Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye Cumhuriyeti ilk “beka (kalıcılık)” mücadelesini II. Dünya Savaşı’nda vermiş, başarılı olmuştu.
İnönü’nün damadı Metin Toker o süreci şöyle anlatır:
Cumhur başkanı (Milli Şef) İsmet Paşa Bursa’da yataktaydı. (Dönemin söylemiyle Atatürk “Ebedi Şef”ti, İnönü ise “Milli Şef...”)
Ağır grip geçirmekteydi.
Müjde geldi.
Meriç’e kadar gelmiş olan Alman kuvvetleri, kuzeye dönüş yapmıştı. Bu “yukarıya doğru ilerleyeceğinin” işaretiydi.
Ak saçlı İsmet Paşa doğrulmuş, sevinçten yatakta birkaç kez sıçramış.
“Yaşasın” diye bağırmış.
***
Abartı değil.
Meslekteki hocam Metin Bey’e bunu bir konuşmamızda teyit ettirmiştim.
Çünkü koca Milli Şef İsmet Paşa’nın yatakta birkaç kez sıçrayarak “Yaşasın” diye bağırmasına aklım yatmamıştı.
Ancak...
Metin Bey “Evet, aynen öyle yapmış” diye doğrulamıştı.
Nedenini de şöyle açıklamıştı:
Hitler’in orduları, Balkanlar’dan sınırımıza doğru ilerliyor.
Türkiye bütün baskılara rağmen “tarafsızlık” politikasını sürdürmekte.
Yani...
Ne ABD, İngiltere, Rusya blokunda yer alıyor, ne de Nazi Almanya’sının yanında...
Almanya’ya karşı dayanabileceği bir başka güç yok arkasında.
Nazi kuvvetlerinin sınırı aşıp Türkiye’ye gireceği tahmin edilmekte.
Böylece İsmet Paşa’nın “dantela gibi ördüğü savaşın dışında kalmak” politikası, panzerler altında çiğnenecek.
Türkiye de “ya Almanya’nın müttefiki olmayı” kabul etmek zorunda kalacak ya da Almanlara karşı savaşacak. ABD, İngiltere, Rusya blokuna geçecek.
Her iki halde de kendini savaşın vahşeti içinde bulacak.
Oysa...
Avrupa’da İsviçre’nin yanı sıra savaşa girmeyen topraklarında yabancı silahlı güçlerin olmadığı tek ülke.
İşte bu felakete sürüklenişin uç noktasında Alman ordularının Trakya sınırımızda Bulgaristan üzerinden Kuzey cephesine ani viraj alışı “Allahın lütfu gibi...”
.......................
Aradan geçen 70 yıla yakın süreden sonra Türkiye “2’nci Beka” mücadelesini vermekte.
Ve...
Hem sınırlarında, hem kendi topraklarında çarpışarak...
Darbe girişimini göğüsleyerek...
Ülkesini bölmek tezgâhlarına karşı koyarak...
Dost ihanetlerini yaşayarak...
Müttefiklerinden “silah ambargosu” nokta atışlarına hedef olarak...
Ekonomisi kundaklanarak...
***
Çok yönlü, çok kaygan hatta batak zeminli, dostla düşmanın ayak izlerinin birbirine karıştığı bir “pis savaş...”
Bütün bunlara rağmen Türkiye ayakta kalmayı ve yere sağlam basmayı sürdürebiliyor.
Daha önce de yazmıştım.
Sınırları Batılı devletler tarafından çizilmiş, yapay olarak üretilmiş Ortadoğu ülkeleri gibi değil...
Türkiye ve İran bölgede bin yıllık kökleri ve geleneği olan büyük devletler.
Nasıl ki İran Arap Baharı denen sert rüzgârların erişemediği bir ülke, Türkiye de temelleri sağlam, bin yıllık gelenekleri olan köklü devlet.
Bütün saldırılara, aldığı darbelere karşın ayakta.
Başbakan Binali Yıldırım’ın dün açıkladığı “ekonomik kararlar” Türkiye’nin “beka” mücadelesinin önemli bir “tavır koyuşudur.”
15 Temmuz’da “yekvücut” olarak darbenin üstesinden geldiği, sınırlarının güneyinden kuşatılmayı kırdığı gibi “ekonomik zehirleme” senaryo sayfalarını da yırtıp atabilmelidir Türkiye insanın “ortak iradesi...”