Apo Mourinho
Avcı sebebiyle İBB’yi ikinci takımımız yapmıştık. Ama “Takım değil adam tutuyoruz” demiştik Nilay Avcı
Mutluluk bir hediyedir. Ani bir ışıltı kadar kısa sürer ve buna değer... Sonra acı başlar ve ağır ağır sarar her yanımızı... Sevdiklerimizi kaybetmenin acısı yayılır her yanımıza... Acımızı bir kez daha katlar hayatın adaletsizliği... Ve susarız... Çünkü bu kadar acı ve kederi anlatmaya sözcükler yetmez...
“Bugün kapalıyız, yaslıyız. Bugün anneciğimin biricik sevdiğini, babamızı kaybettik. Hayat akıyor. Bu sayfa gene akacak. Bir yerlerde genç kadınların ve erkeklerin babaları yıldız gibi kayıp giderken artık ben de anlayacağım acılarının dilinden. Fakat bugün. Sadece kendi acım” demiştim geçen yıl bugün babacığımı uğurlarken...
Babasız geçen bir yıl... Boğazımızda bir yumruk varmışcasına... Ve içimizde bitmeyen bir sızıyla... Onu çok özledik...
Bol cepler diktirin giysilerinize sevgili okurlar. Ailenizi ve sevdiklerinizi sıcak tutmak ve orada gözünüz gibi korumak için... Er ya da geç olacak olandan korumak, gecenin çöktüğü yollardan korumak için... Gülen sabahlarda huzurla yürümek için...
Pazar akşamı ve pazarı pazartesiye bağlayan gece bütün futbol programlarımızda İstanbul BB Teknik Direktörü Abdullah Avcı’nın Kalli’nin istifasıyla boşalan Galatasaray teknik direktörlüğüne geldiği konuşuldu. Gelebileceği değil, geldiği... O kadar eminlerdi yani. Daha Avcı gelmeden ona akıl vermeye kalkanları bile oldu.
Spor programından çok geyik programı olduğunu düşündüğüm bir programda ise Abdullah Avcı’nın 5 maçlığına takımın başına geldiği, sezon sonunda gelecek olan Louis Van Gaal’in yardımcılığını yapacağı ve birkaç yıl sonra da tek başına Galatasaray’ın teknik direktörü olacağı bile söylendi. İnsan bunları duyunca “ya sabır” çekmeden duramıyor. Aklı fikri olan insan “geçtiğimiz yıl da Avcı’ya yardımcı antrenörlük teklif edildi ve kabul etmedi. Şimdi durum daha fena; 5 maçlığına gelecek, sonra da yardımcı antrenör olacak. Bunu niye kabul etsin” diye düşünür. Ama bizimkiler her duyduklarını ve her akıllarına geleni söyledikleri için düşünmek yok...
Avcı’ya başlangıçta böyle bir teklifle gelen Galatasaray yönetimine ise sadece ve sadece “oha falan oluyor” insan! Neyse ligin bitimine 6 maç varken teknik direktörsüz kalan ve ilk şoku atlatan Galatasaray yönetimi “biz ne saçmalıyoruz” diye düşünmüş olacak ki “Yok önümüzdeki sene de tek başına çalışacaksın” demiş Abdullah Hoca’ya...
Bilenler bilir, daha önce yazdım. Ben ve Hakan (Alak) daha geçen yıl Abdullah Avcı sebebiyle İstanbul BB’yi ikinci takımımız yapmıştık. Ama “Takım değil adam tutuyoruz” demiştik. Bu sene bize Ali Nihat (Konuk) da katıldı. Futbolcu yakınlarından ve belediye çalışanlarından oluşan bir avuç taraftara eklenip Olimpiyat yollarını ezberledik...
Abdullah Hoca’nın oynattığı pozitif futbolu birkaç “hiçbir şeyi beğenmeyen yazarımız” dışında herkes kabul ediyor. Hala internette olduğum saat 06:35 itibariyle Galatasaray taraftarlarından büyük destek alıyor. Taraftarlar Galatasaray’ın yeniden dirilişinin simgesi olarak görüyor onu ve çok da başarılı olacağına inanıyor. Sadece 3 maçta “adam yeme”ye bayılan basınımızdan korkuyorlar.
Basına kapak!
Ancak!
Birkaç istisna hariç bildiğimiz, alıştığımız, 3 büyükleri bir türlü çalıştıramamaktan yakınan antrenörler böyle bir teklif aldıklarında arkalarına bile bakmazlar. Bize öğretilen antrenör tiplemesi budur. İşte bu yüzden basınımız da, taraftarlar da Abdullah Avcı’nın böyle bir teklifi kabul edeceğini düşündü.
Abdullah Avcı ise dün yaptığı basın açıklamasıyla bu koşullarda İstanbul BB’yi, ona inanan oyuncularını yarı yolda bırakmayacağını dile getirdi. Galatasaray antrenörlüğünü değil, güvenilir insan olmayı seçti. Şimdi kaybetmiş gibi görünse de, o kazandı.
Yerli antrenör deyince, basınımız yabancı hocalardan eksiği olmayan hakkı yenen bir imaj sunuyor bize. Gerçekliği inkar edilemez, fakat böyle bir etkinin tepkisi olarak yerli antrenör deyince başka bir hocanın kovulmasını dört gözle bekleyen imajı da görmezden gelemem. Red Kit filmlerinde, düelloyu ellerini ovuşturarak izleyen cenaze levazımatçıları gibi arkadaşlarının kuyusunu kazan teknik direktör kültürünü yok sayamam. Ve bunlara yerlidir diye hoşgörüyle de yaklaşamam.
Yerli antrenör demek, başarılarından çok kulisleriyle, kulüplerin kapısını aşındırmalarıyla ve kapıdan kovulduğu yere bacadan girmesiyle anılması gereken kişi de demek. Evet hakları yeniyor; ama onlar da bu sistemin içinde kirlenerek var oluyorlar.
Teşekkürler!
Abdullah Avcı gönlünde yatan kulübe dahi ilkelerini önde tutup hayır dediği için takdir edilmelidir...
Çünkü sirke dönmüş futbolumuzun yüz akı olduğunu bir kez daha gösterdi...
Muhtemelen içi yanarak vermiştir kararını...
Muhtemelen bu fırsat karşısına bir daha çıkmaz endişesini de taşımıştır...
Olabilir...
Ömür boyu karşısına asla çıkmayacak olabilir büyük bir camianın hocalığı. Fakat, hayat her ne kadar adaletsiz de olsa dengeye oturduğu bir an vardır. Ve o denge anında yüzü güleceklerden ilki Abdullah Avcı olacaktır. Buna kuşkum yok.
Apo Mourinho... Arda takmış bu ismi ona... Karakteri değil; ama kariyeri öyle olsun...
Düzeltme: Geçen hafta yayımlanan “46 ay!*” Mehmet Yücegönül’ün yazısından değil, Serencebey dergisinden Ergin Aslan ve R.Kürşad Günaydın’ın derlemesinden alınmıştır. Düzeltir, özür dilerim!
Farkı fiyatı!
Holosko’nun gelişiyle Beşiktaş’ın ofans gücü çok mesafe aldı. Öbür kaleye 15 günde bir gidiliyordu, bu çocuk geldi, 15 dakikada bir 3 gol pozisyonuna giriliyor.
(Vedat Okyar - Vatan)
Hayatta inanmayız!
Ben sistem adamıyım Abi, ben hakemden hiç anlamam. Hakikaten anlamam. Her konuda iddiam vardır; futbol, teknik direktörlük, santrafordan anladığımı iddia ederim; ama hakemlikten hakikaten anlamam.
(Göktuğ Sevinçli - Ve Gool, TV8)
Lakap ustası Kazım Kanat der ki:
Ali Şahin: Kazım Bey Beşiktaş Fenerbahçe’ye yenildi, sebebi nedir?
Kazım Kanat: Baki Mercimek SAKAR, İbrahim Üzülmez SAVSAK...
(Santra - ATV)
Pardon!
Yardımcı hakem benden iyi mi biliyor ya?
(Erman Toroğlu - Maraton, Lig TV)
Abilerin mi var?
Hakem Hakan Sivriservi, önce aynaya baksın sonra kişiliği hakkında yorum yapsın. Kader maçlarında çaldığı düdüklerin hesabı mutlaka sorulacak.
(Sinan Engin)
Araştırmak lazım!
Gökdeniz benim babamın oğlu mu? Değil. Ha! Bildiğim kadarıyla değil.
(Ahmet Çakar - 6 Pas, Show TV)
Estağfurullah Abi!
Sen neden bahsediyorsun Allah aşkına? Tüm Galatasaraylıları aptal mı zannediyorsun?
(Turgay Şeren - Akşam)
Boşver, sinirlenme!
“Demiştim’ demek için değil, sinirlendiğim için bir kez daha yazacağım. Geçen sezonun devre arasında Servet’i bin kez Beşiktaş’a önermiştim. Defalarca yazdım, söyledim. Beyler uygun görmediler. Beşiktaş’ın şu anda en büyük sıkıntısı Servet gibi bir stoperinin olmayışı. Ne yapalım sözümüzü dinletemiyoruz. Onlar çok biliyorlar ya!
(Sanlı Sarıalioğlu - Yeni Şafak)
Ellerinde 10 parmak!
Böyle bir neticeye ülke olarak ihtiyacımız vardı. Fenerbahçeli futbolcular şunu gösterdiler: Onların da iki tane gözü-kulağı, onların da iki tane bacağı, kolu vardı.
(Erman Toroğlu - Hürriyet)
Özlü söz 75!
Yürü ya kulum, otobüs bekleme
(Ali Sami Alkış - Star)