Fenerbahçe’nin duyguları ve gerçekleri...

Konu Fenerbahçe olunca işin içine duygular girmeden gerçeklere ulaşmak çok kolay değildir. Son haftalarda gerçeklerin üzerini kaplayan yoğun bir duygu seli olduğunu konuşmamız gerekiyor.

Bir “gerçeğin” altını çizelim; Fenerbahçe taraftarı bayrama çok mutlu giriyor.

Bayram sonrasında tekrar nelerle yüzleşir bilemeyiz ancak bir şekilde lige ve yarışa tutunmaya çalışan bu futbolcu grubunu tebrik etmek gerekiyor.

Normal şartlarda böyle bir maçtan sonra teknik direktörün kazandıran hamlelerinden konuşulur değil mi?

Haberin Devamı

“İlk yarı oynanan etkisiz oyuna müdahale ederek 3 oyuncu değişikliği yapan Jesus galibiyetin kilidini açan teknik direktör oldu!”

Kulağa ne kadar hoş geliyor?

Oturmuş bir takımın vardır, şakır şakır top oynuyorsundur ve bir gün tıkanmışsındır, tam ihtiyaç halinde teknik direktör olaya el koyar ve maçı kazandıran taktik değişiklikleri yapar!

Bu mudur?

Kesinlikle hayır.

Ankaragücü maçı sonrasında şu cümleyi yazmıştım;

“Jesus, son zamanlarda başladığı onbirlerle değil, tamamladıklarıyla sonuç alıyor ve onları bir sonraki karşılaşmaların ilk onbiri olarak sahaya sürüyor ama sonucu yine ikinci yarıda yaptıkları değişiklikler belirliyor.

Bu döngünün takımı dinamik hale getirdiğine kuşku yok. Ancak bize bir şey daha söylüyor; Jesus oyunla değil oyuncuların katkılarıyla maçı çözmeye çalışıyor.”

Yani aslında ortada istikrarlı bir durum bulunmuyor; sürekli değişen ilk 11’ler neticesinde ortada konuşulacak bir oyundan söz etmek de mümkün olmuyor.

Haftalardır acemi bir oyuncu görüntüsü çizen Pedro’nun bugün çıkıp 2 gol atarak takımı yenilgiden kurtaracağını kim tahmin edebilirdi?

İstanbulspor karşısında büyük bir ihtimalle ilk 11’de Pedro’yu izleyeceğiz. Bakalım bu oyuncu dün akşam yaptığını tekrar edecek performansı sergileyecek mi?

Sormamız gerekiyor çünkü tüm sezonun ortalamasını aldığımızda Fenerbahçe’nin istikrarla sahada ne yapacağı hakkında bir fikrimizin olduğu 2-3 futbolcusu var.

Biri Ferdi’yse diğeri de Valencia’dır işte! Hadi üçüncü sıraya da Attila’yı yazalım...

Dördüncü veya beşinci oyuncu yok!

Haberin Devamı

Çünkü mecburen oynayanlar haricinde diğerlerinin yeri asla garanti değil.

Sezonun başında Süper Lig/Avrupa Ligi sürecinde çok fazla rotasyon oluyordu takım içinde ancak bir oyun planından veya şeklinden söz edebiliyorduk.

Mesela “Fenerbahçe ön alanda baskı yapar ve kaybettiği topu kısa sürede kazanarak rakip kaleye tekrar gider” diyebiliyorduk.

Rakipleri zor duruma düşüren bir ofsayt çizgisi vardı.

Ve bunu değişen oyuncu grubuyla izleyebiliyorduk.

Sonra her şey değişti ve bugünlere geldik.

Peki, hakkını teslim edelim; takımın neredeyse yarısı sakatlıklardan ötürü bir türlü tam kadro haline gelmesine de engel oluyor.

Ancak yine de bu istikrarsız hâl ile ilgili sorunu bize anlatmıyor veya Jesus’un sorumluluğunu azaltmıyor.

Önce Lincoln, peşinden Oosterwolde’nin sakatlıkları sonrasında bir iki maçtır forma şansı bulabilen ve fena da performans sergilemeyen Alioski’yi Başakşehir karşısında yedek soyundurmanın teknik bir açıklaması olabilir mi?

Bilmiyoruz; çünkü Jesus bize oyunla ilgili hiçbir zaman bir yorum yapmıyor.

Haberin Devamı

Bir takımın kanat oyuncuları ile çok fazla oynamamak gerekir.

Başakşehir karşısında oyuna başlayan takımın etkisizliğinin kuşkusuz Başakşehir’in istekli ve rakibi bıktıran mücadelesinin de belirleyici olduğunun tespitini yapmalıyız. Başakşehir iyi ve güçlü bir takım. İstikrarlı bir oyun bilgisi var ve bu yıllardır da devam ediyor.

Başakşehir kolay gol yiyebilen bir takım da değil.

Demek ki bu karşılaşmanın zor geçeceğini zaten hesap etmiş olmalıydı teknik yönetim.

Burada sabırlı futboldan da bahsetmeliyiz.

Samet’in yaptığı hatanın benzerlerini dünyada birçok oyuncu da yapıyor mesele oraya takılmak değil; Fenerbahçe bu golü yediği için 3 değişiklik yapmadı devre arasında zaten futbol adına ortada bir etki bulunmuyordu, esas sorun buydu.

Jesus’un bazı takıntıları var; Arda Güler bunların başında geliyor. Bir diğeri Zajc; olsaydı onu da çıkarırdı ama dün sakattı.

Devre arasında çıkması gereken oyuncu Arda mı olmalıydı?

Arda Güler dün ilk yarı çok etkili olamadı; ancak hiç mi çevre konrolündeki oyuncuların bir sorumluluğu bulunmuyor?

Jesus’un bu kadar çok oyuncu değiştirmesinin bir açıklaması da bu zaten.

Bireysel olarak bir oyuncunun yaptıkları ya da yapamadıklarına göre karar veriliyor; ama bazı oyuncular için.

Bu değişiklikler yetmedi ve 2 müdahaleye daha gerek duyuldu.

Yine olduğunu söylemek kolay değil ancak futbolcu grubu yavaş yavaş yorulan ve 10 kişi kalan ekibin de etkisiyle daha baskılı olmaya başladı.

O da 80’lerde...

Buralara kadar umut vadeden hiçbir şeyin olmaması kuşkusuz sorun da yaratıyor.

Dün gece 2 oyuncu için özel başlıklar açmalıyız.

Biri İrfan Can. Belki çok etkili değildi ancak takımı ateşledi. Peşine de Valencia’yı havaya soktu.

İşte kazandıran futbolcu dediğimiz unsur böyle bir şeydir. Bir anda takım halinde bu maçı çevirebileceklerine dair bir umut belirdi ve çok değil 10 dakikada fişi çektiler.

Bu herkes için öğretici bir derstir.

1-0 geride de olsa takım 88. Dakikadan sonra işin rengi pekala değişebilir!

Değişti mi?

Tamamen.

Demek tribündeki taraftar sabırlı olacak. Futbolcu da kazanabileceğine inanacak!

Bu çok önemli 3 puan ile Fenerbahçe lige tutunmaya devam etti. Bu havayı, inancı korumak gerekiyor.