Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllardır herkes kafasına göre takılıyor. Kimi içine iki şarkı koyup, ‘albüm’ diye satıyor, kimi de 15 şarkıyla yetinmiyor. Birilerinin bu konuda bir şeyler yapıp, tüketiciyi koruması gerekmez mi?


Bir havayolu şirketinin tarifeli uçak seferlerinden birinin biletini aldığınızda, hangi gün, hangi saatte nereye ve ne kadar sürede uçacağınız bellidir. İstanbul’dan Trabzon’a uçmak için bilet aldığınız havayolu şirketi, “Canımız öyle çekti” diye sizi Ankara’da veya Çarşamba Havaalanı’nda indirebilir mi?
Peki Türkiye’de bir konser için bilet aldığınızda, dinlemeye gittiğiniz sanatçının sahnede ne kadar kalacağına ve asgari kaç şarkı söyleyeceğine dair bir ön bilginiz olur mu?
Olmaz.
Çünkü şarkıcının insafına bağlıdır her şey.
Canı çeker üç saat şarkı söyler, canı istemez bir saat sonra çeker gider. Sahnede olan biten şeylerin çoğu spontane gelişir.
Ama hazırlığı aylarca süren albümlerde durum öyle değildir.
Her şey önceden planlanır. Buna rağmen ‘albüm’lerde bir standart yoktur. Bir CD’ye müzik ve şarkı yüklenmesi ona ‘albüm’ denmesi için yeterli midir?
O şarkıların adedinin ve toplam sürelerinin hiçbir önemi yok mudur? Elbette ki vardır ve olmalıdır. Ama gel gör ki Türkiye’de işler böyle yürümüyor.
İçine iki şarkı kaydedilen CD de, içinde 17 şarkı olan da insanlara ‘albüm’ olarak satılıyor; üstelik de aynı fiyattan.
Her şeyi devletten beklemeye alıştığımız için, ‘devlet baba’ bu konuda bir şey demeyince, kuralsızlık olarak algılıyoruz bunu nedense.
Ne müzik sektörünün bir prensip kararı var bu konuda, ne de MÜYAP, MSG, MESAM, MÜYORBİR gibi meslek örgütlerinin aldığı bir karar.
Yıllardır herkes kafasına göre takılıyor.
Kimi içine iki şarkı koyup, ‘albüm’ diye satıyor, kimi de 15 şarkıyla yetinmiyor.
Birilerinin bu konuda bir şeyler yapıp, tüketiciyi koruması gerekmez mi? Gerekir, ama nerede öyle birileri?


ALBÜMDE KAÇ ŞARKI OLMALI
HANGi ‘ALBÜM’DE KAÇ ŞARKI VAR?

Son aylarda çıkan ve bende olan ‘albüm’leri alt alta sıralayıp, içlerinde kaç şarkı olduğunu yazınca öyle sanıyorum ki ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak.

Haberin Devamı

Ayşegül Aldinç: O Kız - iki şarkı.
Levent Yüksel: Aşk Mümkün müdür Hâlâ - iki şarkı.
Merİh Ermakastar: Hazan Yeri - iki şarkı.
Tarık Tüfekçİ: Susma - dört şarkı.
Zelİha Sunal: Aşk Bana Kalır - beş şarkı.
Nilay Dorsa: Afrodizyak - beş şarkı.
Selen Servİ: Göze Aldım - altı şarkı.
Ayben Bİlge: Beklenen - dokuz şarkı.
Berkay: Bir İnat - dokuz şarkı.
Yılmaz Morgül: Ylmzmrgl - 10 şarkı.
İsmail Türüt: Kırktan Sonra - 10 şarkı.
Yonca Lodi: Milat 10 şarkı.
Sabahat Akkİraz: Live Dillerdeki Türküler - 10 türkü.
İlyas Parlak: Manahos Trabzon Türküleri - 10 türkü.
Zeynep Dİzdar: Hayat Benim Elimde - 10 şarkı.
Ömer Yılmaz & Tuncer Tercan: Ezgili Yürekler - 11 şarkı.
Müslüm Gürses: Yalan Dünya - 11 şarkı.
Kemal Sunal Türkülerİ - 11 türkü.
Ozan Doğulu: 13 Obpm - 12 şarkı.
Cİhat Aşkın & Gülden Teztel: Schumann 15 eser.
Karmate: Navino - 17 şarkı.



DEVLETİN BİR FİLMİ EKSİKTİ!

Türkiye, bir yandan her şeyi özelleştirmekle övünüyor, ama öte yandan özel sektörün ilgi alanına giren konulara dalmaktan da geri kalmıyor.
Film çekmek devletin işi mi?
Arkadaşımız Önder Yılmaz’ın dün Milliyet’e manşet olan haberinden anlıyoruz ki, devlet bu alana da el attı.
Başbakanlık, ‘Gece Yarısı Ekspresi’nin dünyada Türkiye hakkında yarattığı olumsuz imajı silmek için bir film çekecekmiş.
Şimdilik en uygun eser olarak da Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sı seçilmiş.
Yakında sinemalarda şöyle bir fragman yayınlanmaya başlarsa hiç şaşırmam.
“Türkiye Cumhuriyeti iftiharla sunar: Sabahattin Ali’nin ölümsüz romanı ‘Kürk Mantolu Madonna’ pek yakında sinemalarda.” Sabahattin Ali’nin en çok okunan romanlarından olan ‘Kürk Mantolu Madonna’ beyazperdeye aktarılsa elbette ki iyi olur.
Ama devletin yapacağı bir iş değil. Sinema, sivil inisiyatifin işi.
Hangi eserin, nasıl bir senaryo ile çekileceğinin kararını devlet verirse, film olmaktan çıkar ‘propaganda filmi’ olarak etiketlenir o.
Projenin sahibi Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın, “İnsan odaklı, aile, kadın ve çocuk vurgusu yapacak bir film” açıklaması bile başlı başına bunun nasıl bir propaganda filmi olacağının habercisi.
Allah aşkına, bu devirde kim izler devletin çekeceği ‘propaganda filmi’ni?
Türkiye’yi yönetenlerin, ‘Gece Yarısı Ekspresi’nin dünyada ülkemiz hakkında oluşturduğu olumsuz havayı, çekilecek bir karşı propaganda filmiyle yok etmesi olanaksız, ama Türkiye’nin, Başbakan’ın sözünü ettiği ‘ileri demokrasi’ye ve gerçek anlamda insan haklarına kavuşması halinde pekala mümkün bu.
Üstelik film masraflı bir iş ve yatırdığınız paranın geri dönüş garantisi de yok.
‘İleri demokrasi’ ve ‘insan hakları’ ise masrafsız bir yatırım ve geri dönüşü de garanti.