Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya Ekonomik Forumu, üçüncü kez Küresel Beşeri Sermaye Raporu’nu yayınladı. Uzun vadeli ekonomik başarı açısından önemli bir belirleyici olan beşeri sermaye, hem tek tek bireyler için hem de ekonominin bütünü için değerli. Beşeri sermaye, işgücünün niteliklerinin bileşimi olarak tanımlanıyor. Yani, bireylerin eğitim yoluyla kazandıkları bilgi ve nitelikler, işbaşındaki eğitimlerle kazanılan beceriler, iş tecrübesi, kişisel iletişim, kendini yetiştirme, sosyalleşme ile nesiller arası görgü ve bilgi transferi gibi unsurların bütünü. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı raporda da beşeri sermayenin, benzer şekilde, bir ülkedeki kişilerin sahip oldukları ve üretim sürecinde kullanabilecekleri yetenek, nitelik ve becerilerinin toplamı olarak ele alındığı görülüyor.

Haberin Devamı

Beşeri sermaye endeksinde ülkelerin “eğitim”, “istihdam” ve “işgücü” arasındaki ilişkileri temsil eden bileşenler üzerinden sıralandığı görülüyor. Bir önceki yılın raporunda eğitimli, üretken ve sağlıklı işgücünün gelişmesine katkı sunan faktörler araştırılmıştı. Bu yılki rapordaysa daha iyi bir eğitim politikasının nasıl oluşturulabileceğinin yanı sıra geleceğin işgücü planlamasının nasıl daha iyi yapılabileceği hususlarına odaklanılmış.

90 milyon okulsuz

Küresel beşeri sermaye görünümünün her zamankinden daha karmaşık hale geldiğini vurgulayan Dünya Ekonomik Forumu, raporunda da ilgi çekici tespitlere yer veriyor.

İlk olarak raporda, 2020 yılına kadar gelişmekte olan ülkelerde her gün yaklaşık 25 bin yeni işçinin işgücü piyasasına gireceği öngörülüyor. Buna karşılık, küresel düzeyde 200 milyondan fazla insanın işsiz olmaya devam etmesi bekleniyor. Ayrıca, önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 50 milyon yüksek nitelikli iş için başvurularda bir açık olacağı da tahmin ediliyor. Yani, küresel işgücü piyasası açısından gelecekteki tek problem işsizlikle mücadele olmayacak, aynı zamanda yüksek nitelikli işgücü açığını karşılamak olacak.

Dünya Ekonomik Forumu verilerine bakılınca, bugün ne yazık ki 90 milyon çocuğun ilkokula erişimi olmadığı, yani okula gitmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bunun yanında 150 milyon çocuk ortaokula, yüz milyonlarcası da üniversiteye gitmeyi başaramıyor. Diğer yandan, tüm dünyada her yıl 4 milyon nitelikli öğretmen sıkıntısı yaşandığını da göz ardı etmememiz gerekiyor. Tüm bunlar, küresel beşeri sermaye birikimini olumsuz yönde etkiliyor.

Haberin Devamı

Yeni sanayi devrimi

Adına “4. Sanayi Devrimi” de denilen, teknolojik yeniliklerle şekillenen yeni dalga, Dünya Ekonomik Forumu’na göre, sanayide ve işgücü piyasalarında küresel anlamda radikal bir değişimi de beraberinde getirecek. Bu çerçevede akla ilk gelen ülkeler, halihazırda da endüstriyel robotları hızla benimsemiş Çin ve Kore Cumhuriyeti gibi yükselen ekonomiler...

Endeksin ilk üç sırasında Finlandiya, Norveç ve İsviçre var. Yani, geçen yılki sıralama, neredeyse hiç değişmemiş. Söz konusu üç ülke de en etkin düzeyde gelişmeye devam ediyor çünkü mevcut beşeri sermaye potansiyelinin neredeyse yüzde 85’ini kullanıyorlar. Onları, geçen yılki gibi Japonya ve İsveç’in izlediği görülüyor. Diğer yandan, en düşük beşeri sermaye skorlarına sahip olan ülkeler Moritanya, Yemen, Çad ve Nijerya.

Haberin Devamı

Türkiye yarışta nerede?

Bir önceki yılla karşılaştırıldığında, Arnavutluk, Çin, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle benzer skorlara sahip Türkiye’nin, listedeki yerini koruduğu görülüyor. Bununla birlikte, beşeri sermaye skorları yaş grupları itibarıyla değerlendirildiğinde, genç nüfus açısından Türkiye’nin listedeki yeri çok daha iyi.

Buna göre, 15-24 yaş grubu itibariyle listenin 44. sırasına yükselen Türkiye’nin, 0-14 yaş grubu itibariyle de 59.sırada olduğu görülüyor. Yani, aslında eğitimli genç nüfus potansiyeliyle Türkiye’nin beşeri sermaye birikimi her geçen gün daha iyi düzeye doğru gidiyor. Öte yandan, Türkiye’nin skorlarını aşağıya çeken, yani listenin daha alt sıralarında yer almasına neden olan unsur, göreceli daha düşük eğitim düzeylerine sahip yetişkin nüfus. Dolayısıyla bu göstergeler, Türkiye’nin genç nüfus potansiyelinin neden çok önemli olduğunu ve eğitime neden daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini bize bir kez daha gösteriyor.