Ligin zirvesinde şampiyonluk mücadelesi içinde olan iki takım fikstür gereği birkaç hafta arayla aynı takımlarla karşılaşınca ister istemez bu maçların tarafları arasında nasıl oynanıyor olduğu tartışma konusu olur.
Maç yazılarında bunu sürekli tartışmaya çalışıyorum ancak farklı tepkiler geliyor. Oysa maçları izlerken ve bunlarla ilgili düşünüp bir yorum geliştirirken farklı bir gözle izleyip, anlamaya gayret gösteriyorum, bunu da sizlerle paylaşıyorum.
Fenerbahçe ligin ikinci yarısına bambaşka bir takım kimliğiyle girdi. Açıkçası hiç kimse onlardan böylesi bir performans beklemiyordu. Kim bilir belki kendileri de sürecin bu şekilde gelişeceğini tahmin etmemişti. Sanırım Fenerbahçe adına bu serinin en zor karşılaşması Antalyaspor ile olandı. Teknik yönetim ve futbolcular için aşılması gereken bir maç olarak görülüyordu. Bu bir anlamda ilk yarısında çok fazla gol yenilen bir maçın ikinci yarının hemen başında bir gol bularak maçı çevirme taktiğinin benzeriydi. Üstelik ikinci maç da Trabzonspor’laydı ve kazanılması halinde önemli bir momentum elde etmek söz konusu olabilirdi.
Fenerbahçe’de bütün planlar tıkır tıkır işlerken futbol olarak da rakipleri karşısında üstünlük sağladı.
Bu bir anlamda rakibini sahasında oynamaya mahkûm eden bir güç gösterisiydi ve en başında zaten bu güçle Trabzonspor’un kendisi karşılaştı.
Örnek vermek gerekirse Fenerbahçe takımının stoperi Lugano duran toplarda çok önemli goller bulmuş ve bunlar puana dönüşmüştü. Santos ve Gökhan Gönül’de kanatlardan hem top taşımada hem de gol atmada başarı göstermişti.
Ayrıca Alex faktörü devreye girmişti.
Bütün bunların Trabzonspor tarafında karşılıklarının denk olduğunu söylemek kolay değildir.
Trabzonspor’da yük Burak’ın sırtına yüklenirken, Alanzinho ve Jaja’dan çok az verim alınmış, Umut bir hayal kırıklığı olarak insanların yüreklerini dağlamıştı. Ön plana çıkan aktörlerin Onur, Selçuk, Egemen, Giray, Serkan olması ve ofansif değil de defansif anlamda katkı yapmaları dikkat edilmesi gereken bir detaydır.
Fenerbahçe kanatları, duran topları ve merkezde santraforlarını doğru ve yerinde kullanabilirken, Trabzonspor’un Eskişehirspor karşısında taktiksel olarak futbolda olması gereken bu unsurlarının doğru çalışmadığını gözlemledik.
Öyle olunca da özellikle Bursaspor eşleşmelerinde her iki takımın ve rakibin oynadığı futbol çok farklı bir nitelik oluşturdu. Fenerbahçe, Bursaspor’a karşı taktiksel olarak önemli bir üstünlük sağlayarak, oynatmayıp, sahasına hapsederken, rakibinin dar alanda kendi kabuğuna çekilmiş kapalı bir futbol oynamasına neden oldu. Bu aynı zamanda geçen senenin şampiyonluğa ulaşmış kadrosundaki yetenekli oyuncuların kendilerini ifade edebileceği bir taktikti. Sonuçta istediğini alan taraf dar alanda mücadele edendi.
Ancak aynı Bursaspor, Trabzonspor deplasmanında karşısındaki şampiyonluk adayının daha az baskılı futbolu karşısında kendi futbolunu oynayacağı bir ortam bulunca daha açık futbol oynayabildi. Bu da Trabzonspor’un görece rahat bir oyun oynamasına neden oldu.
Fenerbahçe, sahasında Gaziantepspor karşısında da benzer baskısını üst düzeyde ortaya koyunca rakip yine büzüldü kaldı. Ancak aynı Gaziantepspor’un, Beşiktaş ile kupa yarı finalinde kazanmak zorunda olduğu karşılaşmada yine rakibinin de buna izin veren anlayışı karşısında çok geniş ve boş alanlar bulduğunu, karşılığında da kendisinin de açıklara neden olduğunu izledik ki sonuç ortadadır.
Eskişehirspor-Fenerbahçe ve Trabzonspor eşleşmelerinde farklı olansa Trabzonspor’du. Trabzonspor çok dar bir kadro ile mücadele ederken her maç sonunda biraz daha yıpranıyor, güçten düşüyor ve taktiksel olarak da bilineni tekrar ettiği için de kolay çözülebiliyor. Yattara oyunda yoksa kanatsız bir takım görünümde oynuyor. Ancak bütün bu olumsuzluklara karşın Trabzonspor, Eskişehirspor karşısında 3 puanı alabilecek pozisyonlar da üretebildi. Ancak son vuruş anındaki beceri eksikliği bunda etkili oldu. Karşılaşmaları izlerken futbolcuların oyun içinde neler yapıyor ya da yapamıyor olduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.
Fenerbahçe ise Bucaspor’un dar alanda mücadele eden, rakibinin güçlü futbolcularının hareket yeteneğini sınırlandıran, aynı zamanda da atağı ve golü düşünen anlayışı karşısında yine çok bocaladı. Hatta bu taktik karşısında yenilgiye uğradığını da söyleyebiliriz. Bucaspor’un yaşadığı duygu Napolyon’un Waterloo’da kazandığını sandığı anda İngiliz kuvvetlerine desteğe gelen Prusyalıların yardımıyla yenildiği anda hissettiklerinden farksızdı. Penaltı, Fenerbahçe’nin aradığı güçtü ve Beşiktaş maçının da dönmesini sağlayan benzer bir araçtı, yardımcıydı.
Fenerbahçe’nin bu üst üste oynadığı maçlardan çıkarılacak sonuç her ne kadar yetenekli, güçlü ve her anlamda sonucu değiştirme becerisi olan futbolcularına karşın disiplinli oynayan takımlar karşısında elinin kolunun bağlı kaldığı gerçeğidir.
Fenerbahçe baskılı oynarken ister istemez rakibi çok daha dar bir alana hapsediyor ancak bu aynı zamanda kendi çözümsüzlüğünü de yaratıyor. Rakip ne zaman oyun disiplininden kopuyor, kademesi kayboluyor ve hata yapıyor o zaman da maçı çevirebiliyor, sonuca gidiyor. Emre’nin uzaktan çektiği şut ekstra bir goldü ve buna karşı rakibin yapacağı bir şey yoktu.
Trabzonspor ise Fenerbahçe’nin tersine oyunu rakibiyle birlikte çok daha geniş alanlarda oynuyor ve golü bulmak için oyunun son bölümlerinde baskı kurmayı deniyor ve sonuca gidiyor.
Buraya kadar yazdıklarımızın içinde rakiplerin Fenerbahçe ve Trabzonspor’a karşı oyun stratejisi seçmesinden söz etmedik; aksine şampiyonluk adaylarının rakiplerinin oyun düzenlerini belirlediğinden konuştuk.
Açıkçası bu hafta sonu oynanacak karşılaşmalar oldukça sürprize ve ligin düğümünün çözülmesine açık eşleşmelerdir.
Fenerbahçe’nin rakibi taktiksel olarak oyunu kendi sahasında kabullenip, kontra atak futbolu oynayan ve bunu da en iyi becerebilen bir ekip olan İBB’dir. Bir anlamda Bucaspor’dan çok daha disiplinli olduğunu da ekleyebiliriz. Fenerbahçe’nin İBB kademesini aşabilmesi için ekstra şeyler yapması gerekiyor, ayrıca defansif anlamda da dikkatli olması şart.
Trabzonspor’un rakibi Gaziantepspor ise ligin en zengin atak organizasyonları üretebilen ekibi konumundadır. Olcan ve Cenk Tosun her hafta biraz daha üzerine koyarak iştahla futbol oynuyorlar. Trabzonspor uzun süreden beri ilk defa böylesi yaratıcı oyunculara sahip bir takımla oynayacaktır. Trabzonspor’un son haftalarda defansif anlamda da aksadığını söylememiz gerekiyor. Ayrıca kaleci sorunu da bir bilinmeze, açmaza dönüştü. Gaziantepspor’un Trabzon’da hiç umulmadık bir skor alması sürpriz değildir.
Kısacası her iki şampiyonluk adayının rakiplerini oynamaya zorladıkları açık ve kapalı futbol tercihleri bir anlamda bu hafta kendileri için ters tepebilir. Düğümün çözüleceği bir hafta yaşıyor olabiliriz.