Siyaset AB Bakanı Çelik: Cumhurbaşkanlığı kırmızı  çizgidir

AB Bakanı Çelik: Cumhurbaşkanlığı kırmızı  çizgidir

23.08.2017 - 09:53 | Son Güncellenme:

Almanya'dan Türkiye'ye yönelik açıklamaları sert dille eleştiren ve "Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı kırmızı  çizgidir" ifadesini kullanan AB Bakanı Ömer Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı hakkında, cumhurbaşkanı  hakkında saygılı bir dil kullanacaklar" dedi.

AB Bakanı Çelik: Cumhurbaşkanlığı kırmızı  çizgidir

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Ceyhan Ticaret Odasını ziyaret etti. Ziyaret sırasında konuşan ve AB ülkelerinden Türkiye'ye yönelik açıklamalara sert tepki gösteren Bakan çelik, "En tepeye Erdoğan düşmanlığını koymuşlar, Erdoğan düşmanlığının altına Türkiye düşmanlığını saklıyorlar " dedi.

Haberin Devamı

Türkiye'de 16 Nisan'da gerçekleşen referanduma değinen Çelik, şöyle devam etti: "Şimdi Türkiye'de 16 Nisan'da referandum gerçekleştikten sonra vatandaşlarımız hür tercihleriyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine onay vermişlerdir. Vatandaşlarımızın onay verdiği bir konuyu hiçbir iradenin sorgulaması, açık bir referandum, halk oylaması sonucunda ortaya çıkmış sonucu hiçbir iradenin sorgulaması söz konusu olamaz. Ne yapıyorlar, diyorlar ki 'Türk halkının yüzde 50'si buna onay vermedi biz o yüzde 49 ile dayanışma içerisindeyiz. Onlar özgürlük istiyorlar, Avrupa Birliğine üyelik istiyorlar.' Bir kere bu yaptıkları analiz baştan aşağı yanlış. Yüzde 51'i Avrupa Birliği karşıtı, yüzde 49'u Avrupa Birliği yanlısı gibi göstermeleri Türkiye'yi hiç tanımadıklarını gösteriyor. İkincisi 16 Nisan referandumunda evet oyu veren yüzde 51'i otoriter, kalan yüzde 49'u demokrat göstermek şeklindeki yaklaşımları kendilerinin Türkiye'yi kutuplaştırması, Türkiye'yi bölmek için ne kadar özensiz bir üslup kullandıklarını gösteriyor. Sürekli olarak şunu söylüyorlar; 'Efendim yüzde 51 ile yüzde 49 rakamları birbirine çok yakın, Türkiye ortadan ikiye bölündü.' Bana söyler misiniz brexit oylaması hemen hemen benzer bir oylamayla sonuçlandı. Avrupa'daki pek çok seçim hemen hemen 50 küsur ile 49 küsur arasında gerçekleşiyor. Avrupa'da bu sonuçlar ortaya çıktığı zaman niye kutuplaşma demiyor. Bu, siyasetin kalitesini gösteren, siyasi rekabetin kalitesini gösteren bir unsur olarak ele alınıyor ama Türkiye söz konusu olduğu zaman kutuplaşmadan bahsediyorlar. Üstelik Türkiye söz konusu olduğu zaman yüzde 51'i dışlayarak yüzde 49'u ele almak gibi milletimizin hiçbir ferdinin, hiçbir grubunun, hiçbir siyasi partinin kabul etmemesi gereken, milletimizin hiçbir ferdinin kabul etmeyeceği bir yaklaşımla Türkiye'yi kutuplaştırmaya çalışan, milletimizi iki parça halinde ele almaya çalışan özensiz bir uslup kullanıyorlar. Bunların hepsinin ne manaya geldiğini biliyoruz. Avrupa'da yükselen ırkçılıkla, nefret suçlarıyla, islamofobiyle yeterli şekilde mücadele edemeyen, Avrupa'da yükselen ekonomik krizle yeterli kadar mücadele edemeyenler Avrupa'nın içine düştüğü krizi Türkiye'ye yansıtmaya çalışıyorlar."

Haberin Devamı

'ERDOĞAN VE TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI YAPIYORLAR'

Haberin Devamı

Bir siyasi matruşkanın olduğuna dikkati çeken Çelik, "En tepeye Erdoğan düşmanlığını koymuşlar, Erdoğan düşmanlığının altına Türkiye düşmanlığını saklıyorlar. Türkiye düşmanlığının altına İslam düşmanlığını saklıyorlar. Onun altında anti semitizm, onun altında nefret, göçmen düşmanlığı, onun altında aslında evrensel değerlere, hukuka, demokrasiye, insan haklarına düşmanlık var. Aşırı sağcıların ortaya çıkardığı bu siyasi matruşkayı, denklemi maalesef merkez sağ ve merkez soldaki siyasetçiler iyi değerlendiremediler, bu tuzağa düştüler. Şimdi bununla hep beraber mücadele etmek durumundayız." diye konuştu.

KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR...

Son zamanlarda Almanya'dan yapılan açıklamaları anımsatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Nitekim son zamanlarda Almanya'dan yapılan açıklamaların, hiçbir şekilde haklı bir temele dayandığını düşünmüyoruz. Şundan bahsediyor mesela Almanya Dış İşleri Bakanı, esasında bu söylediğinin doğru olmadığını en iyi bilecek kişi, Almanya Dış İşleri Bakanı'dır. Türkiye'yi çok iyi tanır, bizleri çok iyi tanır, biz de kendisini çok iyi tanırız. Diyor ki 'Türkiye'de özellikle Alman vatandaşları tutuklanır.' Bunun doğru olmadığını, bunun kara bir propaganda olduğunu, kendisinin kurduğu bu cümlenin doğru olmadığını en iyi bilecek kişi Sigmar Gabriel'dir. Türkiye'yi tanır, bizleri çok iyi tanır. Türkiye'de bu kadar Alman turisti, kendimizden bir parça sayarak ağırlarken ve bundan büyük bir memnuniyet duyarken, Türkiye'de pek çok Alman vatandaşı, Antalya'ya, Türkiye'nin değişik yerlerine yerleşmiştir ve bundan büyük bir memnuniyet duymaktayız. Dolayısıyla Türklerler Almanlar arasında herhangi bir problem yoktur. Sigmar Gabriel gibilerinin sürekli olarak sanki Türklerin Almanlara karşı bir husumeti varmış gibi, kendi siyasi propagandasının bir parçası haline getirmek için bu şekilde yanlış cümleler kurması Türkiye Almanya arasındaki tarihsel derinliğe yakışmıyor. Biz kendilerini söyledik, Türkiye'nin demokrasisinin, Türkiye'nin hukuk devletinin bu şekilde hırpalanmasına göz yummayız. Hiçbir şekilde bunları doğru bulmayız. Türkiye'nin değerlerine saygı istiyoruz. Nasıl ki kendi değerlerine saygı istiyorlarsa biz de Türkiye'nin değerlerine saygı istiyoruz. Hiç kimseye hangi millete ait olduğuna bakılarak bir kovuşturma yapılmıyor. Ama kendileri hukuk devletiyse Türkiye'de hukuk devletidir, Türkiye'deki hukuk teamüllerine saygı göstermek durumundadırlar."

Haberin Devamı

Bakan Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı kırmızı çizgidir" ifadesini kullanarak, şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı hakkında, cumhurbaşkanı hakkında saygılı bir dil kullanacaklar. Cumhurbaşkanımız, devletin ve milletin birliğini, bütünlüğünü temsil etmektedir, ona karşı özenli olmayan bir dil kullanılması, saygısızlık yapılması Türk milleti ve devletine karşı saygısızlık anlamına gelir ve buna hiçbir vatandaşımız müsaade etmez. Dolayısıyla yaptıkları şeyin farkına varsınlar. Sayın Merkel'in güzel bir ifadesi vardı, 'Birbirimiz hakkında konuşmayalım, birbirimizle konuşalım' diye. Biz Alman siyasetçileri ve Sayın Merkel'i, Merkel'in söylediği bu cümleye davet ediyoruz. Sonra otururuz, sorunlarımızı konuşuruz, çözüm yolu buluruz. Bakan arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşüyorlar ve bu görüşmelerde son derece ortak noktalar buluyorlar. Yakın zamanda İçişleri, Adalet bakanlarımız sorunlarla ilgili görüşmeler yaptılar ve bu görüşmelerde son derece verimli, yapıcı ilişkiler oldu."

Haberin Devamı

TÜRKİYE AVRUPA'DA MİSAFİR DEĞİL

Türkiye'nin, kendi milli çıkarları açısından AB'ye üye olmak istediğinin altını çizen Ömer Çelik, AB'ye üyeliğin Türkiye için bir devlet stratejisi olduğunu vurguladı. Çelik, şöyle konuştu: "Ama burada objektif, hakkaniyete dayanan bir ilişki olmalıdır. AB'nin diğer ülkelere başka standartlar koyması, Türkiye'ye başka standartlar koyması gibi Türkiye'ye özel bir yaklaşımı kabul etmeyiz. Türkiye Avrupa'da misafir değildir. Biz, bir Avrupa devletiyiz ve Avrupa'da ev sahibiyiz. Şimdi yine benim muhatap olduğum genişlemeden sorumlu komiser, ne zaman Türkiye'ye ile bir AB ülkesi arasında bir kriz çıksa derhal Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerinin zarar görmesi için bir misyon edinmiş biri olarak çıkar ve konuşmaya başlar. Şimdi yine bugünlerde çıkmış konuşmuş. Açık olarak şunu söylüyorum; Genişlemeden sorumlu komiserliğin AB misyonuna, bu kadar aykırı hareket ettiğini, son 15 sene içerisinde hiç görmedim. Genişlemeden sorumlu komiserin başarısı neyle ölçülür, genişleme perspektifini zinde tutmasıyla ölçülür. Fakat söz konusu komiser, ne Türkiye ile olan perspektif konusunda ilkeli bir tutum takınabiliyor ne Balkanlardaki genişleme perspektifi konusunda ilkeli bir tutum takınabiliyor. Genişlemeden sorumlu komiserin AB, Avrupa Komisyonu içerisinde herhangi bir misyon üretmekten çok, tüm mesaisini Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini nasıl bozarım ve bunu bu şekilde bozarak nasıl sonuca ulaştırırım gibisinden Avusturya Dışişleri Bakanı'nın ajandasını takip eder şekilde işlev göstermesi de son derece yanlıştır. Avrupa Komisyonundaki bir görevlinin görevi, Avrupa Komisyonunun ilkelerine ve siyasetine göre davranmaktır. Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu komiseri olarak bir etiket kullanıp, bunun arkasından Avusturya Dışişleri Bakanı'nın yardımcısı gibi bir ajanda üretmek maalesef o makamda görülmüş en büyük yanlışlardan birisi olarak faaliyetini sürdürmekte."

SORUNLARI KONUŞARAK ÇÖZELİM

Çelik, en son göçmen krizinin çözülmesinde olduğu gibi Türkiye ile AB'nin bir araya geldiği zaman ne kadar büyük problemlere, ne kadar güçlü çözümler ortaya koyabildiğinin net bir şekilde görüldüğünü belirtti. AB Bakanı Çelik, şunları kaydetti: "Dolayısıyla Türkiye, AB ilişkisinin güçlenmesi demek küresel barışa daha çok katkı sağlamak demektir, küresel serbest ticaretin daha çok güçlenmesi demektir. Ama siz tutup da Türkiye ile Almanya arasındaki bir tartışmayı, Almanya Avrupa Komisyonuna talimat verir şekilde, Türkiye ile AB arasında yürüyen ve tamamen teknik bir süreç olan gümrük birliği ilişkisini durdurma, askıya alma ya da sabote etme şeklinde devreye girerse, o zaman tüm hatlar karışır. O zaman bazı Avrupa Birliği karşıtlarının " AB diye birşey yok, sadece Almanya'nın patronajı var" dediği o sakıncalı eleştirilerin merkezine yerleşirsiniz. Dolayısıyla Almanya'daki siyasetçilerin de Türkiye Almanya arasındaki, ilişkinin tarihsel derinliğine uygun özenli bir dil kullanması gerekir. Özellikle de konjonktürel siyasi tartışmaların bir parçası haline getirilmemelidir ekonomik ilişkiler. Ekonomik ilişkiler her zaman siyasi tartışmaların dışında tutulmalıdır. 'Biz Türkiye'nin canını yakarız, bu şekilde Erdoğan'a zarar veririz, AK Parti'ye zarar veririz' gibisinden yaklaşımlar sadece AK Parti seçmeni tarafından değil, milletimizin tamamı tarafından olumsuz karşılanacaktır.

Türkiye'nin cumhurbaşkanı ve Türkiye'yi ayrı değerlendirmek gibi ya da Türkiye'de yüzde 51 ve 49'u ayrı değerlendirmek gibi ya da Türkiye hükümetiyle Türkiye vatandaşlarının bir kısmı arasında dış politika konularında bir ayrışma sağlayarak ayrı yöne yönelmelerini sağlamak gibisinden bir takım, maalesef herkesin gördüğü, açıkça deşifre olmuş bir takım politikaları hayata geçirebileceklerini sanıyorlar. Türkiye'nin olgunluğunun, devletimizin derinliğini, büyüklüğünün, milletimizin sahip olduğu tarihsel tecrübenin farkında değiller. Biz bir kere daha herkese olgun bir şekilde ilişkileri sürdürmek, siyasi sorunların çözümü için siyaset, diplomasi kanallarını etkin bir şekilde devreye sokmak, ilişkilerin daha çok gelişmesine imza atmak, serbest ticareti daha çok büyütmek Türkiye AB ilişkilerini daha güçlü hale getirmek için daha çok gayret etmek konusundaki çabamızın, gayretimizin, arzumunuz altını çizerek sesleniyoruz. Aramızdaki sorunları beraberce konuşarak çözelim. Diplomasi siyaseti bunun için üretilmiştir, bu ilişkilerin tarihsel derinliğine zarar vermeyelim.

Bizden sonraki nesillerin zarar göreceği bir takım işlere imza atılmasın ve özellikle Avrupa'nın büyük ülkeleri İkinci Dünya Savaşı öncesi ve yaşanan tecrübelerden ders çıkararak Avrupa'da ırkçılığın, İslamofobinin Türkiye düşmanlığının yükselmesine karşı gündelik siyasetin dışına çıkacak tutumlar geliştirebilsinler. Eğer bu geliştirilemezse o günlerden ders alınmamış demektir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu şey, daha çok diplomasi, daha çok barıştır, serbest ticaretin daha çok gelişmesidir, halklar arasında daha çok diyalogdur. Dolayısıyla biz ülkemizi ziyaret eden Alman, İngiliz, Rus vatandaşlarına her zamanki Türk misafirperverliğini göstermeye devam edeceğiz, onlara her zaman ikinci evinize hoş geldiniz demeye devam edeceğiz. Siyasi tutumumuzu da buna göre şekillendireceğiz."