Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

İddialı olmak hedef koymak demektir. Hedef ise bir programa sahip olmayı, ona doğru gidecek yolları aramayı getirir. Sn. Hıncal Uluç, 2002’de Şenol Güneş’in teknik patronluğunu “onu üçüncü olduğu için tebrik etmiyorum, şampiyonluğu kaçırdığı için eleştiriyorum” diyerek özetlemişti. Kendisi 2 yıl önce Galatasaray’ın UEFA Şampiyonu olduktan sonra kazandığı Süper Kupanın etkisindeydi.

Ancak hakkını verelim ki, Derwall ile başlayan, Mustafa Denizli ile devam eden ve Fatih Terim’le neticelenen bu sürecin içinde Galatasaray camiasını Avrupa’da başarıya zihnen, siyaseten hazırlayan kişilerin arasında geliyordu. Söylemi, tarzı veya eylemleri rahatsız edici olabilir; fakat belli bir döneme damgasını vurmuş, sonuç da almıştır.

Haberin Devamı

Öyle olduğu içinde bugün hiç kimseyi beğenmemektedir. Çünkü referans ölçüleri o tarihlerde ve kişilerde kalmıştır.

Nereye bağlayacağım?

Dünkü basın toplantısında Hiddink “Dünya 1.’si gibi konuşmayı seviyoruz” diye genel futbol kamuoyunu eleştiriyor, aslında bu durumu biraz da Hıncal Uluç yarattı diye düşünüyorum.

Peki…

Şu soruyu sormanın yeridir; Hıncal Uluç mu yoksa Hiddink mi haklıdır?

Hollandalı teknik patronun basın toplantısını radyodan canlı dinleme fırsatım oldu. Sonra gazetelere yansıyan başlıkları ve genel düşüncelerini tekrar okudum.

Eleştirirken ortada bir yerlerde durabilmeyi başarmak gerekiyor. Milli takım dediğimiz birliktelik eninde sonunda bir üstyapı kurumudur. Yani; bütün futbol klasmanlarını dereceli olarak birer altyapı kurumu olarak değerlendirirsek onların üzerindeki milli takım netice itibarıyla üstyapıyı oluşturur. Bu nedenle de aslında bir milli takım iskeleti yaratmak çok da zor bir şey değildir.

Zaten son üç gündür altını çizip tartışmak istediğimiz konu da budur. Türkiye potansiyel olarak yetenekli sporcuları içinde barındırıyor ancak bunları sonuca veya hedefe doğru yönlendiremiyor. Temel meselesi budur. Yoksa Türklerin genetik olarak başarısız olduğunu söylersek; Mesut Özil’i nereye koyacağımızı bilemeyiz.

Hiddink’le anlaşıldığı ortaya çıktığında şöyle bir yorumda bulunmuştum.

Haberin Devamı

Şu çok net olarak bilinmelidir ki; Hiddink kafası çok fazla yerde olan, kuşkusuz birçok kişinin de ilgi alanında olan bir teknik adamdır ve onun tam zamanlı bir mesai yapmasını beklememeliyiz. Açıkçası Hiddink isminin çatısı altında çok bileşenli bir organizasyonunun geleceğe dönük bir takım planlamalarını yapması çok daha rasyoneldir; kalıcıdır.”

Ancak yaşayarak gördük ki; Hiddink, milli takımımızı yarım zamanlı bir iş olarak görmektedir.

Evet, milli takım bir üstyapı kurumudur ancak altyapıyı doğru izlemediğinizde sonuç almanızın mümkün olmadığı bir organizasyondur da.

Basın toplantısı Hiddink’i çok rahatsız etti. “siz kendinizi ne sanıyorsunuz?” tarzındaki çıkışı da bunun dışa vurumuydu. Dünya 21.si bir takım dünya 3.sü bir takımla oynarsa maçı 3-0 kaybedebilirdi. Bunu da büyük bir hezimet olarak görmek yersizdi.

Bu zihniyetin uzun vadede futbolumuza bir şey katmayacağını düşünüyorum. Ülkemize gelen ve futbolumuza çok şeyler kazandırmış Derwall ve Piontek asla böylesi bir yaklaşım içinde olmadılar. Öyle olmadığı için de milli takımımız 2000’li yıllara doğru büyük başarılar elde etti. İki teknik adam yetiştirdi bir çok yetenekli futbolcunun ismini parlattı.

Haberin Devamı

Hiddink’e birisinin şunu net olarak anlatması gerekiyor.

“Evet, yapımız gereği dünya 1.’si gibi konuşmayı çok seviyoruz. Ancak dünya 1.’si olmadığımızı da çok iyi biliyoruz. Bütün derdimiz de bu zaten; bir gün dünya 1.’si olarak anılmayı istiyoruz.”

Bilmelidir ki Hiddink içinde bulunduğu ülkenin gerçeklerini doğru anlayamazsa yol haritasını da çizemez. Onun şu an kafasında olan şeylerin bu ülkenin idealleri, hayalleri ve düşünceleriyle çakışmadığını gösteren açıklamalarda bulunmuştur.

Söylediği şeylerin teker teker ele alındığında birer futbol gerçeği ve doğruları olduğunu da asla görmezden gelmemeliyiz.

İşte burası tam da ortada ve dengede duracağımız yerdir.