Karşılaşmanın ilk yarısında Galatasaray kontrollü bir oyun oynuyor, Gaziantepspor’un topla oynamasına izin veriyor, kendisi de kalabalık orta sahası ile ani çıkışlarla pozisyon arıyordu.
22. dakikada bu düzen Baros ile neredeyse golü buluyordu.
Bu Galatasaray’ın Hagi’nin ilk maçı olan Fenerbahçe karşısında oynadığı olgun ve sakin futbolun bir örneğiydi. Açıkçası bu şekilde devam edebilirse Galatasaray’ın en fazla 60. dakikalarda golü bulacağını tahmin ediyordum.
İkinci yarı Hagi futbolcularına ne talimat verdiyse o ilk yarıdaki takım gitmiş bilinçten ve doğru dürüst bir kurgudan uzak can havli ile hücum eden, her haliyle yolun sonuna geldiğini gösteren dağınık, kontrolsüz, akortsuz bir topluluk gelmişti.
Hagi de kaçan her pozisyona verdiği tepkiyle sanki Galatasaraylı futbolcuların elini ayağını biraz daha dolaştırıyordu. 60. dakikadan itibaren topu ileriye doğru şişirmeler başlamıştı bile.
Oyunun son bölümlerine doğru Galatasaray’ın yegâne gol umudu Servet de ileriye çıktı. Hatta uzatmanın ilk dakikası içinde bir topu da direğe nişanladı yani neredeyse o panik atak futbol neticeye kavuşacaktı.
Olmadı. Şans hiçbir dakika Galatasaray’ın yanında değildi.
Gaziantepspor ise insanı şaşırtırcasına her topu bilinçli kullandı. Ceza sahasının içindeyken bile ileriye vurmak yerine pasla çıkmayı tercih etti. %59’a 41 gibi bir yüzde ile oynadı bir ara; maç sonunda dahi Galatasaray bu durumu lehine çeviremedi.
Galatasaray taraftarı da bu maçın dönmeyeceğini anlamış olacak 61. dakikada Ayhan oyundan çıkarken emektar oyuncusunu ıslıklarla saha dışına uğurladı. Bir anlamda taraftar da bu maçta Galatasaray’ın tarafında değildi. Zaten böylesine önemli karşılaşmada tribünlerin büyük bölümünün boş kalmış olması da bunun bir göstergesiydi.
Maç öncesinde futbol kamuoyu Gaziantepspor’un normal şartlarda turu geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Ligin ikinci yarısı için üç takım sayıyoruz; Gaziantepspor, Kayserispor ve Fenerbahçe. Üçünün form durumu, futbolu diğerlerine göre daha derli toplu oynuyor olmaları, her şeyden öte takım karakteri taşımaları bu üç takımı birçok maç öncesinde ister istemez favori durumuna taşıyor.
Ve bir kere daha takım olmanın da ötesinde doğru futbolcu tercihlerinin başarıda etken olduğu gözler önüne serilmiş oldu.
Galatasaray’ın bir Wagner’i, Popov’u, Sosa’sı, Cenk Tosun’u var mı diye eşleştirme yapmaya çalıştım.
Bir kere Wagner gibi bir oyuncu sadece Galatasaray’da değil, birçok takımda yok. Belki Culio’yu biraz yaklaştırabiliriz ancak tam da uymayacaktır. Zaten Hagi de inanmadığından onu kenara aldı. Yerine giren Pino’yu görebilene ve anlayabilene de aşk olsun zaten.
Galatasaray’ı bu duruma getiren sebepleri ilerleyen günlerde konuşuruz.
Açık söylemek gerekirse bir Beşiktaş-Galatasaray yarı finalini futbol dünyamızda hızla düşen heyecanı yerine getirecek bir eşleşme olması bakımından içten içe istiyordum. Ancak bana adaleti hatırlatan sağduyum da turun Gaziantepspor’un hakkı olduğunu söylüyordu.
Bu Gaziantepspor istikrarsız futbol oynayan Beşiktaş’ı da eleme potansiyeli taşıyor. Ufukta bir Gençlerbirliği-Gaziantepspor finali görünüyor gibi.
Sonuç mu?
Galatasaray matematikteki 1 sayısına dönüştü. Hangi takım Galatasaray’la karşılaşsa kendisine dönüşüp, sahadan ayrılıyor.
Galatasaray x Gaziantepspor = Gaziantepspor