İki hafta önceki yorumlarımıza sahanın futbol oynamaya ne kadar elverişsiz olduğunu yazarak başlamıştık. Açıkçası geçen sürede çimler düzeltilmek bir yana sanki kendi haline bırakılmış bir durumda görünüyordu. Sonucunda da üç futbolcu mücadelenin olmadığı pozisyonlarda sakatlandı.
Gökhan Zan’ın ayağının çime takılma anı net olarak kameralara yansıdı. Bu şartlarda futbol oynamaya çalışan futbolcuları kutlamak gerek.
Galatasaray’da üçüncü Fatih Terim döneminin başladığını artık kesin olarak söyleyebiliriz. Dünkü Gaziantepspor maçı tipik bir Fatih Terim damgasının vurulduğu bir karşılaşmaydı.
Fatih Hoca maç sonunda televizyon kameraları önünde “put gibi durmamı mı istiyorsunuz?” diye soruyor. Açıkçası kendisinin ne yaptığından çok sahada mücadele eden oyuncuların nasıl oynuyor olduğudur burada dikkat edilmesi gereken detay.
Sahaya yansıyan şey Fatih Terim’in futbol bilgisi, taktiği, oyun anlayışı mı yoksa; abartılmış hırsı, sinir, stres ve motivasyon tekniği midir?
Evet, dün Arena’da hakemin ön plana fazlasıyla çıktığı bir maç oynandı ancak Galatasaray, sahada ne yapıyor olduğundan çok hakemin verdiği kararlara takılırsa bu sezonu tamamlayamaz. Hele içinde bulunduğu şu psikolojik ruh haliyle hakemlerle çok fazla sorun yaşar.
Fatih Terim geçen hafta mesajı net olarak vermişti; bu hafta artık adres de gösterdi.
Futbolumuzun bu kadar darbe aldığı bir süreçte ne oynadığınıza bakmadan en kestirmeden problemi dışarıya havale edip bir de şiddet yaratmak doğru mudur, bunu değerlendirmek gerekiyor.
Galatasaray yeni bir takım ve hala bir oyun düzeni kuramadı. Bu çok normal değil mi? Kimin elinde bir sihirli değnek var ki dokundu mu mucizeler yaratacak?
Futbolda mücadele, hırs, arzulamak çok önemlidir; ancak belirleyici veya ana etken bu olmamalıdır.
Dün eksik kalmasına karşın terinin son damlasına kadar koşan, rakibine direnen Galatasaray futbol takımı tribünlerdeki taraftarın çok hoşuna gitti. Ancak futbol adına başka bir şey de yoktu ortada. Olsaydı hakeme rağmen sonuç böyle gelişmezdi.
Galatasaray rakibin bir anlık hatasını değerlendirerek maça 7. dakikada golle başladı ve orada da neredeyse bitirdi. Gaziantepspor’un eşitlik sayısını bulduğu 33. dakikaya kadar organize geliştirdiği tek bir atağı olmadığı gibi rakibinin top yapmasını da engelleyemedi.
Karşılaşma 2-1 olduğunda ortada sayısal olduğu gibi her anlamda iki denk takımın mücadelesi vardı; ancak doğru futbolu Gaziantepspor oynuyordu.
Kırmızı kart Galatasaray’ın oyun planını çok bozdu. Ancak Galatasaray gibi bir takım on kişi kaldı diye bu maçı kaybetmemelidir. Zaten ikinci yarı taraftarının gözüne hoş gelen oyununu bu eksik kadro ile oynadı ve beraberlik sayısını da attı.
Sabri ve Elmander’in bile tek başına Gaziantepspor defasının kilidini açabilecek beceriye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi Sabri’den hareketle bir şeyler konuşalım.
Sabri’yi futbol dünyamıza kazandıran isim Fatih Terim’dir. İkinci kez takımın başına gelmesinden sonra Sabri sürekli Galatasaray forması giyen bir oyuncu oldu. Sabri için çok şey yazılır çizilir; ancak yaptığı işi önemsemesi her şeyin ötesindedir.
Dün Sabri kırmızı kart görmedi. Ona kırmızı kart gösteren şey Fatih Terim’in futbol anlayışıdır.
Bu yazıyı yazdığım kısa zaman aralığı içinde zorlanabilir, yanılabilirim ama daha önce bir karşılaşmada Sabri Sarıoğlu’nun oyundan ihraç edildiğini hatırlamıyorum. Sabri pozisyon gereği sarı kart görmüyor; gereksiz bir itiraz kaynaklı ceza alıyor.
Galatasaray’ın daha çok yolu var. Futbolcular birbirini tanımıyor, tamamlayamıyor.
Örneğin haftalardır kafama çok takıldığı için yazmak ve sormak istiyorum; modern futbolda Engin Baytar’ın üstlendiği tarzda bir futbol anlayışı var mıdır? Engin maç boyunca sahanın her tarafına koşan, joker futbolcu; iyi mücadele ediyor, rakibi bozuyor da ne oynuyor? Adam koşmaktan öylesine şişiyor ki hiçbir maçı tamamlayamıyor.
Servet'in kırmızı kartından sonra Melo'yu stopere çekmek yerine bulunduğu pozisyonda korunsa ve 3-5-2 ile oynama denense olmaz mıydı? Eboue ve Riera bir 45 dakika kanatlardan bindirme yapıp, defansın yardımına gelemez miydi? Böylelikle de orta sahada Melo'nun etkinliği ile daha organize hücumlar yapılamaz mıydı?
Galatasaray ikinci yarının başından itibaren sadece topları şişirdi, durdu.
Abdullah Yılmaz ve yardımcısı Serdar Diyadin hakemlik adına sahada çok kötü bir yönetim gösterdiler. Karşılaşmanın önüne geçtiler. Üstelik verdikleri ve vermedikleri kararlarda tutarsız ve çelişkiliydiler. Maçın ilk bölümünde tüm kararları Galatasaray’dan yana kullanırlarken 45. Dakikada bir anda Servet’e gösterdikleri kırmızı kartla oyunun dengesini bozdular. Öyle olunca da maçın sonucuna etki ettiler.
Hakemlerimizin büyük bölümü ligimizin ağırlığını taşıyamıyor. Birçok karşılaşmada dengesiz kararlar çıkıyor. Yeri geldiği için yazmak gerekiyor, dün Trabzonspor lehine verilen penaltı kararı çok doğru olmasına karşın kaç hakem o düdüğü çalıyor?
Ancak dünkü karşılaşmayı tamamen hakeme bağlayıp Gaziantepspor’un etkili ve güzel oyununu görmezden gelmek yanlış olur.
http://twitter.com/uzaygokerman