Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Futbolumuzda temel eksikliğin sporcunun altyapıdan aldığı yanlış ve eksik eğitim olduğunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz. Birçok yetenekli oyuncumuz belli bir noktaya geldikten sonra o beklenen patlamayı, aşamayı yapamadan vasat düzeyde kendine bir yer edinip, spor yaşamını sonlandırıyor.

Kuşkusuz aklı sonradan başına gelen oyuncu örneklerimiz de var. Bu oyuncuların büyük bölümü 30’lu yaşlara ulaştıktan sonra olgunluk çağında isimlerini parlatıyorlar, ancak atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor.

Bu nedenle milli takımda forma istikrarı yakalayan oyuncularımızın büyük bölümü yurtdışında eğitim almış olanlar arasından çıkıyor; biraz daha ileri gidelim, Avrupa’da bugün ismini konuştuğumuz futbolcuların hemen hepsi Almanya, İsviçre, Belçika, Avusturya’da futbola başlamış, orada yaşayan ve altyapı eğitimi alan sporcular.

Haberin Devamı

Açıkçası milli takımımızın yeni iskeletinin bu oyunculardan kurulmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Herkes aynı soruyu soruyor.

“Evet, bu milli takım eskidi, yerine kimleri oynatalım?”

“Gurbetçilerden oluşan bir takım kuralım!”

2001 yılında bir futbolcu çıkmıştı. Durmaksızın koşan, ciğerlerinde körük olduğuna inanılan, savaşçı, yılmayan ve son ana kadar yenilgiyi kabullenmeyen, gerçek bir cesur yürekti; Tuncay Şanlı’dan söz ediyorum.

Tuncay Şanlı’yı ne kadar beğenmişsem bir o kadar da eleştirmişimdir. Tuncay girişte tarifini yapmaya çalıştığım yerli futbolcunun tipik örneğidir. Gencecik bir futbolcu iken bazı şeyleri düzelecek diyerek görmezden geliyorsunuz. Ancak bir süre sonra onların futbolcunun kimliğinde kemikleşmeye başladığına şahit olduğunuzda hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.

Tuncay hızı, çalışkanlığı, mücadeleci kişiliğinin yanına tekniği hiçbir zaman tam anlamıyla ekleyemedi. 2007’de İngiltere giderken büyük bir hatanın arifesinde olduğunu yazmıştım. Transfer olduğu takım Fenerbahçe’den çok daha aşağıda bir klasmandaydı. Mücadele ettiği kulvar farklıydı. Yıllar önce Selçuk Yula’nın yaptığı hatanın bir benzerini yapmıştı. Selçuk Türkiye’den gitmeden önce nasıl futbolcuydu, döndükten sonra neler yaşadı?

Haberin Devamı

Tuncay, belki de bizim görmezden geldiğimiz o başarma azmi ve cesareti ile İngiltere’ye gitti. Önünde Tugay gibi bir örnek vardı. Ancak Tugay koşan takımın göbekteki beyni, kanatlara kusursuz toplar dağıtan bir manifold, meksefeydi. Tuncay ise o kanatlarda topu alıp koşması gereken piston. İskoç ve İngiliz futbolunda örneği pek olmayan futbolculardandı Tugay. Galatasaray’dayken oyunu yavaşlattığı için eleştiriliyordu. Giderken birçok Galatasaraylı zil takıp oynamıştı. Bugün aynı şey Alex’e yapılıyor. Ancak Tugay Ada’nın önemli futbolcularından biri oldu, saygı gördü. Kaptanlık mertebesine çıktı.

Tuncay zaten yanlış takımlara gittiğinden, bir de oynadığı takım küme düşünce kendisi de bir anlamda klasmanını düşürdü. Bir sonraki transfer olduğu takımın ilkinden farkı olmadığı gibi sanırım onu özel kılan özelliklerini de yavaş yavaş kaybettiğinden işte o vasat futbolcu durumuna kadar indi.

Milli takım forması altında eleştirdiğimiz Tuncay da bundan başka biri değildir.

Haberin Devamı

Açıkçası Şubat ayında Fenerbahçe’ye geri döneceğini düşünüyordum. Ancak o yeni bir hamle daha yaptı, mücadele etmeyi seçti.

Tuncay için Stoke’dan hiç de iyi haberler gelmiyor. Dün milliyet.com.tr sayfalarına yansıyan manşet de onun dibe vurduğu yönündeydi.

Sanmayın ki bu gerçeklik sadece ülkemize has; İngiltere’nin belki de son yıllarda yetiştirdiği Owen isimli oyuncu Liverpool’dan Real Madrid’e transfer olurken benzer ideallere sahipti. Kendisinden yaşça biraz büyük Steve McManaman gibi iyi bir örnek de vardı önünde; Tugay gibi… Ancak olmadı. Sakatlıklar ve kan uyuşmazlıkları derken Owen da hızla düşüşe geçti. Bugün İngiliz futbolu santrafor sıkıntısı çekiyor; oysa 1990’lı yılların sonlarına doğru Fowler-Owen ikilisinden oldukça ümitliydim. Bugün İngiliz milli takımı Rooney denilen adama mahkum olmuş durumda. Rooney ile Owen’ı bir tartın bakalım hangi kefenin daha ağır kaldığını görün.

Neyse…

Tuncay, Ada’da artık ne yapar bilemiyorum. Misyonunun tamamlandığını düşünenlerdenim. Tuncay orada kalmaya direnirse çok daha hızlı bir yok oluşa doğru gidecektir.

Hızının, çalışkanlığının ve mücadeleci yapısının yaş ilerledikçe yetmeyeceği, tekniğinin de geliştirmesi gerektiği yönünde yapılan eleştirilerin büyük bir bölümünün bugün Tuncay’ın başına geldiğini görüyor, kuşkusuz üzülüyoruz.

Tuncay bir an önce Stoke ile masaya oturup, anlaşıp, Şubat ayında Türkiye’ye dönmenin arayışlarına girmelidir. Hangi takımda oynayacağının önemi yoktur. Futbolumuzun Arda gibi Tuncay’a da çok ihtiyacı vardır.

2012 ya da 2014 hedef her ne ise milli takımın iskeletinde mutlaka Tuncay olabilmelidir.

Bu iş futbol oynamadan, kenarda bekleyerek olmaz. Geçen sene bu zamanlar Tuncay’ın iki alternatifi olduğunu söylemiştim. Artık birincisi ortadan kalkmıştır.

"Tuncay geri dön! Dipten gelip seni zirveye taşıyacak o güçlü dalga Türkiye'dedir."