Çok olmadı, artık ne şekilde isimlendireceğimizi bile bilemediğimiz Galatasaray’ın yeni stadyumunun açılışında yaşanan olayların hemen ertesinde konuştuğumuz bir şey vardı.
Maddi sorunlar Galatasaray’ın kendi iradesini kullanmasını engelleyerek onun hakkında başkalarının karar verebildiği bir fiili durum yaratmıştır.
Stadyum bunun en güzel ifadesi oldu.
İnşaat sektörünün içinde biri olarak Arena’nın yapılma aşamalarında Galatasaray Kulübü’nden tek bir kişinin toplantılara alınmadığı, alınan kararlara karıştırılmadığını biliyorum. Zaten TOKİ Başkanı’nın bu mekânda büyük bir rahatlıkla taraftarı çileden çıkaran o konuşmasını yapmasının gerisinde böylesi bir alışkanlık olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
İktidar, güç böyle bir iradenin kullanım hakkını kişilere verir, diğerinden de alır.
Galatasaray yıllardır yaşadığı maddi yoksunluklar sonucu giderek iradesini başkalarıyla paylaşır hale geldi. Bu da ister istemez yönetimlerin aldığı kararların sakin bir şekilde etraflıca düşünülmeden uygulamaya koyulmasına neden olmuştur.
Arena ile ilgili yaşanan son isim tartışması da işte bunun eseridir.
Galatasaray yönetimi ve elbette onun cisimleşmiş hali olan Sn. Adnan Polat stadyumunun isim hakkını yıllık belli bir gelir karşılığı Türk Telekom’a satmıştır. Bu anlaşmalar kısa süre önce yapılmadı; henüz inşaat devam ederken yeni yapının ismi Galatasaray yönetimi tarafından dile getirilmeye başlandı.
Ancak Ali Sami Yen’den veda sürecinin gözyaşlarıyla dolu bir melodrama dönüştürülmesiyle camianın içindeki güçlü gelenek sahiplerinin “Galatasaray tarihi simgesinin ismi böylesine kolay ortadan kaldıramaz, inşaat hafriyatının içinde kaybolamaz” şeklinde tavır sergilemeleri süreci yönetimin imza attığı ve bir çeşit ticari sözleşme niteliği taşıyan anlaşmayı yokmuş gibi davranmalarına kadar vardırdı.
Şimdi Galatasaray imza attığı bir belgeden kaynaklanan yükümlülüklerini uygulamaktan kaçınan bir taraf durumuna gelmiştir ya da getirilmiştir.
Bundan yaklaşık on yıl önce neler getirdiği ve götürdüğü çok iyi düşünülmeden AIG isimli sigorta-finans şirketiyle yaptığı anlaşmadan kurtulmak için Sn. Canaydın’ın kaç kapı dolaştığını unutmamak gerekiyor. O zaman dilimindeki en acil konu bu ortaklığın son erdirilmesiydi.
Muhtemelen şimdi Galatasaray’ın bütün hukukçuları son anlaşmadan nasıl az hasarla kurtulabileceklerinin hesabını yapmaya, boşluklar aramaya koyulmuşlardır. Kuşkusuz bunun bir bedeli olacaktır. Bu bedel zaten Galatasaray yönetim modelinin ilk stadyum projesi aşamalarından beri katlanarak büyümüş maliyetlerinin bir parçası olacaktır.
Burada biz hakemlik ya da hâkimlik yapmaya soyunmuyoruz. Mesele kimin haklı olduğu, sonun da hangi tarafın sözünün geçeceğini tartışmak da değildir.
Galatasaray yönetim modelinin Galatasaray’da yaratmış olduğu kaoslar zincirinin sonuçlarını ve sporumuzda yarattığı etkilerini sesli düşünüyoruz.
Galatasaray’ın maddi manevi her anlamda içinden çıkamadığı sorunların merkezinde yer alan bu yönetim modelinin başarısız olduğu ortadadır. Bu modeli kimler yaratıyor ya da besliyor, bundan kimler yararlanıyor bunlar Galatasaray’ın elbette kendi özelidir, bileceği bir şeydir.
Ancak bu modelin kamuoyuna yansıyan taraflarını hep beraber konuşabiliriz diye düşünüyorum.