Trabzonspor’un maçlarını iyi analiz etmiş bir kişinin; takımın oyun kurgusunun orta sahanın biraz gerisinden ileriye örneğin Burak Yılmaz’a doğru atılmış ara paslara genç oyuncunun doğru koşuları sonucu atılan goller üzerine yapılandırılmış olduğunu görebilir.
Hele takımınızda Egemen Korkmaz gibi, Trabzonspor’dan dört beş ay önce transfer etmiş bir futbolcunuz varsa belki bununla ilgili taktiksel bilgiler almanız da mümkündür.
O zaman ne yaparsınız?
Defans kurgunuzu kendi ceza alanınız üzerine kurup, orta sahada oynayan oyuncularınızı da Trabzonspor’un boş koşular yapmaya alışmış futbolcularına baskı yapacak ve onları rahatsız edecek kadar defans bloğuna yakınlaştırırsınız.
Böylece Trabzonspor’un ara paslara koşu yapan oyuncuları orta saha ve defans futbolcularının arasında sıkışıp kalır. Çünkü milli maçlarda (Hırvatistan) da net olarak gördük ki Burak Yılmaz sırtı kaleye dönük, sağa sola servis yapan forvet karakterine uygun değil.
Bunu maç boyunca bir kere yaptı. Onda da Alanzinho topu dışarı atıverdi.
İşte koca maç boyunca Trabzonspor’u öne geçirebilecek tek gol pozisyonu da neredeyse buydu.
Egemen Korkmaz ceza alanının üzerinde araya atılan tüm topları kesti, bir anlamda stoper kariyerinin en güzel maçlarından birini oynamış oldu.
Carvalhal Trabzonspor’u çok iyi analiz etmiş, okumuş, değerlendirmiş ve sonucunu da sahaya yerleştirmişti.
Ve bu plan işlediği, Beşiktaşlı oyuncuların hata, Şenol Güneş ekstra bir katkı yapmadığı sürece Trabzonspor’un bu maçı kazanma şansı çok zayıftı.
Şenol Güneş belki bunu gördü ancak değişiklik yapmak için uzun süre bekledi. Üstelik yaptığı değişiklik Alanzinho’yu kenara alıp onun yerine çok daha statik bir oyun karakterine sahip Adrian’ı sürmekten ibaretti.
Oysa Volkan Şen tercihi ile sağ kanat üzerinde farklı bir opsiyon denenebilirdi. Ancak şu bir gerçek ki Trabzonspor’un bir B Planı ve kulübesinde zenginlik yok ve her geçen maç biraz daha zorlanmaya başladı.
Beşiktaş’ta ise Fernandes hamlesi vardı. Hatta şöyle diyebiliriz ki bu taktik kurgu içinde Beşiktaş’ı atağa çıkarabilecek en doğru adamdı. Onun yaptığı şeyi ne Aurelio ne de Necip yapamazdı.
Quaresma karşılaşma boyunca Tolga Zengin’le üç defa gol atabilecek şekilde karşı karşıya kaldı. Portekizli oyuncunun ceza alanı dışındaki rahatlığı ile içerisi arasında çok büyük fark var. Hele kaleci ile bire bir baş başa olduğunda tamamen acemileşiyor, tecrübesizleşiyor.
Maç boyunca yaptığı tek olumlu hareket herhalde kullandığı penaltı atışıydı ki muhtemelen bütün Beşiktaşlı taraftarlar bu atışı yürekleri ağızlarında izlemişlerdir.
Ancak her bakımdan Beşiktaş’ın çok daha iyi top çevirdiğini etkili olduğunu söyleyebiliyoruz. Maç yüksek tempoda oynandı; müthiş bir heyecan vardı. İlk yarı her iki tarafın da gol bulabileceğini hissettiren atak organizasyonlarını izledik.
Bu maçın bu kadar heyecanlı olmasının nedeni de maç üzerinde takımların, oyuncuların kafasını meşgul edecek ekstra bir gerilim olmamasıydı.
Futbolun içinde kalabildiğimiz sürece oyunun sahada güzelleşebileceğine yönelik önemli bir örnekti.
Trabzonspor’unkiler bir iki karambol top hariç ceza alanının içine dahi giremeden sona ererken Beşiktaş’ın önemli pozisyonlarını kaleci Tolga önledi.
İkinci yarının ikinci bölümünde sanki hakem Fırat Aydınus’un kararlarının maçın sonucuna etki etmiş olduğu şeklinde Trabzonsporlular tepki gösterdiler. Oysa Fırat Aydınus nerdeyse kusursuz bir maç yönetti.
Verdiği her kararda çaldığı bütün düdüklerde haklıydı. Her geçen gün müthiş bir hakemlik örneği veriyor ve biraz idealize de etmek istiyorum onun son yıllarda derbilerde gösterdiği performansa daha önce Türkiye’de hiçbir hakem –eyyamsız- ulaşamadı. Kendisini bugün değerlendirmeye kalkan çok bilmiş, kıskanç iki hakem yorumcusu da buna dâhildir.
Taktiksel kurgunun başarısı yönünden Beşiktaş’ın teknik patronunu kutlamak gerekiyor. Bu hem teşhis hem de tedaviyi bir arada yapabilme ustalığıdır. Uzun zaman sonra Beşiktaş bir takım gibi oynadı ve kazandı.
http://twitter.com/uzaygokerman