Engin Uğur Ağır

Engin Uğur Ağır

enginuguragir@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir’e 1966 yılının ağustos ayında geldik.
İlk durağımız Foça oldu ve denizi ilk kez burada gördüm...
Babamın eğitimci olmasından dolayı dönemin ilçe milli eğitim müdürü, şimdiki Foça Öğretmenevi’nin olduğu yerde konaklamamıza izin verdi.
Yaklaşık iki ay sonra, Çamdibi’ni ikamet yeri olarak belirlemiştik.
Düşünün, tam 54 yıldır herkesin hayran kaldığı kentte yaşıyorum.
Ne mutlu bana...

Şimdiye kadar İzmir için birçok şey söylendi, birçok anektodda bulunuldu.
Kısaca, çok şey yazıldı, çizildi...
Ancak hiç kimsenin araştırmacı yazar Yaşar Ürük kadar dirsek çürüttüğünü sanmıyorum.
Ürük, Talat Kutlu Kaya’nın girişimi ve Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Başkanı Fadıl Sivri’nin desteğiyle öyle bir İzmir kitabı hazırlamış ki sormayın...

Şimdiye kadar bilmediğim birçok konuyu öğrenmenin mutluluğunu yaşadım, tanıtım toplantısında.
Kitabın başlığı, “İzmir’de Ticaret Hayatı ve Çarşılar (1850-1930)”
1973 yılının Eylül ayında kitabı hazırlamak için kararını vermiş Ürük.
Yani, 47 yıldır uğraş veriyor bu muhteşem eseri yayınlamak için.
Ancak ara vermiş çalışmalarına ve 1996 yılında kaleme almaya başlamış.
Her gün en az altı saattini ayırmış.

21’inci kitabının kendisi için çok önemli olduğunu belirten Ürük, “300 günde bitirmeyi hedeflemiştik. Ancak yedi ayda bitirdik. Sekiz ana bölümden oluşan eserde, 1850-1930 yılları arasında İzmir ile ilgili her konuya değindik. Şimdiye kadar yeterince yazılmamış bilgileri ele aldık” dedi.
Kitaptan örnekler verecek olursak, Alsancak Garı’nın 1853’te açıldığını, Çakabey’in ilk gemileri İzmir’de yaptığını, üç ana hatta rıhtım, Göztepe ve Karşıyaka’da tramvayların taşıt aracı olarak kullanıldığını, Kadifekale’yi Aydınoğlu Mehmet Bey’in aldığını, ilk ticaretin dünyanın en büyük açıkhava alışveriş merkezi olan ve içinde 52 çarşıyı barındıran Kemeraltı’nda yapıldığını, o dönemde 34 han ve 14 otel bulunduğunu, İzmirlilerin telefon, elektrik ve havagazıyla nasıl tanıştığını öğrendim.

Yine çarpıcı bir konuya dikkat çekti Ürük, 1850-1930’lu yıllar arasında İzmir’de 18 hastane, 51 eczane bulunduğunu belirtti, “Dönemin doktorları, muayenehanesi olmadığı için eczanelerde hastaları kabul ediyordu. Yazdığı ilaç da yine aynı eczanede hazırlanıyor ve hastalara veriliyordu” dedi.
Yine 1850’li yıllarda İzmir’in bir numaralı müzik kenti olduğunu, yolu Ege’nin incisi kentten geçmeyen hiçbir şarkı ve şarkıcının dünyada ünlü olmasının mümkün olmadığını söyledi Ürük, “O dönemde İzmir’de plak fabrikası vardı. Sosyal hayat ve eğlence dünyası çok konuşulurdu. 15 ünlü otel, 50 eğlence merkezi, 37 tiyatro, 32 sinema, 51 kafe ve 120’nin üzerinde pasaj vardı” diye konuştu. Günümüzdeki eğlence merkezi, tiyatro ve sinema sayısını düşünün.
Geçmişte neymiş, şimdi ise ne olmuş.
Tersine dünya!

Yüzlerce kez gidip geldiğim Fevzipaşa Bulvarı’nın yapımının da 1917’de başladığını ve 1941 yılında tamamlandığını, 1050 metre olduğunu, geçmişte incir bayramı yapıldığını öğrendim.
Kitabın son bölümünü İzmir yangınına ayıran Ürük, çarpıcı açıklamalarda bulundu:
“1922 yılının Eylül ayında çıkan yangın, İzmir’i karalara bürüdü. 50’nin üzerinde medrese ve 1000’e yakın dükkan kül oldu. İki gün süren alevler, birer gün arayla çıkan dokuz şiddetindeki lodos ve poyraz yüzünden büyüdü. Biz bunu hesaplarken rüzgarda dumanın hızını ölçtük. Meteoroloji mühendisleri yardımcı oldu. Yatış açısını hesapladık ve bu sonuca ulaştık.”

Yangının izlerinin yakın zamana kadar Çakaloğlu Han ve Fransız Kültür Merkezi binasının mermerleri arasında kaldığını, daha sonra da silindiğini hafızama kaydettim.
Ürük’ün bu açıklaması gösteriyor ki, İzmir’i kimin yaktığı hala belli değil.
Yangının ardından doğan Kültürpak’ın İzmir için değerli olduğunu vurgulayan Ürük, “Bu kent için ne yapılsa az” şeklinde konuştu.

Eser için 109 kitaptan yararlandığını, hala birçok konunun araştırılmayı ve yazılmayı beklediğini söyleyen Ürük, İzmir’i güçlü bir dişi şehir olarak tanımlıyor.
Bütün bölümlerine İzmir’in ticaret hayatı açısından baktıklarını, en ince ayrıntılara kadar yazmak istediklerini belirten Ürük, “Yoksa kitabımız tam 12 ciltten oluşurdu. Ancak uzatmadık. Şimdi sırada İzmir sinema ve spor tarihi var. Ömrüm elverirse çalışmamı sürdürecek, güzel bir eser daha kazandıracağım İzmirliler’e” dedi.

Kitabın hazırlanmasına katkı koyan başta Yaşar Ürük olmak üzere, Talat Kutlu Kaya, Fadıl Sivri, NEMPORT Liman İşletmeleri ve İZKA İnşaat’a ne kadar teşekkür etsek az.
1850-1930 dönemine ait önemli bilgilerin yer aldığı muhteşem eserin elime ulaşmasını dörtgözle bekliyorum.
Ürük’e sağlıklı ömür diliyor ve diğer kitaplarını da bir an önce kaleme almasını öneriyorum. Çünkü, bizim kuşağımız ve çocuklarımızın bu bilgileri mutlaka ve mutlaka öğrenmesi lazım...