Gündem Acelecilik şeytani tuzaklara açıktır

Acelecilik şeytani tuzaklara açıktır

24.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Modern yaşam, insanları aceleci yaptı. İbadetlerimizde bile aceleci olduk. Aceleyle verilen kararlara da şeytanın karışma ihtimali büyüktür. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır”

Acelecilik şeytani tuzaklara açıktır

İçinde bulunduğumuz modern çağ, insanı adeta hız tutkunu haline getirdi. Gözümüz sürekli saatte, daha çabuk, daha hızlı olmak için yarışıp duruyoruz. Devamlı bir koşuşturma ve gerilim içindeyiz. Yemek yememizden alışkanlıklarımıza kadar her şey baş döndürücü bir hızla seyrediyor. İbadetlerimizde bile aceleciyiz. Kuran’ı okurken acele ediyoruz. Namazı acele kılıyoruz, tesbihatı ve duayı çoğu zaman ihmal ediyoruz ya da acele yapıyoruz. Hac sırasındaki aceleciliğimiz yüzünden ibadetin tadını tam olarak alamıyoruz.
İbn Abbas naklediyor: Arefe günü Allah Resulü ile birlikte (Arafat’tan Müzdelife’ye) doğru ilerliyorduk. Resûli Ekrem arka tarafta bazı kimselerin bağırıp çağırdığını, develerini dövdüğünü, develerin de böğürdüğünü duyunca, onlara kamçısıyla işaret ederek şöyle buyurdu: “İnsanlar! Yavaş olun! Acele ederek sevap kazanılamaz.”
İnsan yaradılışında
Aslında acelecilik insan yaradılışında var olan bir özelliktir. Kuran’da ‘İnsan, hayır için dua eder gibi kötülük için de dua eder. İnsan pek aceleci bir tabiata sahiptir!’ buyurulur (el-İsrâ 17/11). Bununla birlikte üstünlük tutkusu, bencillik ve rahata düşkünlük gibi, acelecilik de insan tabiatında şeytani tuzaklara açıktır. Aceleyle verilen kararlara şeytanın karışma ihtimali büyüktür. Kendimizi hıza kaptırdığımızda ruhumuzdan da uzaklaşıyoruz. Halbuki varlığımız ancak bir başkasının varlığıyla, ona zaman ayırarak, onunla sohbet ederek değerli hale gelir.
Rabbimiz, kendisine isyan edenlerin bile cezasını hemen, aceleyle vermiyor, Halîm ismi gereği onlara mühlet tanıyor. Dolayısıyla bir işi teenniyle, yani acele etmeden iyice düşünerek yapmak, ilahî ahlakın bir yansıması olup Sevgili Peygamberimizin de övgüsüne muhatap kılar. Bir defasında Efendimizle görüşmek üzere Mekke’den Medine’ye gelen bir grup doğrudan onun yanına gider. Bu arada bir sahabî arkadaşlarından ayrılır. Temizlenip güzel bir elbise giydikten sonra Resûlullah’ın huzuruna çıkar.
‘İki güzel haslet var’
Onun bu davranışını çok beğenen Resûl-i Ekrem şöyle buyurur: “Sende Allah’ın sevdiği iki güzel haslet var; bunlardan biri hilim, diğeri teennîdir”.
Peygamber Efendimiz’in söz ve uygulamalarına baktığımızda özellikle beş hususta ağır davranmayıp acele etmenin daha faziletli olduğuna işaret etmeliyiz: Misâfir geldiğinde ona ikramda bulunmak, bir günahın ardından hemen tevbe edip af dilenmek, farz namazları vaktinde kılmak, çocuklarımıza dini bilgileri öğretmek, zamanı gelince onları evlendirmek ve vefat eden bir kardeşimizin cenaze namazını kılarak bir an önce onu defnetmek. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır”.

Haberin Devamı

İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin”

Bir ayet

İman edenler ve güzel işler yapanlarla, huşu içinde Rablerine boyun eğenler, işte asıl cennet ehli bunlardır ve orada devamlı kalacaklardır (Hûd 11/23)

Bir hadis

Dul kadınlara ve bir günlük geçimleri olmayan fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihat eden veya gündüz oruç tutup, gece namaz kılan kimse gibidir.

Acelecilik şeytani tuzaklara açıktır
Teşvikiye Camii

Teşvikiye Camii, İstanbul’un gözde semtlerinden Nişantaşı’ndadır. Cami, 1854 yılında Sultan Abdülmecit tarafından inşa ettirilmiştir.
1794-1795 yıllarında Sultan III. Selim tarafından inşa ettirilmiş olan mescidin yerine yapılmıştır. Padişahın gezileri sırasında namaz kılması için yapılan ahşap mescit, o dönemdeki Nişantaşı’nda yapılmış ilk binadır. Avlusunda bulunan iki menzil taşından, bir zamanlar atış talimlerinin bu civarda yapıldığı anlaşılmaktadır. Sultan Abdülmecit’in Topkapı Sarayından Dolmabahçe Sarayına taşınması ile hanedan üyeleri ve Devlet ricali Nişantaşı’na taşınmaya başlamıştır.
Caminin mimari planı kareye yakın dikdörtgendir. Zemin katının bir bölümü son cemaat yeri olarak ayrılmış, bir hünkâr mahfilinden (daire-i hümayun) oluşmaktadır. Cami, harap olduğu için 1854 yılında Abdülmecit tarafından olasılıkla yeniden yaptırılmıştır. Bu yenilemeye dair kitabedeki “Eser-i Avatıf-ı Mecidiyye Mahallei Cedide-i Teşvikiyye” yazısı caminin Teşvikiye’nin gelişmesiyle eşzamanlı olduğuna işaret eder. Teşvikiye Cami, son olarak 1891 yılında yenilenmiştir.

Haberin Devamı

Medine’ye ilk hicret eden sahabi: Musab bin Umeyr

İlk müminlerden biri olan Musab bin Umeyr zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Müslüman olduktan sonra bir süre namazlarını ailesinden gizli kıldı. Durumu öğrenilince babası ve annesi onu müslüman olduğu için hapsettiler ve yolundan dönmesi için baskılar yaptılar, fakat vazgeçiremediler. Resûl-i Ekrem, Medinelilerin isteğiyle onu İslam tarihinin ilk muallimi olarak görevlendirdi. Mus‘ab, Hz. Peygamber’in tebliğ tarzını çok iyi kavraması, Kurân-ı Kerîm’den o zamana kadar inmiş ayetleri ezbere bilmesi ve etkili konuşmasıyla tanınmış şahsiyetlerin İslâm’ı kabul etmesini sağladı. Uhud Gazvesi’nde Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmayıp sancaktarlık görevini yerine getiren Mus‘ab şehid düştü. Onu saracak bir kefen bulamadılar. Bedenini hırkasıyla örtmeye çalıştıklarında başına çekince ayakları, ayaklarına çekince başı açılıyordu. Sonunda başını örttükler, ayaklarının üstüne de kokulu bir ot demeti koydular.
Hz. Peygamber, yoksul bir kıyafet içindeki Mus‘ab’ı yanındakilere göstererek onun bir zamanlar en güzel elbiseleri giydiğini, en güzel yemekleri yediğini, fakat Allah ve resulünün sevgisini her şeye tercih ettiğini söyledi. Ardından, “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice kişiler vardır. Onlardan bazısı sözünü yerine getirip o yolda canını vermiş, bazısı da -şehitliği- beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde -sözlerini- değiştirmemişlerdir” meâlindeki âyeti (el-Ahzâb 33/23) okudu.

Haberin Devamı

Hazreti Peygamber’den bir dua

Haberin Devamı

Peygamber Efendimiz hasta ziyaretinde şu duayı yapardı: ‘Ey insanların Rabbi olan Allah’ım! Hastalığı giderip, şifa ver! Sen şifa vericisin. Senden başka şifa verici yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!

Temeli takva üzerine kurulu mescit: Kubâ Mescidi

Hz. Peygamber hicret sırasında on dört gün Medine yakınlarındaki Kubâ’da kalmıştır. Kubâ’da kaldığı günlerde inşaatında kendisinin de bizzat çalıştığı ilk mescidi yaptırmıştır. Kuran’da “ilk günden beri temeli takvâ üzerine kurulu” diye sözü geçen mescid çoğu rivayete göre Kubâ Mescidi’dir. Bu mescit yapılırken Resûl-i Ekrem’in bir işçi gibi çalıştığı, taşıdığı ağır taşları ellerinden alıp yardımcı olmak isteyenlere bir başkasına yardım etmelerini söylediği nakledilir.
Peygamber Efendimiz Medine’ye yerleştikten sonra da cumartesi, bazen de pazartesi günleri ve ramazanın 17. günü Kubâ’yı ziyaret eder, mescidinde namaz kılıp verilmekte olan Kuran derslerini denetledikten sonra aralarında düşmanlık olan kimseleri barıştırırdı. Allah Resûlü’nün Kubâ’da namaz kılmayı umreyle eş değerde gördüğü rivayet edilmektedir.

Haberin Devamı

Yaşlılar cennete giremez

Bir gün çok yaşlı bir hanım, Peygamberimizin huzuruna gelir. Gözlerinde yalvaran bakışlarla “Ey Allah´ın elçisi!” der. “Beni cennete koyması için Allah´a dua eder misin?” Peygamberimiz duraklar. Herkes Efendimiz’den “Tabii elbette dua ederim” demesini beklemektedir. Peygamberimiz bir süre sessiz kaldıktan sonra yaşlı hanımın yüzüne bakarak “Ne yazık ki yaşlılar cennete giremez” deyince herkes hayretler içinde kalır.
Kadıncağız ağlamaklı gözlerle Peygamberimizin yüzüne bakınca, efendimiz gülümseyerek şöyle buyurur: “Endişe etme. Bu yaşlı halinle değil, en genç halinle cennete alınacaksın. Çünkü cennete herkes genç olarak girecek.” Cevabı duyan yaşlı teyzenin sevinci ve hissettiği rahatlık yüzündeki tebessüme yansımıştır.

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com