Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bu ülkenin potansiyelinin böylesi başarısız sonuçlar taşımadığı bir gerçekliktir. Ancak görünen köy de kılavuz istemiyor işte; futbolda topu üç kale direği ve çizgisinin içinden %100 geçirmeniz gerekiyor.

Dün akşam sorun Hiddink’in takım düzeni, taktiği, oyuncu seçimleri vs. değildi. Şu bir gerçek ki futbol dünyamızdaki her kim Azerbaycan karşısına bir kadro yazıp sahaya sürse muhtemelen benzer bir sonuç alabilirdi. İşte gerçek hayal kırıklığı da bu; Türkiye’nin bir standardı yok.

2008 Avrupa Şampiyonasında Almanya’yı eleyebilecek durumda da olabiliyoruz; Azerbaycan, Malta veya Avrupa’nın ismi duyulmamış bir takımına karşı yenilgi de yaşayabiliyoruz.

Haberin Devamı

Her iki durumda da en uç noktalarda tepkiler veriyoruz, olayı gereğinden fazla abartıyoruz.

Azerbaycan yenilgisi nereden bakarsanız bakın büyük bir başarısızlıktır.

“Üç pozisyondan bir tanesi girmiş olsa şimdi başka bir şey konuşuyorduk” şeklinde bir mazeretin üzerini örtemeyeceği kadar büyüktür.

Ancak biz bu travmaları her grup maçlarında bir yenisini ekleyerek yaşıyoruz. Yaşıyoruz, ancak bir türlü gereken dersi çıkaramadığımızdan bu bir tekrara dönüşüyor. Hani atalarımız demiş ya; bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır, diye; bu ilk başarısızlık olsa oturalım maç üzerine düşünelim. Azerbaycan karşılaşmasını üç ay boyunca izleyelim hatayı orada bulmak mümkün müdür?

Bu koca bir ayıptır!

2010 dünya kupası eleme grubunda üçüncü olduğumuzda Fatih Terim’i işte tam da bu noktada eleştirmiştik. Kendisi oturdu bütün sorumluluğu üzerine aldı; başarısızlık bana aittir dedi. Çünkü başarının da kendisinden kaynaklandığının altını çizmeye çalışıyordu.

Kişilerin keyfine bağlı bir hayat standardından söz ediyoruz.

Almanya maçı sonrasında genel kanı bu takımın başında Fatih Terim olsa yüksek motivasyon gücü sayesinde karşılaşmanın farklı sonuçlanacağı yönündeydi.

Oysa milli takımımız “kralın çıplak olduğunu” gözler önüne seriyordu. Bu takım başarısız olmuştu; baştan sona yenilenmesi gerekiyordu. Hatta bu yenilik çalışmasının 2008 elemeleri öncesinde başlaması; 2008’de olamazsak bile 2010’a damgasını vuracak bir takımı yaratma düşüncesiyle hareket edilmeliydi.

Haberin Devamı

Fakat o kadar günübirlik yaşıyoruz ve bir an önce köşeyi dönme felsefesi öylesine iliklerimize işlemiş ki bir türlü cesaretli davranamadık. Üstelik cesaret abidesi Fatih Terim bu takımın başındayken böylesi bir fırsatı kaçırdık.

Bugün Mesut Özil bir simge haline geldi. İsviçre, Avusturya, Belçika, Almanya milli takımlarında oynayan ya da sırada bekleyen Türk futbolculardan kalecisinden forvetine neredeyse bir takım kuracak hale geldik. Fatih Terim bize Mesut Özil’in kapısında adam yatırdım diye açıklama yaparken gerçeğin neresinde duruyordu?

İsimleri rastgele yazıyorum, Tuncay, Nihat, Emre, Sabri, Servet, İbrahim Toraman, hatta Hamit ve Halil kardeşler yapabileceklerini kanıtlamış oyunculardır. Onlardan bir adım ötesini beklemek büyük hayal kırıklığı yaratacaktır ki ortadaki sonuç budur. Zaten Emre de maç sonunda milli takımdaki misyonunun sonuna geldiğine yönelik çok samimi, içten bir itirafta bulunmuştur. Gerçeğin yorumu da budur.

Haberin Devamı

Federasyonun Hiddink tercihi baştan yanlıştı. Hadi onu geçtik, onun yanına eklenen Oğuz Çetin de öyle… Bir ara haberi çıkar gibi oldu, Hiddink’in yardımcısı olarak Pierre Van Hooijdonk’un adı geçiyordu; işte bu bir fırsattı. Çünkü Hooijdonk Türkiye’de bulunmayı, maçları takip etmeyi seven bir futbol adamı görüntüsü çiziyor. Açıkçası futbolu bildiğini de düşünüyorum. Türkiye’de 2 yıl faal olarak futbol oynamış olması ayrıca avantajdı.

Futbolumuz bir yol ayrımına daha gelmiştir.

Ya lastik patladı diyerek, stepnedeki lastiği çıkarıp yola devam edeceğiz ya da aracın bütün lastiklerini yenisi ile değiştireceğiz.

Birincisini Hiddink’le yapabiliriz de ikincisi için hiç emin değilim.

Batman’da Sarı-Lacivert gün

Dün Batman’da bir başka futbol olayı vardı. Fenerbahçe devleti de peşine takarak son zamanlarda kimsenin gitmeye cesaret bile edemediği bir bölgeye tam kadro çıkarma yaptı. Bu ülkemizde taraflı tarafsız herkesin sempati ile yaklaştığı bir hareket oldu. Özellikle Maliye Bakanı’nın her iki takımın forması ile sahada ter akıtması ayrı bir olay olarak tarihe geçti.

Bu özel anlamıyla emeği geçen herkesi kutlamak gerekiyor.

Maçı kalitesi düşük ve sürekli bağlantı sorunları eşliğinde internet üzerinden takip etmeye çalıştım. Göze çarpan bir Fenerbahçeli oyuncudan söz edeceğim; Okan. Gerçekten kendisine güveni çok yüksek, dikine oynayabilen çok özel bir yetenek gibi parlamaya başladı. Okan’ın defansif değil, ofansif özelliklerini ön plana çıkarmak gerekiyor.