Avrupa’nın en önemli futbol olaylarından bir tanesi İspanya’da oynandı. Son yıllarda Barcelona-Real Madrid eşleşmeleri görsellik, seyir zevki ve keyfi bakımından futbolseverleri fazlasıyla doyuma ulaştırıyor. Ortaya koyulan futbol sadece ülkemizde değil kuşkusuz bir ikisi hariç Avrupa’nın geri kalanı için de ulaşılması veya aşılması çok zor bir üst çıtadır.
El Clasico’yu izlerken Barcelona’nın ortaya koyduğu futbolun ülkemizde yapılan sistem, diziliş ve taktik sorunlarını veya kaygılarını hiç de takmadığını gördük. Hemen herkes durmadan yer değiştiriyor, sürekli paslaşıyordu. Belli bir şablona benzetmek kolay değildi. Ofans bölgesinde 3+3 futbolcu birbirlerine çok yakın dururken, defansın sağında ve solunda oynayanlar da bu altılıyı geriden destekliyordu. Top rakipteyken takım halinde topun arkasına geçerken bazen hücum yapan oyuncunun etrafında bir anda üçer futbolcu bulunuyordu.
Real Madrid’in adı kuşkusuz ekstra bir motivasyon kaynağıyken bu futbolcuların İspanya milli takımında da aynı futbolu oynadıklarını anımsıyorduk. Bir fazlası vardı ki Messi’ydi zaten İspanya milli takımında ileride oynayan Villa’ya doğru son pasın verilememesi nedeniyle büyük gol sıkıntısı yaşanırken; Barcelona Real Madrid gibi bir devin kalesine beş gol gönderebildi.
Bu karşılaşmada farkı yaratan ve futbolu daha bir heyecanlandıran şey hakemlerin ofsaydın sarı çizgisine çok iyi hakim olmalarıydı. Beş golün hepsinin o çizginin üzerinde veya hemen bir adım gerisinde oynanmış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Futbol sezgisi olan ve maçı zihninde pilot kameradan izliyormuşçasına yaşayan her hakem futbolun güzelliğine bir şey ekliyor.
Ronaldo ile Guardiola krizi dahil her pozisyona hakimdi hakem.
Sahi böyle bir pozisyon ülkemizde olsaydı o maç nasıl sonuçlanırdı?
Cüneyt Çakır’ın sarısı
Hakem demişken ülkemizde hafta sonu oynanan derbinin hakemi hakkında konuşmadan geçemeyeceğim. Bir pozisyon sonrasında Nobre’nin kolu istemeden Neill’in suratında patlayınca uluslar arası tecrübeye sahip Cüneyt Çakır tereddütsüz sarı kartını çıkardı. Neill o sırada hakemin yanına koştu ve hareketin kasti olmadığını anlatmaya çalıştı. Böyle görüntüler dünyada o kadar az ki hele ülkemizde neredeyse yok, izleyenlerin yüreğine su serpti, duygulandırdı. Ancak hakem kararından dönmedi.
Peki, ortada şikayet bile yoksa bu cezaya gerek var mıydı?
Galatasaray taraftarının Ali Sami Yen’den istediği ne?
Maç sonunda Galatasaraylı ve Beşiktaşlı oyuncular birbirleriyle forma değiştirip, sarmaş dolaş olmuşken Galatasaray taraftarı Ali Sami Yen’in koltuklarını söküp sahaya atma uğraşı içindeydi.
Galatasaray’ın Beşiktaş’a yenilmesi beklenmedik bir durum muydu?
Galatasaray taraftarı takımının durumundan bu kadar bihaber midir?
Bu karşılaşmanın sonunda üzüleceğini bilerek bir hazırlık yapmaz mı?
Alex’in 70. dakika eşiği
Cumartesi akşamı maçı Sn. Ergün Gürsoy’un yöneticiliği yaptığı Trabzonlular Derneği’nde izledim. Benim için çok ilginç bir deneyimdi; çünkü beraber maç izlediğim insanlar istisnasız Trabzonsporluydu. Karşılaşmanın her pozisyonu için hepsinin fikrini, düşüncesini yüksek sesle dinledim. Çok eğlenceli insanlar olduğunu hemen eklemeliyim.
Oyundan çıkma zamanının yaklaştığı sıralarda Trabzonluların büyük bölümü Aykut Kocaman’ın şimdi Alex’i çıkaracağı yorumunu paylaşıyorlardı birbirleriyle. Fenerbahçe’nin teknik direktörü onların konuştuklarını duymuş gibi gereğini yaptı. Kaptanı dışarı aldı.
El Clasico devam ederken aklıma gelen sorulardan bir tanesi de buydu.
“Guardiola Messi’yi oyundan çıkaracak mı?”
Öyle bir şey olmadı. Messi sahada kalabildiği için de büyük fark oluştu. Kuşkusuz 2-0 sonucu konuşmakla 5-0’ı konuşmak veya ondan heyecanlanmak aynı şey olmuyor.
Alex sahada kalmış olsaydı belki de Fenerbahçe son on dakika içinde iki gol daha bulacaktı ve 3-0’lık güzel skor Fenerbahçe’yi haftanın takımı yapacaktı.