Beşiktaş taraftarı maç sonunda mücadele etmeyen futbolcusuna tepki gösterdi; ancak belki de uzun zamandır ilk defa taraftar bu tepkiyi vermede haksız pozisyondaydı. Çünkü takımını ligin daha 6. haftasında yalnız bırakmıştı.
Evet, Guti, Quaresma, Simao, Fernandes, Edu çok fazla koşmamış, topun kendilerine gelmesini beklemişti, peki Beşiktaş’ın gücüne güç katacak, formasında ter olacak taraftarı neredeydi?
Gaziantepspor karşılaşması sonrasında Beşiktaş’ın son iki sezonda yaşadığı kâbusu tekrar görme, tarihin tekerrür etme ihtimalini konuşmuştuk.
2009’da şampiyon olan Mustafa Denizli’nin kadrosu, bir sene sonra büyük bir düşüş yaşamış, başkanının stadyuma dahi giremediği bir sezon geçirmişti. Geçen yıl Sn. Demirören taraftarı keyiften dört köşe yapan transferler yaparak başlamış, sezon ortasındaki takviyelerle 17’de 17 parolasıyla şampiyonluk hedeflenmişti. Ancak film beş haftada sonuçlanmıştı.
Yani bu kadronun omurgası geçen sene de başarısız olmuştu. Başarısızlığın nedeni hem kadronun yapısı hem de taktik kurguydu.
Dünkü karşılaşmada son iki sezonun çok uzağında bir Beşiktaş izledik. Evet, uyumsuz bir takım vardı her zaman, kalecileri hatalı goller yiyordu; ancak hiçbir maçta bu kadar ruhsuz, isteksiz, motivasyonsuz, hırssız futbol oynamıyordu.
İber Yarımadası futbolcularının hemen hepsi ayrı tellerden çalıyordu.
Guti’nin sahada bir taburesi eksikti. Oyundan çıkarken ıslıklanması da bir başka ilginçlikti. Geçen seneki futboluyla daha fazlasını yapacağını vaat etmemişti ki…
Guti oyunda kaldığı süre boyunca bütün toplar onda toplandı. Onun statik hali Fernandes ve Aurelio’nun futbollarını da etkiledi; etkisizleştirdi. Aurelio çok eleştiriliyor ancak bu takımın içinde kim oynarsa oynasın sıkıntı yaşayacaktır.
Quaresma, sürekli kanat değiştirerek, koşan, defansın belini kıran çalımlar atan, çizgiye inip içeri pas çıkaran futbolcu karakterinin fazlasıyla gerisinde ayağına top gelirse oynayan, aksi durumda öylece bekleyen statik birine dönüşmüştü.
Simao’nun neden hala forma giyiyor olduğu çok önemli bir polemik konusudur. Forma bekleyen genç oyuncular için anlaşılması ve kabullenilmesi mümkün olmayan büyük bir haksızlıktır.
Beşiktaş’ın hücum hattındaki oyuncuları geriye gelmeyince ve orta sahada Kayserispor’un etkin futboluna teslim olunca defans çok zor pozisyonlarda yakalandı.
Toraman Amrabat’la yaptığı kıyasıya mücadelede kesin yenilgiye uğradı. İlk golde savunma pozisyonunu kaybedince Kayserispor’un yetenekli oyuncusu çizgiye kadar indi ve ikinci yarı sürekli gol arayan Furkan’a güzel bir pas çıkardı.
Orta sahası çok zayıf kalan Beşiktaş’ın savunma hattını ileriye taşıması başına yine büyük sorunlar açtı. Kayserispor maç boyunca defalarca kere ofsaytta yakalandı ancak ikinci gol böylesi bir çizgi üzerinin devamında geldi. Sahnede yine Amrabat vardı ve Troisi’ye tam zamanında iyi bir gol pası verdi.
Beşiktaş maç boyunca doğru dürüst gol pozisyonuna bile giremezken en etkili silahı duran toplardan da yararlanamadı. Oysa Kayserispor’un defans oyuncuları yeteri kadar faul yapmıştı kendi ceza sahasının çevresinde.
Dün saydığımız beş oyuncudan herhangi bir tanesi gol atmış olsa ve maç berabere veya Beşiktaş’ın galibiyeti ile sonuçlansa çok mu iyi olurdu? Evet, puan kazanılırdı ancak sorunlar her hafta birikirdi.
Necip, Ernst, İsmail Köybaşı’nın bu takım için ne kadar önemli oyuncular olduğunu söylememiz gerekiyor. Neye göre; takımın şimdiki hali ile kıyasladığımızda elbette.
Ancak sadece bu şekilde yorumlayamayız, sonuçlandıramayız.
Beşiktaş’ta takım olma olgusu her geçen gün biraz daha erozyona uğruyor. Buna dün taraftarın tribünlerde yerini almamasını da eklemeliyiz.
http://twitter.com/uzaygokerman