Eskiden, çok eskiden bu ülkede üç büyük kulüp varmış. Onlar Anadolu’ya çıktıklarında ne yapar eder bir gol bulur, sonra üzerine yatar, İstanbul’a güle oynaya dönerlermiş. Mutlu mesut günler, aylar, seneler yaşarlarmış. Biri olmazsa diğeri, diğer ikisi olmazsa üçüncüsü ne yapar eder şampiyon olurmuş. Birbirlerinin başarısızlıklarından mutluluk çıkarır, başarılarını da en büyük kıskançlık duygusu ile izlerlermiş.
Üç büyük kulüp hayatın böyle devam edeceğini düşünürmüş. Bu gösteri izleyenlere kendilerinin belirlediği ölçüye göre futbol sunarlarmış. Hiçbir zaman biraz daha fazla değil. Çok mutluluk ya da tatmin hiçbir zaman olmazmış.
İstikrar asla!
Aradan yüz yıl geçmiş. Anadolu’daki takımlar zaman içinde kendilerini geliştirmiş, yeni stadyumlar, ciddi yatırımlar yapmış, bin bir zahmetle yetiştirdiği yetenekleri ellerinde tutmaya gayretine girişmişler. Zaten o üç büyük kulüp de yurt içindeki futbolculara yüz vermektense, gidip Güney Amerika’da adı sanı duyulmamış, Avrupa’da posası çıkmış ne kadar futbolcu varsa bulup getiriyor, yetmiyor bir de havaalanlarına binlerce kişiyi yaptıkları beceriksizliklerine şak şakçı olarak topluyormuş.
Ve o gün gelmiş; Anadolu’dan artık şampiyon çıkmaz, bunlar Anadolu kulüplerini şampiyon yapmaz denildiği bir zaman diliminde içlerinden biri, timsah yürüyüşlü futbolculara sahip adı Bursaspor olan aradan sıyrılıp birinci oluvermiş.
Diğer üçü de nasıl olsa aralarından biri şampiyon olamadı, aman başarısızlığımız anlaşılmadı, diyerek züğürt tesellisi ile avunmuş, durmuş.
Evet, kelimenin tam anlamıyla akılları, yetenekleri durmuş!
Fakat işler hiç de öyle sandıkları gibi gitmez olmuş. Yine kimsenin alıp takımında oynatmayı düşünmediği ancak yabancı pasaportu olan adamlara dünyanın paralarını döküp kazıklanırken, yüz yılın en iyi kadrolarını kuruyoruz bahanesiyle kendilerine gönül vermiş milyonları oyalamaya, kandırmaya devam edeceklerini sandıkları bir sırada hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark etmişler.
Çünkü artık Anadolu takımlarının borusunun öttüğü günler başlamış. Yurdun her köşesindeki takımlar gelip İstanbul’un beyzadelerini kendi sahalarını dar edercesine yenip geri dönüyorlarmış.
Anadolu’nun “tesadüfen, büyükler izin verdi de şampiyon oldu” denilen takımı Bursaspor, daha henüz ligin 9. haftası tamamlandığında Fenerbahçe’ye 6, Beşiktaş ve Galatasaray’a 10’ar puan fark atmış. Yani her hafta bir puan önüne geçmiş üçünün de.
İkinci Trabzonspor ile üçüncü Kayserispor, Fenerbahçe’ye 3, Beşiktaş ve Galatasaray’a 7 puan fark atmış.
Ve kısa bir süre içinde Fenerbahçe kendini 4. Beşiktaş 7. ve Galatasaray da 9. sırada buluvermiş.
Eskiden, çok eskiden bu üç kulüp gerçekten çok büyükmüş. Şimdiyse ne yaptığını bilmez, oynayacak futbolcu bulamaz, iki yıldız oyuncusu sakatlanınca eli ayağına dolanan birer amatörler mangasına dönüvermiş!
Şu bir türlü bitmeyen eksik ve sakat futbolcu mazeretiyle haftalarca kamuoyunu oyalamaları da en büyük rezalet oluvermiş… Sanki dünyanın hiçbir yerinde futbolcular sakatlanmıyormuş!
Affedersiniz at alırken bile daha önce sakatlanmış mı, iyi koşar mı, bir daha sakatlanır mı diyerek bir sürü araştırmanın yapıldığı bir yüzyılda, yurtdışından getirdiği futbolcusuna dostlar alışverişte görsün misali göğsüne bir iki elektro bandı yapıştırıp gazetecilere poz vermeyi doktor kontrolünden geçti diyerek yutturmaya çalışırken acaba taraftarı, spor kamuoyunu mu yoksa kendilerini mi kimi kandırmaya çalışıyorlarmış?
Yoksa futbola milyonlarca dolar para aktaran sponsorlarını mı?
Aman sponsorlar bundan alınmasın, gücenmesin ya da yanlış bir anlam çıkarmasın! Çünkü üç büyük kulüp yoksa da bu ülkenin futbolu başka yerlerden gelişimini sürdürmeye devam edecekmiş.
Şimdi üç büyüklerin üçü de başarısız ya onlar için yine dert yokmuş. Netice itibarıyla nasıl olsa hepsi başarısızmış. Taraftar da diğer rakipleri karşısında ezilmiyor, bükülmüyormuş.
Gazeteler, televizyonlarda da öyle çok rahatsız edici ses çıkmıyormuş. Bir iki tane çatlak, o kadarmış!
Bir zamanlar birbirlerinin başarılarıyla motive olup, mücadeleye girişenler, şimdi yine birbirlerinin başarısızlıklarıyla bu sefer tam tersi bir şekilde rehavete kapılıyorlarmış.
Eskiden, çok eskiden bu ülkede gerçekten herkesin çok sevdiği üç büyük kulüp varmış. Şimdilerde bu üçü de sevenlerini kahreder olmuş.
Onlar Kahırbahçe, Sağırsaray, Sakattaş olmuş!