dergisine yaptığı açıklamanın giriş bölümünü okuyun yeter.
Bakın, Sarvan geçtiğimiz günlerde hakemliği bırakan Hakan Sivriservi ile ilgili ne diyor?
“Kişilik hakemlikte en önemli iki unsurdan biridir. İkincisi ‘hakemliğin yaşamda birinci sırada olması’ gerektiğidir. Aksi halde hakemin kişilik zafiyetine uğraması kaçınılmazdır. Bu özellik olağan dışı durumlarda ortaya çıkar. 2008 Nisan ayında oynanan Fenerbahçe - Kayserispor maçında ve sonrasında bu olağan dışı şartlar oluşmuştur. Hakan Sivriservi kasıtlı ve ağır hakaretlere, Hukuk Kurulu tarafından verilen ‘dava açılırsa sonuç alınır’ görüşüne rağmen, ‘ortalığı daha fazla germeden, her ne pahasına olursa olsun hakemliğe devam edeyim’ anlayışıyla bu yola başvurmamıştır.
İlginç değil mi?
Sayın Sarvan elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün!
Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in Galatasaray-Beşiktaş maçından sonra şahsınıza ettiği ağır küfürler karşısında sizi frenleyen “Ortalığı germeden ne pahasına olursa olsun MHK Başkanlığı’na devam edeyim” anlayışı mıydı acaba?
Belki de bu, sizin için “son derece olağan bir durumdu.”

Haberin Devamı

Ne yaptınız?
Gelelim hakemlerinize;
Halis Özkahya’ya, Kayserispor kulübü “güvenilmez” yaftası astığında “Git hakkını ara” diyebildiniz mi?
Yunus Yıldırım’dan Kayserisporlu bir yöneticinin “Hakem olmuşsun ama adam olamamışsın” şeklindeki sözleri nedeniyle “hakaret davası açmasını” isteyebildiniz mi?
Kayseri’nin en yetkili ismi Tolga Özkalfa’yı düdüğünü duvara astırmakla tehdit ederken, hukuk kurulundan “dava açılırsa sonuç alınır” görüşü alabildiniz mi?
Sivriservi’nin baskı altında hata yaptığını söylerken, diğerlerinin etki altında kalmadığının garantisi, “garanti süreniz” dolmasına rağmen siz misiniz?
Aslına bakarsanız kendi çıkarlarını korumayı beceremeyen Sarvan’dan bu sorulara yanıt vermesini beklemek haksızlık oluyor.
MHK, Fenerbahçe kulübü yöneticilerine dava açıp kazanma noktasına geldiğinde Selçuk Dereli’yi vazgeçirmek için gösterdiği çabayı, adalet dağıtmak adına kullanabilse, bugün Türkiye’de ne hakem, ne hakem yöneticiliği konuşulurdu!


Tahkim’in kritik sınavı
Geçen hafta MHK’nin talimat değişikliği yaparak padişah yetkileriyle donanmasını eleştirmiş, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’in bu adaletsiz girişimden habersiz olabileceğini düşünmüştük.
Yanılmışız.
Talimatı onaylayan bizzat Özgener imiş...
Amaç ise, iki yıldır hakemliklerini bitiremedikleri bazı isimlerin ipini çekmek!
Türk futbolu son dönemlerin en ciddi hukuk sınavını verecek.
Talimata gerekli itirazlar yapıldı.
Top Tahkim Kurulu’nda.
Karar “kurumsal yapıda, kurullar arasındaki uyumun” ne denli geçerli olduğunu gösterecek.
Aynı zamanda futbolun Yargıtay’ı konumundaki bir kurulun, atamayla göreve gelmesi yolundaki eleştirilere de yanıtı olacak.
Bakalım ucuz UEFA kopyacılığı mı, hukuk mu kazanacak?