Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda MİT’in görevi şöyle tanımlanıyor:
Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.
Bu görevin nasıl ifa edildiğini 15 Temmuz’da gördük. Değil tehdidi önceden haber alıp uyarmak, bünyesindeki paralel yapının FETÖ ile ilgili gelen istihbari bilgileri gizledikleri anlaşıldı. Yani istihbarat çalışması yapmak amacıyla sızma faaliyetleri yürüten MİT’e de sızıldığı ortaya çıktı. Buna bağlı olarak da 87 personel MİT’ten ihraç edildi, 41 kişi hakkında da soruşturma sürüyor.
Dün bu durumu eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yaşananları “MİT tarihinde kara bir sayfa” olarak yorumlayan Öneş, şunları söyledi:
“Böylesine bir teşkilatta böylesine bir tehdit unsurunun örgütleşmesi, kadrolaşması gerçekten ürkütücü ve üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Sonuçlanmadığı için böyle bir darbeyle karşı karşıya gelmemiz şanstır. Şanstır çünkü böylesine bir tehdidi siyaset görebildi, toplum görebildi, devlet kurumsal yapısı görebildi. Bugün Türkiye içinde bulunduğu şartlarda meseleleri böyle gerçek olmasına rağmen dış güçler, üst akıl gibi sınırlarımız dışındaki sübjektif tehditlere değil, kendi içindeki zaaflara yöneltmek durumundadır.”
Soruyoruz Öneş’e;
- MİT bu kadar sıkıntılı bir süreç yaşadı mı?
Kim ne derse desin MİT’in içerisinde bugüne kadar böylesine bir durum hiçbir zaman olmamıştır. MİT tarihinde olmamıştır. Olamazdı da zaten.
- Bazı gruplaşma iddiaları vardı ama
MİT’i Türkiye’nin genel politikasından, siyaseti ve yönetiminden ayıramazsınız. Ama hiçbir zaman MİT’e böylesine bir tehdit unsurunun çöreklendiği, örgütlendiği bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Münferit etkiler olarak kalmıştır. Siyasi iktidarların etkileri kişisel bağlantıları seviyesinde olmuştur, bir kurumsal durum ortaya çıkmamıştır.
- Bu rakam MİT’teki paralel yapılanmanın oranı hakkında ne ifade ediyor?
O konuda bir yorum yapamam, açıklanan sonuç rakamlar mıdır, daha tahkikat devam ediyor mu bilemiyorum. Ancak MİT gibi bir kuruluşta bu 80’li, 100’lü rakamlar değil, bir iki kişisel bağlantı dahi çok ciddi bir durumdur.
- Böyle bir durumda MİT Başkanı’nın istifa etmesi gerekir mi?
Bu konuda kişisel olarak bir görüş beyan etmeyeyim, bunu kamuoyunun takdirine bırakalım...

Haberin Devamı

Şiddetlenen savaş ve barış hazırlığı

Halep’te yaşananlar ve siyasi platformdaki gelişmelere bakıldığında Suriye’de barış zor. BM Güvenlik Konseyi’ndeki olağanüstü toplantının karşılıklı suçlamalara tanık olması ve hiçbir karar almadan dağılması da bunun bir başka göstergesi. Ancak aynı BM’den derinden gelse de savaş sonrasına, yani barışa dönük bazı işaretler de var. Örneğin 15 Eylül’de bir ulusal gazetede yayımlanan ilanda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) şu çağrıyı yaptı:
“BMMYK, 2016 ve 2017 yılı projelerini uygulamak üzere mevcut ve/veya olası ortaklara (ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, kâr amacı gütmeyen diğer kuruluşlar) niyet beyanı çağrısında bulunmaktadır. Bu çağrının temel amacı konut, arazi ve emlak haklarıyla ilgili projelerde uzmanlaşmış bir ortak belirlemek ve şu üç esas alanda projeler yürütmektir: i) Savaştan etkilenmiş, Kuzey Suriye’de yerinden edilmiş insanlar ve geri dönen nüfusla ilgili “konut, arazi ve emlak hakları” konularındaki temel sorunların belirlenmesi; ii) BMMYK’nin konut, arazi ve emlak haklarıyla ilgili projelerini başlatmak ve iii) konut, arazi ve emlak hakları faaliyetlerinin koordinasyonunun geliştirilmesi, ilgilenen kuruluşlar, ilgili belge ve bilgilendirme notuna aşağıda belirtilen kaynaklardan ulaşabileceklerdir...”
Bu ilanın ne anlama geldiğini de dün konuştuğumuz İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı (eski BMMYK Dış ilişkiler Müdürü) Metin Çorabatır şöyle yorumladı:
“Suriye’de milyonlarca insan evini terk etti, evleri yıkıldı başkaları işgal etti, yani şehir kalmadı. Bu ilk defa geri dönüşle ilgili erken hazırlık işareti. Çözüm olursa geri dönüş için bir ön hazırlık. Şu anda siyasi platformda böyle bir işaret görünmüyor, saldırılar giderek arttı ama bir şekilde uluslararası toplumun da savaş sonrasına dönük hazırlanması lazım çünkü aniden de barış gelebilir. Yani ABD ile Rusya ikisi oturur anlaştık derler, kimsenin sesi çıkmayabilir. İdeal, adil bir anlaşma olmasa da hadi geri dönün diyebilirler. O zaman da Suriye’nin yeniden yapılandırılmasının hazırlıklarının olması gerekir. Buna dönük bir ilan.”