Geçen hafta Fenerbahçe’nin Gaziantepspor maçının son on beş dakikasında oynadığı futbol takımın istediği zaman o durağan yapısından sıyrılıp rakibi zorlayacak bir oyuna dönüşebileceğinin sinyallerini vermişti.
Manisaspor karşılaşması devamlılık göstermesi bakımından önemli bir virajdı.
Bu maçın sonunda Fenerbahçe’nin kazanmış olması hiç kuşkusuz sahada oynayan futbolcusundan taraftarına kadar herkesi çok mutlu etti, coşturdu; ancak kazanılmamış olsaydı da oynanan futbolun niteliği yeteri kadar tatmin duygusu yatacaktı.
Kazanılması ekstra bir güç verdi. Bundan sonrası biraz daha kolaylaşabilir.
Zor olan nedir?
Fenerbahçe çok çalışıyor, bir atağı olgunlaştırmak için peş peşe paslaşıyor, sağdan deniyor, soldan zorluyor, ver kaçlara giriyor, şut çekiyor; futbolda yapılması gereken birçok şeyi bazen bir gol pozisyonu yaratmak için ortaya koyuyor.
Ancak arzulanan gol bir türlü gelmiyor.
Son iki sezon sakatlıklar ve yanlış transfer stratejiler nedeniyle Galatasaray birçok maçını santraforsuz oynadı. Ortaya gol atmasını beceremeyen bir takım çıktı. Üstelik golle sonuçlanması gereken birçok atağın geride kalesindeki sayıya dönüşmesiyle seri yenilgiler, puan kayıpları yaşandı.
Fenerbahçe bunu Kezman ve Güiza deneyleriyle yaklaşık olarak bir beş altı sene pratik etti. Ta ki geçen sezon Niang gelene kadar.
103 golle sonuçlanan o rekor sezonda Aykut Kocaman gol kralı olmuş, Rıdvan 19 gol atmıştı ama en kritik transfer Hasan Vezir’in kiralanmasıydı. Hasan birçok maçın çözülmesi sağlayan goller atarken, gol pozisyonları için de arkadaşlarına uygun alanlar yaratmıştı.
Fenerbahçe’nin artık net olarak görülen bir santrafor sorunu var.
Dün ikinci yarı Stoch ve Caner sanki Bienvenu sahada yokmuş gibi oynadılar. Bienvenu’nün kendisine gelen topu kullanamayacağı gibi fiili bir durum oluşmuştu. Bu ister istemez takımın ilerideki oyun yapısını etkiledi. Golü geciktirdi.
Dikkat edilmesi gereken bir şeyin altını çizmeliyim; burada Bienvenu’nün yetersizliğini konuşmak, haksızlık yapmak istemiyorum. Onu etkisizleştiren şeylerin başında tek oynaması ve topla en olumsuz noktalarda buluşmasıydı.
Fenerbahçe’nin rekor sayıda şut çektiği maçta Bienvenu’ye düşen şey kaleciden dönen topları tamamlamaktı. Bu da fırsatçılık denilen ve futbolda en önemli golcü sezgisi olarak anılan bir özellikti ki tüm santraforlarda olması gerekirdi. Bienvenu uygun pozisyonlar gelmesine rağmen bunları gole de çeviremedi.
Öyle olunca da Stoch ve özellikle de Caner bu maçı kazanmak uğruna ortaya güçlü bir irade koydu. Caner ve Stoch hem top kazandı hem de bu topları dikine adam eksilterek oynayarak Manisaspor defans yapısını alt üst etti.
Atılan birinci golün bu iki oyuncunun birbirini tamamlayan oyunları sonucu gelmesi maçın belki de en anlamı golüydü.
Stoch Alex’in her zaman oynadığı bölgede bu sefer çok daha geniş bir alanda sahip olduğu tüm beceriyi ortaya koyarken Caner öyle zamanlarda defansa da yardım etmek için geriye kadar gelip maçın en kritik bir gol pozisyonunu önleyecek kadar ekstra gayretliydi.
Önceki maçlarda Fenerbahçe’yi en fazla eleştirdiğimiz konu statik; durağan futbol oynamasıydı. Oysa son 15+90 dakikayı incelediğimizde takım halinde farklılaştığını izliyoruz. Dikine, rakibin defansını rahatsız etmekle kalmayan, aynı zamanda yoran bir oyun oynadılar.
Galibiyet golünü kaleye gönderen futbolcu olan Baroni’nin ilk yarı defansif anlamda bir iki son topa müdahalesi de Fenerbahçe’nin bütün hatlarıyla gol ararken kalesinde yaşadığı gol tehlikesinin önlenmesi bakımından maçın kader anlarıydı. Baroni bu sezon bambaşka bir kimliğe büründü; sanki Santos takımdan ayrılırken o sihirli gol ayağının Baroni’ye teslim edip gitmişti.
Stoch ve Caner’in oyununu kolaylaştıran ve solda etkiyi arttıran bir diğer oyuncu Ziegler’di. Ziegler son yılların en önemli transferlerinden biri oldu. Takıma uyumunun arttığı her maçla birlikte futbolculuğu da büyüyor.
Şu an Türkiye’nin en etkili sol kanadını Fenerbahçe’de kurdu.
Geçen sezon çok iyi işler yapan Gökhan Gönül ve Mehmet Topuz ikilisinin bu maçla birlikte takıma ağırlığını koyduğunu izledik ancak o etkili futbol için sanırım biraz daha zaman var.
Emre çok sakin oynadı. Bulunduğu pozisyonda geriden alıp ileriye doğru top servisi yaparken orta sahada hücum presi başlatan oyunculardan biriydi. Çok temiz müdahalelerde bulundu.
Son yılların en etkili Fenerbahçe’si dün Manisaspor karşısında ortaya çıktı. Geçen sene bile bu karakterde bir futbol oynayamamıştı Fenerbahçeli futbolcular. Caner ve Stoch sadece futbol oynamadılar, kazanmak için resmen direnişe geçtiler. Maçın başından sonuna kadar kazandıklarına inanmışlardı.
Fenerbahçe için her maç yazdığımızı yine tekrar edeceğiz; olağanüstü basit goller yiyor. İleride oynayan futbolcuların bütün emekleri bir anda heba oluyor. Defansın rakibin hücum oyuncularına yakın savunma yapmadan oynamaları Manisasporlu her oyuncunun geriden topla gelip Fenerbahçe kalesine kadar inmesini kolaylaştırdı.
Üstelik bu pozisyonların hepsi çok etkili oldu.
Aykut Kocaman sadece gol atma sorununu değil, yememeyi de çözmesi gerekiyor.
Hak edilmiş, kazanılması gereken bir üç puanı aldı Fenerbahçeli futbolcular. Çok zor oldu ancak son saniyede de olsa aynen geçen seneki Gaziantepspor maçındaki gibi emeklerinin karşılığını sahada kazandılar.
Son sözü direnenlerin söylediği bir maç izledik.
Ortaya konulan futbol her anlamda sonuna kadar bu mücadelenin içinde olacaklarını bildiren lige gönderilmiş bir ihtarname niteliğindeydi.