Emre Güngör’ün talihsiz ıskasından söz etmiştim Pazar günü yazdığım yazıda ve hafta içine bir rezervasyon yapmıştım.
Galatasaray’ın 1-0 geride götürdüğü karşılaşmanın en kritik pozisyonu Gaziantepsporlu Emre Güngör’ün son adam olarak kaldığı anda topa vuramamasıydı. Takibinde Necati Ateş Galatasaray formasını giydiği ilk maçta golle buluşacak, birkaç dakika sonra da Elmander sonucu belirleyecekti.
Emre Güngör’ün ıskası 3 Temmuz öncesinde olağan bir futbol kazasıydı. Ancak o tarihten sonra ortaya çıkan yeni durum bize bir takım şartlı refleksler kazandırdı.
Açıkçası bu olaylar hem sporun hem de futbolun tadını fazlasıyla kaçırdı.
Özellikle 3 Temmuz sonrasında bazı futbolculara yöneltilen saha içinde yaptıkları ve yapamadıklarıyla ilgili sorular sadece savcının uyguladığı basit bir sorgulama olarak kalamadı; ister istemez insanların zihinlerine zehirli bir düşünce olarak yerleşti.
“Neden o topa vuramadın? Uygun durumdaki arkadaşına niye pas vermedin? Dışarı attın?”
Benzer soruları farklı yönlerden bir hakeme yöneltmek de mümkündür.
Veya teknik direktöre…
İşin en kötü ve olumsuz olduğu kadar bir türlü ortadan kaldırılamaz tarafı futbolu bu gözle izleyip, yorum yapanların yıllardır varoluşlarıdır.
Bunların önemli bir bölümü kirli ve karanlık iç dünyalardan kaynaklanan ve sevgisizlikle beslenen duyguların ürettiği kişilik bozuklukların ürünüdür.
Kazanmanın ne demek olduğunu bilmedikleri için sporda nasıl kaybedileceğinden de haberdar değillerdir.
Temiz futbolu savunma görüntüsü altında ortama zehir kusarlar.
İşte bu kişilerin ve onların yarattığı “başarının ancak bir takım kirli ilişkilerle, ayak oyunlarıyla, beşini kol faaliyetleriyle geleceğine yönelik” düşünce sisteminin sporumuzu, özellikle futbolumuzu getirdiği nokta burasıdır.
Geldiğimiz noktadan memnunsak sorun yok; ancak herkes rekabetin içindeki mücadelenin tadını hissetmek istiyor.
Gençlerin spora kazandırılmasının esas önemlisi onların zihinlerini temiz tutmanın birinci yolu işte bu zehirli sarmaşık ağını temizlemekten geçiyor.
Değer yargılarımızı, sahip olduğumuz paradigmayı, hayata bakış açımızı, sorularımızı ve kuşkusuz hepsinden önemlisi cevaplarımızı gözden geçirip, değiştirmenin bugün tam zamanıdır. Zaten bu süreci yaşadıktan sonra eğer hâlâ aynı yerde durmayı tercih edersek yarın bundan farklı olmayacaktır.
O kişileri tanıyorsunuz, biliyorsunuz.
http://twitter.com/uzaygokerman