Geçen hafta federasyon başkanlığını kendi isteği ile bırakan ve bir daha aday olmayacağını açıklayan Sn. Mahmut Özgener’i bu işten soğutan futbol gerçeklerimiz üzerine biraz konuşmuştuk. Aynı günlerde yeni federasyon başkan adayı Sn. Mehmet Ali Aydınlar’ın ismi bütün kulüplerin desteğini alarak ortaya çıkmıştı bile.
Sn. Aydınlar sağlık sektöründe ve son yıllarda Fenerbahçe kadın voleybol takımının yönetiminde gösterdiği başarılar nedeniyle ülkemizde saygıyla anılan kişiler arasında gösterilmektedir. Onun bu profili bütün spor kamuoyu tarafından takdir edilmekle kalmıyor, hiç kuşku yok ki yönetilmesi çok zor bir federasyonun başına geçmesi için taraflı tarafsız herkesin ortak adayı haline getiriyor.
Burada birbirinden ayrıştılması gereken bir kaç olgu ve gerçeklik var, şimdi bunları biraz açalım.
Sahibi olduğu sağlık kurumunun nereden nerelere gelmiş olduğu önemli bir ticari başarıdır. Bir gerçek var ki ülkemizde herhangi bir alanda yoktan 'marka' yaratmak sıklıkla görülen bir durum değildir. Diyelim ki bir marka ortaya çıktı; onun güvenilir, prestijli bir isme sahip olabilmesi de çok uzun bir sürecin sonucudur.
Ancak ticari yaşamda başarı da tek başına bir kişinin isminin popüler hale gelmesi için yeterli olamamaktadır.
Ünal Aysal ülkemizin çok saygın işadamlarından olmakla birlikte adı Galatasaray ile yan yana geldikten sonra bilinir hale gelmiştir.
Mehmet Ali Aydınlar’ın başarısının maddi değerini ortaya koyduğu ürünleriyle ölçebiliriz ancak manevi anlamdaki etkisini yaratan şeyin Fenerbahçe olduğuna şüphe duymuyoruz.
Stefan Zweig’ın “Yıldızın Parladığı Anlar” isimli bir kitabında tarihe mal olmuş bir takım kişilerin nasıl ortaya çıktıkları ve ölümsüz eserlerinin yaratım süreçleri anlatılır.
Kişinin yeteneği, becerisi ve kim olduğu hiçbir zaman tek başına belirleyici değildir. Onun hangi zamanda nerede ve nasıl yaşıyor olduğunun büyük önemi vardır.
Fenerbahçe’nin son beş yılda sporda yaptığı hamlelerin karşılığı bu sene yarıştığı bütün dallarda şampiyonluklar kazanarak taçlandı.
Hani bir dönem İngiltere için Güneş Batmayan İmparatorluk nitelendirilmesi vardı ya; bu sezon Fenerbahçe’nin üzerindeki güneşin de mevsimler boyunca hiç batmadığına şahit olduk. Yılın her mevsiminde ve birbirini izleyen aylarında yarıştığı spor dallarında taraftarıyla şampiyonluk kutlayan Fenerbahçe Spor Kulübü bir anlamda İngiltere’nin siyaseten yaptığı şeyi ülkemizde sporda gerçekleştirmiş oluyordu.
Erkek Voleybol, Kadınlar Basketbol, Kadınlar Voleybol, Futbol ve sonunda da Erkek Basketbol takımları Mart ayından itibaren, buna erkek basketbol takımının Şubat ayında aldığı Türkiye Kupasını da ekleyebiliriz, her ay birer kupa alarak şampiyon oldular. Amatör branşlardaki şamipoyonluklar da bu süreçte devam etti.
Bu sportif anlamda örneği de çok görülemeyen kesin bir başarıydı ve elbette sporu spor olarak algılayan, seven ve ilgilenen herkes için takdir edilen özenilen bir sonuçtu.
Bir başka sonuç da spordaki ağırlık merkezinin Fenerbahçe ekseninde kaymış olmasıdır.
Bu sportif başarının nasıl ve kimler tarafından yönetilmiş olması bu anlamda önem kazanmakta ve spor gündeminde belirleyici olmaktadır.
Mehmet Ali Aydınlar isminin yıldızı işte böylesi bir eksen üzerindeki sportif başarının yarattığı belirleyici unsurlarla kristalleşmektedir.
Açıkçası, bir ay öncesine kadar çok popüler söyleniş şekliyle Türkiye’nin ¾’ü tarafından antipatik bulunan bir kulübün yönetim mekanizmasının tam içinden hatta o kulübün başkan adaylarından olan bir kişinin yine o ¾ tarafından tek başına federasyon başkanı adayı olarak desteklenmesi işte bütün bu sürecin sonucudur.
Mahmut Özgener’i canından bezdiren Türkiye’deki futbol gündeminin normalleşmesi adına da belki de doğru bir hamledir.
Umalım ve dileyelim ki bu güzel uzlaşma ortamı bütün bir sezon boyunca aynı sinerji ile devam edebilsin.