Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başlıktaki soruyu hemen yanıtlayalım: Esas pozisyonlarda, stratejide -en azından şu aşamada- değişen bir şey yok. Ama üslupta, taktikte bazı yenilikler var...
Geçen cumartesi günü Cenevre’de “Altılar” ile İran arasında yapılan toplantının sonucunu bu şekilde özetleyebiliriz.
Başta çok önemsenen bu toplantının başlıca özelliği, ABD’nin ilk kez “üst seviyede” (Dışişleri Müsteşarı William Burns’ün katılımıyla) temsil edilmesidir. Washington böylece bir süredir İran’la, tartışmalı nükleer programı konusunda devam eden müzakerelere daha aktif olarak iştirak etmiş oluyor.
Bu “yenilik”, Bush yönetiminin son günlerde İran politikasında yer aldığı bildirilen bir değişikliğin de işareti. Örneğin ABD, 1979’dan beri İran’la kesik olan ilişkilerini, farklı şekillerde, (Tahran’da “menfaat ofisi” açmak suretiyle) yeniden canlandırmayı planlıyor.
İran’a karşı sert tavrıyla tanınan Bush yönetimini şimdi değişik bir yaklaşım sergilemeye iten çeşitli nedenler var. Başkan’a yakın çevreler dahi, İran’ı sırf tehditle, baskıyla “yola getirme”nin pek mümkün olmadığının farkındalar. Benzer bir durum Kuzey Kore’yle nükleer kriz döneminde yaşandı. Sonunda diplomasi yoluyla Korelilerle uzlaşma sağlanması, bir örnek olarak gösteriliyor.

Yaklaşım ve üslup

Bush yönetiminin İran konusundaki yeni diplomatik açılımları, yaklaşım ve üslup bakımından bir değişiklik sergiliyor. Ancak Washington’un, İran’ın nükleer programı çerçevesinde -atom bombası üretme olanağını verecek olan- uranyum zenginleştirme çalışmalarına karşı muhalefeti aynen devam ediyor. Ve ABD, İran bu çabalarına son vermediği takdirde, yeni siyasal ve ekonomik yaptırımları uygulamaya kararlı olduğunu açıkça ilan ediyor.
Ya İran’ın tutumu? Cenevre’deki son toplantı, İran dahil tarafların şimdiye kadar savundukları pozisyonlarda bir değişiklik olmadığını açıkça ortaya koydu.
Cenevre’de, daha önce AB’nin dış politika sorumlusu Javier Solana tarafından Tahran’a götürülen son önerisi, gündeme geldi. Bu öneriye göre, İran 6 hafta boyunca uranyum zenginleştirme çalışmalarını “donduracak”, buna karşılık uluslararası camia da İran’a karşı yeni bir yaptırım uygulamayacak. Bu 6 haftanın bitiminde, taraflar gene daha önce de sunulan bir öneri paketini müzakere edecek. Bu da esasta, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçmesine karşılık kapsamlı bir ekonomik ve teknolojik destek programını öngörüyor...
Cenevre’de İran 6 haftalık “karşılıklı dondurma” önerisine direkt yanıt vermedi. Bu nedenle bu görüşmelere 2 hafta ara verildi. Yani sonuçta Cenevre’den somut bir sonuç çıkmadı...

Temel pozisyonlar

İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarının oldukça karmaşık olan teknik ayrıntıları bir yana bırakılırsa, gerek Tahran’ın gerekse Batılıların (ve bir ölçüde “uluslararası camia”nın) temel pozisyonları birbirlerine ters düşüyor: İran nükleer programını istediği gibi yürütme hakkına sahip olduğunu, kaldı ki, bu programın barışçı amaçlar güttüğünü belirtiyor. Batılılar (ve genelde “Altılar”) ise, İran’ın, nükleer silah üretimine yönelebileceği kaygısıyla, uranyum zenginleştirme faaliyetine son vermesini istiyor.
Başta belirttiğimiz gibi, bu temel pozisyonlarda şimdilik bir değişiklik yok. Taktik farklılıklar nispeten iyimser bir hava yaratıyor; ama bunun da ne kadar gerçekçi olduğunu herhalde iki hafta sonra daha iyi anlayacağız.