Galatasaray, taraftarı, basketbolcularının ekstra motivasyon ve mücadele gücüyle Euroleague’in ilk beş takımı arasında bulunan Fenerbahçe Ülker’i son periyottaki etkili oyunu ile 11 sayılık bir farkla yendi.
İki takım arasında denk güçler şeklinde geçen mücadelesinde farkı yaratan neydi peki?
Galatasaray’ın Tutku’su!
Tutku Açık özellikle maçın ikinci yarısıyla birlikte devreye girdi; üçüncü periyodun son saniyesinde attığı üç sayılık basketiyle hem Galatasaray’ın maçta kalmasını sağladı hem de bu maçı kazanacaklarının mesajını Fenerbahçeli oyunculara vermiş oldu.
Bu maçla ilgili birkaç kırılma anı sayabiliriz.
İlk periyodun tamamlanmasına 1.48 dakika kala Ömer Onan’ın basketiyle Fenerbahçe skoru tam da 15-5’e getirmişken, Spahija Ukiç’i çıkarıp yerine Greer’i aldı. Maç boyu toplam 6 dakika sahada kalan ve çok etkisiz kalan Amerikalı oyuncu son bir buçuk dakika içinde o kadar kötü toplar kullandı ki 10. dakikanın sonunda tabela 15-12’yi gösteriyordu. Bu periyodun başından sonuna kadar Fenerbahçe’nin ilk beşlisi özellikle savunmada çok iyi oynarken, rotasyonlarla birlikte geri koşmalarda ve top kayıplarında artış oldu.
Bu periyotta Tomas, Lavrinoviç ve Mirsad maçı kötü tamamlayabileceğinin sinyallerini verdi; öyle de oldu.
Karşılaşmanın ikinci periyodunda Galatasaray maça ortak olmanın verdiği moralle oynadı.
Üçüncü periyodun Fenerbahçe açısından önemli avantajları vardı. Galatasaraylı oyuncular sert savunmaları yüzünden hem faul sıkıntısına girmiş hem de Fenerbahçe’ye serbest atış olanağı yaratmıştı. Ancak Ukiç ve Lavrinoviç üst üste kazanılan bu atışlardan 0/4 ile geri döndüler. Maçın 23. dakikasında Fenerbahçe adına serbest atış istatistiği 5/11’di. Fenerbahçe maçı 15/29 ile %56 ile tamamlarken, Galatasaray’ın 9/13 isabetle %69’luk bir oranla bitirdi. Burada dikkat edilmesi gereken şey yüzdeler değil, Fenerbahçe’nin her iki atıştan birini sokup toplamda 14 serbest atış kaçırmasıydı. Bu bir maçın kaybedilmesi için yeterlidir. Çünkü rakip maçı kazanma adına oyun dışı hareketler yapmış, bu da ceza atışlarıyla karşılık bulmasına karşın değerlendirilememiş anlamı taşımaktadır.
Dördüncü periyodun hemen başında Ömer Onan’a yapılan açık faulü görmeyen hakem üçlüsüne Spahija aşırı tepki gösterdi ve maçın son kırılma anını kendi eliyle teknik faul alarak Galatasaray’a teslim etmiş oldu. Oysa maç sonu istatistikleri koçu haksız çıkarmaktadır. Hakemler Fenerbahçe lehine yeteri kadar faul düdüğü çalmışlardır. Mesele de bu değil zaten. Euroleague seviyesinde mücadele eden ve deplasmanda taraftar baskısı altında mücadele eden bir takımın teknik patronu bu kadar basit teknik fauller almamalıdır.
Spahija’nın kontrolü yitirmesi nedeniyle Fenerbahçe Ülker’in tecrübeli oyuncuları oyun formatlarında olmayan atışlar kullanmışlar ve bunların hiçbiri sayıya dönüşmeyince geri dönen toplar Galatasaray hanesine eklenerek maçın sonundaki farka ulaşılmıştır. Ukiç ve Kinsey ayrı ayrı 0/3’lık 3 sayılık isabetle bu maçın kader anlarında topu kullanan oyuncular oldu.
Ömer Onan ve Mirsad Türkcan’ın son periyotta kendilerinden beklenmeyecek top kayıpları normal zamanlarda Fenerbahçe’nin galibiyetlerinin baş aktörleri konumundaki bu iki oyuncuyu tam tersi pozisyona doğru itti.
Ve Fenerbahçe dördüncü periyodu 25-12 maçı da 67-56 yenik tamamlamış oldu.
Galatasaray bir anlamda Fenerbahçe’nin yararlanamadığı bu kırılma anlarını doldurarak maçı kendi tarafına çekmeyi başardı. 30 dakika oyunda kalıp, 12 sayı ve 7 asistle maça damgasını vuran adam olan Tutku Açık ve maçı 16 sayı tamamlayan Shumpert gecenin yıldızlarıydı.
Tutku, Ukiç’in yapamadığı şeyi becerdi ve 24 saniyelik hücum süresini çok iyi yöneterek hep adam eksiltip, pota altına boş toplar attı. Fenerbahçe Ülker’in bu dakikalarda Barcelona tarzı üç sayı çizgisinin etrafına genişleyen alan savunmasının başarısız kaldığını izledik. Bunda Tutku’nun topa iyi sahip olma becerisi yatıyordu.
11 sayı ile Galatasaray’ın savunmasında çok önemli ribauntlar (8 adet) alan ve 35 dakika sahada kalan Shipp maçın görünmeyen kahramanlarından bir tanesiydi. Çaldığı toplar da takımına hücumda sayı kazandırdı.
Gerek Oktay Mahmuti olsun, gerekse Spahija olsun bu maçın genel kalitesini taşıyamadılar.
Her ikisinin de hakemlere yaptığı itirazlar ölçüsüz, gereksiz ve genellikle haksızdı. Mahmuti maç boyunca çok daha agresif ve sürekli itirazda bulunurken hakemlerle doğru bir iletişim yakalamasına karşın Spahija’nın aldığı teknik faul maçı koparan adam oldu. Spahija’nın kenarda Lavrinoviç2i unutması da maçın bir başka önemli notları arasındaydı.
Heyecanı bol, denk güçlerin mücadelesinin yansıdığı bir karşılaşma izledik. Maçın kalitesinden söz etmek mümkün değil. Çünkü 14 serbest atıştan yararlanamamış, pota altı oyunu kuramamış Fenerbahçe’nin bir tarafta, aşırı sert ve faullü savunması ile birçok boş şutu kaçıran Galatasaray’ın diğer tarafta basketbol adına doğru şeyler üretmiş olduklarını söylemek kolay değildir. Her iki rakibin de 2 sayılık isabet yüzdesinin %43 gibi alt seviyelerde kalması da bu karşılaşmanın niteliği hakkında bize fikir verebilir. Ancak bunun gerilimi yüksek bir derbi olduğunu hatırlamakta da fayda vardır.