Mustafa Anıklı

Mustafa Anıklı

mustafa.anikli@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arda Güler gibi bir yetenek, sadece Türkiye'ye değil, Avrupa, hatta dünya futboluna nadir gelir. Küçük Alex demek hafif kalır, küçük Messi lakabını -böyle giderse- rahat alır.
Akıllı olursa dünya devleri, Fenerbahçe'nin önünde kuyruk olur. Sözleşmesinde, "17.5 milyon euroya serbest kalır" maddesi varken, daha birçok kulübün ağzı sulanır.
Ancak Ümit Bey var ya Ümit Güler... Yani baba Güler, biraz akıllı davranırsa, herkesin yüzü daha çok güler.
Ham meyveyi koparmayın dalından... Futbol lezzetine, nefasetine doyum olmayacak Arda'ya kıymayın, ne olur.

Haberin Devamı

* * *
Sana gelince Arda...
Senin yaşında yurt dışına gidenleri bir düşün...
Al sana Ali Akman... Bursaspor'u terk edip Eintracht Frankfurt'a gittiğinde, 19 yaşındaydı. Bundesliga sevdasına kapıldı, son tahlilde ligi Göztepe'de tamamladı. Burada bile formaya uzaktan baktı.
İşte Mustafa Kapı... 14 yaşında Galatasaray takımında forma buldu, sonu oldu! Lille takımına koşa koşa gitti, kös kös döndü. Adana Demirspor'a gelirken, 20 yaşında yedek kulübesinin bekçiliğini aldı.
Ya Rıdvan Yılmaz... Beşiktaş'a kendini adeta zorla sattırdı. Burada "Baba" Kartal olacakken, Glasgow Rangers'ta kargalaştı. Kalmak; değerine değer katmaktı, kuru bir yaprak gibi savruldu.
Yine Beşiktaş'tan devam edelim. Mesela; Serdar Saatci... Braga gibi bir vitrine uçtu, süs mankeni gibi durdu. İlk yılı olması nedeniyle, hadi sezonu "ısınma turu" sayalım, bu seneye bakalım.
Emre Demir... Barcelona havası alarak, Türkiye'ye döndü. 1. Lig Şampiyonu Samsunspor'da kiralık giydiği formayı bile unuttu. 18 yaşında olması avantajı; yarın, döndüğü Fenerbahçe'de ne yapacağı sorgulanmalı...
Hadi hepsini geç, Fenerbahçe'den ayrılan Ömer Faruk Beyaz'a bak. Bütün renkler kirleniyordu ama birinciliği Beyaz'a verdiler!
Kulübü kalması için adeta yalvarsa da, o Stuttgart ve Bundesliga telaşıyla arkasına bile bakmadı. Peki bu iki yılda ne oldu? Henüz 20 yaşında, Türkiye'de bir anda unutuldu.
Birbirinden yetenekli bu gençler, umarım önümüzdeki günlerde layık oldukları yerlere gelir.
* * *
Fenerbahçe'de bir sene daha oynarsa, çok yönlü verim sağlayacak bir Arda, bugün çevresinin, sağın-solun dolduruşlarıyla kulübünü terk ederse, bu, sadece sarı-laciverte değil, Türk futboluna ihanet olur. Portekizli, Hollandalı, Belçikalı; yetiştirdiği Arda değerinde bile olmayan oyuncusundan dünyaları kazanırken, kaybeden sadece Fenerbahçe değil, Türkiye olur.

Haberin Devamı

Bunun adı cüretkarlık
Arda Güler derken, Trabzonspor'da da böyle bir "baş ağrısı" var; Süleyman Cebeci...
Bordo-mavili ekibin U19 takımındaydı 20 yaşındaki golcü... 19 maçtan 13 gol, 9 asist çıkarmak kolay olmasa gerekti. Ancak Trabzonspor bastırdı, Süleyman kaçtı. Yine bir menajer-kulüp çekişmesi yaşandı. Oyuncuya, yurt dışından teklifler olduğu söylendi ve imza atmadığı için, kadro dışı kaldı.
Peki kim kazandı?
Ne Trabzonspor, ne de Süleyman...
Bugün serbest bir oyuncu, genç Trabzonlu... Ancak, şurası bir gerçek ki, para için yorgan yakan bir futbolcu, hangi takımda iyi olur ki... Hele bir A takıma çık, kendini göster. Ondan sonra, ne kadar istersen iste... Ama yok... Daha 19 yaşında görüşmek için menajerini kulübe yollayan futbolcudan ne fedakarlık ne cefakarlık bekleyebilirsin. Onun bu saate kadar yaptığı zaten cüretkarlık...
Geçmiş olsun!

Haberin Devamı

Kimi tarif etti acaba?
Fenerbahçe, futboldaki en kötü dönemlerinden birini, Başkan Ali Koç ile birlikte yaşamakta...
Yıllar yılı, ezeli rakiplerine, "Biz beklemeyiz 14-15 sene" diye tempo tutanlar, beste yapan sarı-lacivertliler, şimdi, seneler sonra gelen Ziraat Türkiye Kupası'nı teselli saymakta, içten içe Galatasaray'ı kıskanmaktadır.
Aslında kıskandıkları, Galatasaray da değildir. Gönül koyanlar, Fenerbahçe'nin şanlı mazisidir.
Üstad İslam Çupi, "Fenerbahçe büyüklüğü, ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz. Şampiyon olmak mümkün, Fenerbahçe olmak imkansız" derken, Kadıköy'ün burçlarına yazılan bu cümleler, sarı-lacivertlilerin aklına önce kazınmış, sanki sonra silinmiştir.
Yoksa, bu başka büyüklüğe başkanlık yapmış bir Aziz Yıldırım, mali genel kuruldan bir gün önce, ateş eder miydi, dönemin başkanına? Fenerbahçe'nin büyüklüğünü, kendi büyüklüğüyle eşdeğer koşanlar, sayfalar dolusu aşağılama, tahkir, tahrik ve benzer sıfatlarla, başkanını değil, kulübünü küçümsemiştir oysa...
Parasal anlamda hesap sormak yerine, -taraftar ağzıyla- daha fazla transfer, daha çok kalite diyebilmiştir. Kaybedilen her kuruş, Fenerbahçe'yi dibe çeken bir girdap, borç hanesini yükselten bir mirasyediliğin eseridir.
Ancak Yıldırım'ın en doğru sözü şudur:
"Üstten bakan, kendinde hiç hata görmeyen, başarısızlığı sahiplenmeyen, hayali düşmanlar arayan bir bakış..."
Kimi tarif etti acaba?
Tencere dibin kara...