Dün yapılan uzlaşma görüntüleri bol, umut dolu yeni futbol federasyon başkanı ve kurullarının seçimi güne damgasını vurdu. Yaklaşık dört saat süren genel kurulun gündemi oldukça yoğundu ve Ankaraspor’un affedilmesi gibi çok önemli kararların alındığı, eskiye ait bir takım izlerin silindiği bir toplantıydı.
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür diye çok önemli bir atasözümüz vardır. Bu kendi içinde hem bir durumu anlatır, diğer taraftan da o maluliyetin insanlık için ne önemli bir şey olduğunun altını çizer.
Her şeyi hatırlayabiliyor olsaydık, unutmayı başaramasaydık sanırım hayat çok daha zor, katlanılması mümkün olmayan bir yer olurdu.
Hata yapmak da insana has bir durumdur ve en az unutkanlık kadar belki bir maluliyettir. Ancak aynı hataların birer öğrenme süreci, tecrübelerin toplamı olduğunu da biliyoruz.
Bir başka tarafından bakarsak, unutmak aynı zamanda tecrübe kazanmak, öğrenmek anlamına da gelebilir.
Her başlangıcın yeni anlamlar taşıdığına sonsuz bir güvenimiz vardır ki bu da çok güzel bir duygudur. Açıkçası yeni yönetimin ve başkanın böylesi bir anlamı içerdiğine inanmak istiyorum.
Tam da bu kadar iyimser bir yere ulaşabilmişken günün başında Trabzonspor’un genel kurula karşı takındığı tutum bir başka gündem konusu oldu.
Sn. Sadri Şener kendisine uzatılan mikrofona çok ilginç açıklamalarda bulundu. Yönetim mekanizmasının içinde Trabzonsporlu olmaması ya da eşit seviyede temsil edilememesini çok garip denkliklerle açıkladı.
“Cüneyt Tanman yerine Ali Kemal Denizci’yi al, dört tane Cüneyt eder!”
“Galatasaray’dan iki tane muavin koyuyorsun!”
“Yusuf Namoğlu, Beşiktaşlı veya Galatasaraylı.”
Açıkçası federasyon içinde görev alan kişilerin, kendisi de dâhil, son kertede gönül verdikleri takım yönünde karar alacağını savunması da bir başka farklı bakış açısıydı.
Bu bir yardımcı hakemin memleketinin bir kulüp başkanının memleketiyle aynı olmasının vereceği kararları etkileyeceği yönünde bir görüş bildirmekle aynı paralellikte bir düşünsellik olduğuna şüphe yoktur.
Bütün bunların toplamda ortak noktada buluştuğu şey güvensizlik duygusudur.
Bu şekilde düşünebilirsiniz ancak kamuoyu önünde her düşündüğünüzü böylesine çıplak şekilde ifade etmeniz doğru olmayabilir. Çünkü gerçekten toplumda özellikle taraftar kitlesinde bu mesajlar bazen sizin ifade etmek istediğinizden başka bir yere gidebiliyor, şekil alabiliyor. Bu bakımdan liderlerin ne yaptığı ve söylediği bir anlamda taraftarın da tavrını belirliyor.
Trabzonspor yönetimi nedense bu yılın başından beri girdiği şu psikolojinin içinden bir türlü çıkamadı. Başarı ve başarısızlığı hep dışarıda bir yerlerde arama tavrının ne ürettiği ortadadır.
Trabzonspor’un genel kurula tepkisinin sadece yönetime bir üye uygun görülmüş olmadığını aslında bu açıklamalardan da anlıyoruz.
Sn. Sadri Şener uzlaşma görüntülerinin olduğu bu genel kurulun içinde çok önemli bir aktör olabilirdi. Ancak kendisi bir başka rolü seçti.