Fenerbahçe fırsatları harcıyor

Ligin boyunun bu kadar kısaldığı bir seviyede Galatasaray’ın puan kaybettiği bir hafta Fenerbahçe’nin psikolojik baskı oluşturacak şekilde rakibini farklı yenip zirveye bir adım daha yaklaşması gerekiyordu.

İstediği skoru da 51. Dakikada eline geçirmişti de...

Sonra bir anda zincirleme hatalar ve dış etkilerle 15 dakikada bir anda durum 2-2 oluverdi.

5 dakika geçmişti ki Fenerbahçe bir kere daha üstünlük sayısına ulaştı.

Ama...

Taraftar şampiyonluk şarkıları söyler, Jesus da maçı oyuncu değişiklikleri ile soğutup tamamlamaya çalışırken 90+6’da gelen golle 2 puan uçup gidiverdi!

Haberin Devamı

Birçok sebep, mazeret, bahane arayıp bulmak mümkün.

Fenerbahçe tarafından baktığınızda özellikle saha içi ve dışı mücadelede eşit olmayan handikaplarla boğuşulduğu gibi bir ilk cümle kuralabilir.

Sayılmayan gol, lehine verilmeyen ve aleyhine verilen penaltıların benzerlerinin rakipleri adına zaman zaman avantaj sağlayacak şekilde değerlendirildiği yönünde güçlü argümanlarla bir tartışma da açılabilir.

Ancak bu artık Fenerbahçe’nin kısa vadede çözüm bulabileceği bir sorun değil; hele bu sezon asla!

Biz de pozisyonları sabaha kadar konuşalım; bitmez!

Fenerbahçe Ümraniye’den 3, Karagümrük’ten 4, Galatasaray’dan 3, Kasımpaşa’dan 1, Beşiktaş’tan 4 ve İstanbulspor’dan 3 olmak üzere İstanbul takımlarıyla oynadığı derbilerde toplam 18 gol yedi.

Kaybettiği puansa daha dramatik; 10!

Karagümrük’ü 90. Dakikada attığı golle yenebildi. Tek rahat maçı Kasımpaşa’ya karşıydı.

Buradaki istikrarlı durum; Fenerbahçe’nin bu maçlarda zorlanması hatta başarısızlığıydı.

Demek ki teknik ve taktik yönden önemli sıkıntılar var ortada.

Jesus zaten bu anlamda Fenerbahçe’ye çareler üretmekten epey uzak kaldı. Kuşkusuz bugün konuşmamız gereken Yönetim’in Jesus seçimi değil; muhtemelen sezon sonunda çok daha güçlü argümanlarla bu konuyu daha detaylı tartışacağız.

Yönetim demişken bu tarafa çok daha detaylı yorumlar yapmak gerekiyor; az önce saydığımız İstanbul maçlarının içindeki 2 ezeli rakibe alınan ağır yenilgilerin en büyük mümessili hiç kuşku yok ki Ali Koç ve bu işle ilgilenen yönetici arkadaşlarıdır.

Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin Ali Koç öncesinde derbi kaybetmeyen üstünlüğünün tek sebebi iyi kadroları, teknik direktörleri değildi; krizleri ve gerilimleri “Yönetebilme becerisi yüksek” bir ekip vardı ortada.

Bu ekip zaman zaman teknik direktörlerin yetemediği durumlarda Samandıra’yı kontrol altına alıp derbi kazandırıyordu.

Hiç kuşkusuz yetmediği çok fazla sezon oluyordu ancak mücadeleyi sonuna kadar götürecek bir takım havası oluşturuluyordu.

Jesus dün akşam taraftarın tepkisine karşılık verme cüreti gösteriyor daha da beteri son dakikada kaybedilmiş 2 puan varken ve taraftarın tüm gerilimi üst seviyeye çıkmışken tüm takımı sahanın ortasında toplama düşüncesizliğini yapıyorsa bunun da temel sebebi Yönetimdir.

Jesus bu ülkeyi ve Fenerbahçe’yi ne kadar tanımış olabilir ki?

İşini doğru yapan bir Başkan Jesus’a haftalar öncesinde, hatta ta teknik direktörün “Altay’ı tribün etkilerine karşı koruma iradesi” sırasında gereken uyarıyı yapardı.

Haberin Devamı

Ali Koç nasıl işler yolunda gitmediğinde ortalarda gözükmüyorsa Jesus’a da aynı taktiği vermesi iyi bir seçenek olabilirdi.

Ama Jesus da işini yapmak yerine gösteri tarafıyla fazla meşgul olduğu için belki Ali Koç’un ikazlarını dinlemiyor da olabilir.

Hangisinin daha kötü ve beter olduğuna bu yazıyı yazarken karar veremedim; belki sizin okurken bir fikriniz, kanaatiniz olur.

Evet... Haftalardır Fenerbahçe’nin ne oynamaya çalıştığına bir türlü gelemiyoruz.

Çünkü Jesus bu kadrodan bir futbol takımı oluşturmayı bir türlü beceremedi.

Yani cümleyi şöyle kuralım; İsmail Kartal’ın geçen sezon kendi kurmadığı ekiple kısa sürede yaptığı şeyi bir senede gerçekleştiremedi ve her hafta sürekli deniyor, oynuyor, kurcalıyor.

Haliyle de olmuyor.

Olacakmış gibi de durmuyor!

Fenerbahçe tüm maç boyunca belki de en iyi topu ikinci yarı 45 ile 75. Dakika arasında, oyuncu değişikliklerine kadar oynadı.

Çünkü Jesus 75 dakika takıma dokunmadı ve her dakika birbiri ile uyumu artan bir tempoda oynayan ekip izledik.

Bu ekip maçı 3-2’ye taşıyan takımdı aynı zamanda.

75’ten 90+9’a kadar bölümdeyse Fenerbahçe neredeyse hiç üretken değildi ve onu tarifleyecek en uygun kelime; dağınıktı.

Jesus oyuncu değişiklikleriyle kendi takımını soğutmakla kalmadı, senkronizasyonunu da yok etti.

İsmail her oynadığı maç gibi yine etkiliydi; Valencia’ya attığı uzun top gerçekten akıl doluydu.

Ama bu oyuncular maalesef Jesus’un bir türlü birinci tercihleri olamadığından hep oyundan çıkanlar grubundan bir türlü kurtulamıyorlar.

Arao ve Crespo tandeminin Fenerbahçe’ye bir türlü iyi gelemediğini, hele Rossi’li düzenin çok aksadığını Jesus sezon boyunca öğrenemedi.

Arao’nun maçın en kritik hataları yaptıktan sonra İstanbulspor’un golünde bir de Jesus’un o meşhur ofsayt çizgisini bozması bardağı taşıran son damla oldu.

Arda’nın çıkması şart mıydı bunu da bir soru olarak kendime sorduğumu buraya not düşmeliyim.

Pedro’nun ceza sahası içinde etkisini geçen hafta son 10 dakika içinde gözlerimizle görmüştük. Demek ki bu oyuncuyu kadroya alıyorsanız takımı ceza sahasının içinde oynayacak şekilde kurgulamanız gerekiyor.

Oysa Pedro maç boyunca bunu bir kere attığı golde deneyimleyebildi; gerisi hep ceza sahasının dışında, orta orta alana kadar gelip top kovalamak oldu.

Tabii haliyle futbolcunun netliği kayboldu; HD görüntüden 480p’ye düştü.

Arda her geçen gün daha da büyüyor.

Rıdvan Dilmen’in ilk geldiği sezon vardı; Fenerbahçe için çok kötü geçmişti. Ama Rıdvan tek başına sürüklemişti.

Jesus, Arda’yı takıma adapte etme konusunda da çok geç kaldı. Hep kendine göre bir mazereti oldu ama görüyoruz ki genç oyuncu sezon başından bu zamana daha fazla süre bulmuş olsaydı hem kondisyonu daha yüksek olacak belki de Fenerbahçe için başka bir senaryo gelişecekti.

Keşkeler... Ah’lar vah’lar...

Arda Güler’in mükemmel golü muhtemelen tüm Avrupa’da ses getirecektir.

Fenerbahçe için bu sezonu ikinci tamamlamak bir başarı olmayacaktır; bunun farkındalığı ve bilinciyle kalan haftalara daha sıkı sarılmak gerekiyor.

Şu anki istikrarsız görüntü pek başaracakmış havası vermese de izleyip tarihe tanıklık edeceğiz.