Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Eurovision şarkı yarışmasının yarı finalinden elenmemize karşın Azerbaycan’ın birinci olması ve Nigar’ın elinde Türkiye bayrağı ile kürsüye çıkmasıyla biraz olsun incinen gururumuzu tamir ettik. Azerbaycan son yıllarda özellikle bu yarışma için hazırladığı şarkılarla herkesin dikkatini çekiyor.

Kişisel tercihim bu tür müziğe uzak olmasına karşın, müzik değerlendirme ölçülerim içinde Azerbaycanlı müzikçileri çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Kuşkusuz bu yarışmanın takipçileri de gereken değeri veriyorlar; Azerbaycan yıllardır sürekli ilk beşin içinde kalma başarısı gösterebiliyor.

Haberin Devamı

İki gün önce Kral TV’nin geleneksel müzik ödülleri dağıtıldı. Bir taraftan Azerbaycan’ın müziklerini düşünürken diğer taraftan Kral TV’nin ödül verdiği kişilerin yaptıkları ya da temsilcisi oldukları müzikleri bir süre kafamın içinde karşılaştırmaya çalıştım.

Şu net bir gerçek ki; bizim ülkemizde müzik falan yapılmıyor. Ödül töreninin bir çeşit ritüel olduğu, kutsal kişilerin tekrar tekrar kutsandığı ve müziğin gelişmesine katkı yapacak tek bir eylemin hayata geçmiyor oluşunu izlemek kelimenin tam anlamıyla üzüntü kaynağıydı.

Buraya kadar gelenler şimdi soruyor?

“Ne alaka?”

Fenerbahçe’nin Denizli’de şampiyonluğu kaybettiği maçın çok önemli bir kader anı vardı. Appiah’ın maçın bitimine birkaç dakika kala bomboş kaleye gönderemediği şut bir anlamda koca bir sezonun dramatik kapanışıydı.

Ertesi gün 90 Dakika programında o meşhur gülümsemesinin eşliğinde keyifle Sn. Hıncal Uluç; “Ya Appiah o golü atsaydı biz burada ne konuşuyor olurduk? Appiah ligimizin namusunu kurtarmıştır” şeklinde bir yorum yapmıştı.

Burada çok geleneksel bir soru soralım.

Namus dediğimiz şey kadın ya da erkeğin iki bacağının tam birleştiği bölgede midir, yoksa insanların kafalarında mı?

IMF Başkanı yıllarca üçüncü dünya ülkelerinin gelişimini yönlendiren programlar eşliğinde onlara tonla borç paralar verdi. Paranın kölesi yaptı. İstediğini yaptırdı. Sosyalist olması yaptığı işle taban tabana zıt bir gerçeklikti; kuşkusuz çelişkilerle dolu bir yalandı. Bir otel odasında belki de büyük üstünlük duygusuyla akıl verdiği üçüncü dünya ülkesi kökenine sahip bir kadına cinsel istismarda bulunmak suçundan şimdi zanlı olarak tutuluyor.

Haberin Devamı

Biz yine de yargılanması tamamlanmamış bir adamın üzerine direkt olarak suç atmayalım. Sonra bu yazının temelini dayandıracak bir mesnet bulmada güçlük çekebiliriz.

Sorumuzu yineleyelim.

“Namus neremizde?”

Yıllarca bize yutturulmaya çalışılan bir düşünme sistematiği içinde şartlandırılıyoruz.

Yarışma içine girdiğimiz hiçbir platformda başarılı olamıyoruz. Sanıyoruz ki bütün dünya bize karşı olmuş, hakkımız olan şeyi gasp ediyor.

Aynı tür müzikler, aynı tür oyunlar, hep kendisini tekrarlayan sportif olaylar ve buna karşı gösterdiğimiz hiç değişmeyen tepkiler ve yorumlar.

Geçen sene Murat Şahin hatta Leo Franco şaibeli goller yiyen kalecilerdi. Bu sporcular çıkıp kendilerini toplum önünde savunmak zorunda kaldılar.

Bu sene Volkan Babacan ve Senecky bir anlamda aynı rolü oynamak zorunda bırakılan kaleciler oldu.

Haberin Devamı

Senaryonun hiç değişmiyor olması aslında ufkun da ne kadar dar olduğu ile bağlantılıdır. Aynı tarz klipler çekiyor, hep aynı müziği besteliyor, şarkının içinde sürekli aynı kişiye yalvarıyor, yakarıyoruz. Belki bu müziğin ülkemizde talibi, dinleyeni hatta ödül verme meraklısı çok ancak dışarı çıktığında insanlar bunu yemiyor, yutmuyor, sevmiyor.

Sadece kötü değil; özensiz, estetik yapıdan uzak ve değersizdir.

Sahi, otel odasında yalnız başına kafasında bin bir türlü düşünceler üreten IMF Başkanı temizlik görevlisinin zaten bir zevk kadını olduğunu düşünmüş olabilir mi? Böyle bir kadın başka ne işe yarar ki? Kadın olması bile başlı başına bizim kafamızda yeterli bir şartlanma sağlamıyor mu?

Kadın ne işe yarar?

Ya kaleci ne işe yarar?

Bizim bu sene ligimizin namusunu kim kurtaracak peki?

Kurtarılması gereken zihinlerdeki olmasın?

http://twitter.com/uzaygokerman