Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merak ediyorum, “Ama onlar da bizim acılarımıza duyarsız kaldı” diyen taksici nerede şu anda? Havaalanında mahsur kalanları (Türkleri değil turistleri) kelle başı 100 dolara taşımak için tam gaz olay yerine koşmuş mudur?
Paris saldırıları sonrası vahşice katledilen sivillerin ardından kıs kıs gülerek, “İyi oldu gâvurlara diyen” değerli esnafımız okur mu bu yazıyı?
Ankara Katliamı’nda IŞİD bombasıyla hayatını kaybedenleri, kendi ülkesinin vatandaşının, kardeşinin cenazesini yuhalayanlarda zerre utanma duygusu oluşmuş mudur, biz yuhaladık, onlar taziye bildirdi diye?
“Vatandaş neden yuhalıyor onu da anlamak lazım” diye yazan IŞİD’le empati uzmanı yazarlarımızın utanma duygusu az da olsa harekete geçmiş midir? Sanmam.
Milletvekilimizin, “Eleştirenler umarım böyle bir patlamada can verirler” diyerek henüz olayın şokundaki vatandaşına beddua okuduğu sırada, Coldplay solisti Chris Martin sahneye Türk bayrağıyla çıkıyor, Türk halkıyla dayanışma sergiliyordu .
Rock dergisi NME, saldırının üzerinden bir saat geçmeden uluslararası çapta müzisyenlerin İstanbul’daki saldırıya dair taziye mesajlarını Twitter’dan derlediği bir haberle aktardı.
Patlama olduğu sırada İstanbul’da konser veren Nile Rodgers derhal Twitter hesabından bir mesaj yayınladı.
Ardından, dünyanın büyük şehirlerindeki anma ve dayanışma mesajları geldi. Yani yasımızı gene tutamadık. Biz karşılıklı küfürleşirken bizim yerimize Paris’te, Berlin’de, Londra’da tuttular.
Söyleyin, yarısı ağlarken diğer yarısı göbek atan topluma toplum denebilir mi?
*
Önceki gün Gündüz Vassaf Cumhuriyet gazetesindeki röportajında toplumdaki vurdumduymazlığın, yas tutamamanın bir bakıma fırtınadan önceki sessizlik olduğuna işaret ediyordu. Duyarsız gibi görünen toplumun aslında sabrının sonuna yaklaştığını söylüyor üstat.
“Bu, gelecek için bir özgürlük ifadesi. Düzenin ipliğinin pazara çıkması. Kanıksamak diye gördüğümüz, apolitik olarak değerlendirdiğimiz hal, aslında çöken düzenin oyununa katılınmadığının ifadesi” diye konuşmuş.
Bakalım haklı çıkacak mı?

‘Bayramda en güzel yer İstanbul’ günleri

Şu anda İstanbul, limon ve şeker oranı tam tutturulmuş buz gibi bir limonata kıvamında. Sıcak olmasına sıcak ama püfür püfür poyraz esmekte ve serinletmekte. Tatile çıkmayanlar için (ve benim için de) “Bayramda en güzel yer İstanbul abi” günleri başlamıştır.
İstanbul’u çağdaş medeniyetler seviyesine çekmenin ya da bunun basit bir demosunu yaratmanın çok basit bir yolu var. Bayramda İstanbul’da dolaş.
Bu şehirde nüfusu yarı yarıya azalttın mı, al sana İsveç, Norveç medeniyet düzeyi.
Önceki gün arabayla şehri dolaştık. Kadıköy - Levent arasını normal bir süratle 13 dakikada aldık. Ne trafik var, ne itiş kakış. Gürültü kirliliği azalmış, çöp azalmış, stres azalmış, insanlar daha sakin, huzurlu, güler yüzlü...
İstanbul’un geleceğiyle ilgili projeler geliştirenlerin, bu şehrin daha fazla büyümesine izin vermemesi lazım. Mutluluğun sırrı nüfusu merkezde toplamak değil çevreye yaymakta.
Bu vesileyle hem tatile gidenlerin, hem şehrinde köyünde kasabasında kalanların Şeker Bayramı’nı kutlar, bayram yemeklerinin ve gidilen tatillerin herkese biraz huzur ve pozitif enerji aşılamasını dilerim.

Bir film önerisi

“Hitler’e Suikast” adlı film sonunda vizyona girdi. Bayramda şehirde yapılacak en güzel şey belki de klimalı bir salonda film izlemek olabilir. Fırsat bulursanız 1939 yılında Hitler’e düzenlenen suikastın hikâyesini izleyin. Film çok etkileyici ve sorduğu sorular çok güncel.