Dünyada futbol yönetilmesi en zor işlerden bir tanesidir. Türkiye’de ise neredeyse imkânsıza yakın yönetim konularındandır. Bu nedenle de öncelikle bir kulübün başkanı ve hatta hepsinin üzerinde bir federasyon başkanı olmak için insanın yatıp kalkıp düşünmesi beklenir. Bu bahiste düşünmenin yeterli olmadığını biraz da o akıl mekanizmasını durdurmak gerektiğini eklemeliyiz.
Sn. Ali Şen’in 1998 Şubatında Fenerbahçe’yi Sn. Aziz Yıldırım’a devrettiği günlerden sonra uzun yıllar geçti. Şimdilerde Aziz Yıldırım’ın o ilk yıllardaki uzlaşmacı, kavgadan uzak, Ali Şen’in yarattığı antipatik görüntüyü silmek için uğraştığı günleri hiç hatırlanmıyor. Aziz Yıldırım Türkiye’nin en çok sevdiği başkan modeliydi.
Ancak ortalık öylesine bir yangın yeriydi ki Aziz Yıldırım kendisini bu etkiden kurtaramadı.
Sonuçtan hareket ettiğimizde ortam mı insanları insanlar mı ortamı değiştiriyor, etkiliyor sorusunu sormak veya cevabını aramak anlamlıdır.
Çünkü futbol ülkemizde sporun ötesinde bir iktidar mekanizmasıdır. En aklı başındaki kişiler bile futbol konuşmaya başladığında farklı bir kimliğe bürünür.
Eşlerimizin aynı fakültede birkaç sene aynı proje üzerinde çalışmalarından ötürü bir iki kere evini ziyaret etme, görüşme ve konuşma şansı yakaladığım Bülent Korkmaz, futbol sahasında izlediğimden çok daha farklı bir kişiydi. Saha içindeki ile dışındaki çift kişilikli Emre Belözoğlu gerçeğini futbolcu birinci ağızdan kendisi itiraf ediyor.
Son zamanlarda Avrupa’nın birçok ülkesinde top koşturan, saha içindeki sporculuklarına bayıldığımız bazı futbolcuların gerçek yaşamdaki çarpıklıkları ile karşılaşıyoruz. Kimi küçük yaşta kızlarla birlikte oluyor, kiminin alkol, uyuşturucu sorunu var. Adam yaralayan ve bol miktarda da eşini başka kadınlarla aldatanların haberlerini izliyoruz.
UEFA ve FIFA içindeki usulsüzlüklerin üzerinin nasıl örtülmeye çalışıldığı ise ayrı bir tragedyadır.
Platini’nin 2016’nın Fransa’ya verilmesi için yaptığı etkin rolü hatırlamamızda fayda vardır.
Belki de bu anlamda en güzel, doğru örnek ve model Alex de Souza’dır. Ondan kaç tane olduğunu gerçekten araştırıp bulmak gerekiyor.
Sn. Hasan Doğan ile başlayan ve Mahmut Özgener’le devam eden futbol federasyonundaki normalleşme, uzlaşma süreci özellikle son iki yılda çok önemli darbeler aldı.
Yönetimsel ve sportif başarısızlıklarını hedef saptırarak başkalarına fatura etmeye çalışan anlayışın son kurbanı Mahmut Özgener oldu.
Birçoğumuzun futbol dışında bir takım profesyonellikleri var. Profesyonel hayatın ne türden ilişkilerle sürdüğü konusunda da herkes bir fikir sahibidir. Bir işyerinde çalışmanın önemli şartları; ortam, insan ilişkileri, işin niteliği, vizyonu, prestiji, hiç kuşku yok bize sağladığı maddi olanaklarıdır. İşimizi biliyor, doğru uyguluyor ve başarılı olduğumuz sürece şartlar değişmezse çalıştığımız yerden ayrılmayı aklımızdan bile geçirmeyiz. Hele pozisyonumuz organizasyonun en üstünde bir yerlerdeyse bu neredeyse imkansız gibi bir şeydir.
Ancak yine aynı senaryo içinde sürekli sizin arkanızdan bir şeyler çevriliyor, üzerinize hesaplar yapılıyorsa ve bu oyunlar sizin kişilik yapınıza uygun değil, görmezden gelemeyeceğiniz kadar da gurur kırıcıysa o zaman bulunduğunuz görevi bırakmak için bir an tereddüt bile geçirmezsiniz.
Açıkçası futbol federasyonu gibi bir yeri bırakıp gitmenin geri planında ne olabilir diye düşünüyorum.
Ya hesap veremeyeceğiniz kadar kötü bir durumdasınızdır ya da böylesi bir yapının içinde olmayı kendinize yakıştıramıyorsunuzdur.
Belki de bu işi daha fazla devam ettirmek için enerjiniz, isteğiniz kalmamıştır.
Beceremiyorsunuzdur.
İşte futbolun insanlar üzerinde yaptığı anlaşılması çok zor etkinin sonuçları…
Mahmut Özgener’in federasyon başkanlığını bırakması bu anlamda çok önemli bir karardır. Ancak biz ne yapıyoruz? Onun yerine kim aday olacak, olmalı hemen kafamızı bu yönde harekete geçiriyoruz. Meselenin özünde ne vardır, yoktur, gereksiz zaman kaybı niteliğindeki sorulardır.
Bu yazıyı yazarken kulağıma çok uzak yerlerden gelen Yeni Türkü’nün bir şarkısı çalındı. En iyisi onunla tamamlamak.
Kimdi giden, kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman
Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey kendiliğinden
Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz
Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden
Kimdi giden, kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terkeden
Giden de bu yüzden gitmiştir zaten