Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yabancı statüsünde  olan dört grup

Türkiye’nin, öncüleri arasında bulunduğu ve 2018’de onaylanan Küresel Mülteci Mutabakatı çerçevesinde aralık ayında en üst düzeyde katılmaya hazırlandığı Küresel Mülteci Forumu toplantıları öncesinde bağlı olduğu uluslararası ilkelerinden sapma anlamına gelecek bir politika değişikliğine gitmesi mümkün görülmemektedir.

Ancak tüm bu argümanlara karşılık eğer geri gönderme gerçekleştiyse, bunun hukuki boyutuyla ele alınması gerekir.

Bazı savlara göre geçici koruma altındaki Suriyelilerin geri gönderilmeyeceği resmen açıklanmış olmakla beraber, veri güncellemeleri sırasında kayıtları yenilenmediği için bazı Suriyeliler geçici korumadan çıkarıldıkları gerekçesiyle geri gönderilmiş olabilirler.

Haberin Devamı

Sayı 500 binden fazla

Zorla geri gönderilme iddialarının gerçek olabileceğine yukarda sıraladığımız ikinci dereceden delillerle karşı çıkarken, İstanbul valiliğinin açıklamasındaki unsurlar üzerinde dikkatle düşünmemiz gerektiğine inanıyoruz. Valilik açıklamasında başlıca dört grup yabancı statüsüne atıfta bulunuyor. Bunların birincisi İstanbul’da kayıtlı 500 binin üzerinde, geçici koruma kapsamındaki Suriyeli Mülteci. Açıklamadaki ikinci statüdeki yabancılar, İstanbul’da geçerli ikamet izinleriyle yaşayan ancak uluslararası koruma statülerinin dışında bulunan yabancı kişiler. Düzenli göçmen diyebileceğimiz bu kişilerin sayının da 500 bin civarında olduğu kaydediliyor. Toplam sayıları bir milyonun biraz üzerinde olan bu iki yabancı grubuyla ilgili bir sorun bulunmuyor. Valilik açıklamasında yer alan üçüncü grubu, başka şehirlerde kayıtlı olmakla beraber, mecburi ikamet şehirleri yerine İstanbul’da düzensiz yaşayan tahmini 200 bin kadar Suriyeli mülteci oluşturuyor. Dördüncü statüdekiler ise, Türkiye’ye ister düzenli olarak giriş yaptıktan sonra kalma sürelerinin ötesinde İstanbul’a yaşamaya devam eden ya da tamamen düzensiz ülkeye girmiş ve İstanbul’da yaşayan yabancılar.

Mecburi ikamet illerindeki imkânlar, İstanbul’u cazibe merkezi yapan unsurlara göre ağır basmadıkça geri dönüşler hem mülteciler, hem geri dönecekleri iller için yeni sıkıtılar doğuracaktır. Alınacağı söylenen güvenlik denetimleri bir süre sonra gevşeyince başta İstanbul olmak üzere benzeri büyük kentlere doğru hareket yeniden başlayacaktır. Aralarında bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler olmak üzere kimi ev sahibi ülkeler, mülteci ve göçmenleri dolaylı baskılarla yıldırarak ülkelerine geri göndermeyi bir yöntem olarak kullanıyorlar. Sosyal hizmetlere erişimin kısıtlanması,  açlığa yol açacak derecede yardımların kesilmesi, çalışmalarının yasaklanması, aile birleşimine konan kısıtlamalar mültecilerin zorla geri gönderilmelerinin yaygın araçları olarak kullanılıyor. “Hayatı zehir ederek geri gönderme” uygulamalarının bir örneğini bugün Lübnan’da gözlüyoruz. Lübnan hükümeti son günlerde ülkede yaşayan Suriyeli mültecilerin Suriye’ye dönmelerini hızlandırmak için önemli adımlar attı. Son iki ayda, mültecilerin kendi elleriyle inşa ettikleri evleri yine kendi elleriyle yıkmaya zorlanmaları, izinsiz çalışanların tutuklanmaları, koruma önlemlerinin giderek azaltılması ve artan mülteci karşıtlığı bu önlemlerin arasında yer alıyor. Polis denetimlerinde lokantalarda, berber dükkânlarında, fırınlarda ve benzer alanlarda izinsiz çalıştıkları tespit edilerek tutuklanan bazı Suriyelilerin zorla Suriye’ye gönderildikleri iddia ediliyor.

Haberin Devamı

Hakeme ihtiyaç var

Haberin Devamı

Bütün caydırıcı önlemlere rağmen geri gönderilenlerin Suriye’de kendilerini bekleyen zulüm görme tehdidi nedeniyle, Lübnan’da kalmak için direniyor. Türkiye’de alınacak bazı kısıtlayıcı önlemlerin dolaylı bir biçimde geri göndermeme ilkesinin ihlali anlamına gelmemesi gerekiyor.

Gerek ülke, gerekse mültecilerin güvenliğine tehdit oluşturan nefret söylemi, dezenformasyon bombardımanı, koordinasyon eksiklikler, yasal boşluklar ve entelektüel kapasite noksanlığı karşısında konuya toplumca yeni bir bakış açısıyla yaklaşmamız zorunlu hale geldi.  Tarafsız ve uzman bir kurum olarak UNHCR’ın, Türkiye’nin bugünkü durumdan çıkışında ve toplumsal bölünme karşısında hakemlik yapması büyük önem taşıyor.

BİTTİ