Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları

SKOLYOZDA TANI VE TEDAVi YÖNTEMLERi-III


Klasik yaklaşım, omurganın yana yatışı olarak adlandırılan skolyozda egzersiz tedavisinin sadece destek amaçlı olduğunu öne sürüyor. Ancak özellikle günlük yaşam aktivitelerini içine alan egzersiz programlarının başarılı olduğuna dair yayınlar var. Katharina Schroth metodu skolyoz rehabilitasyonundaki diğer metodlardan daha fazla serbestlik tanıyan bir yöntem. Örneğin Vojta metodu, 10 yaşından önceki çocuklarda uygulanamazken Katharina Schroth metodunda böyle bir kısıtlama yok.

Model yürüyüşü
Klasik egzersiz tedavilerinde hastanın skolyozunun tipine, yaşına, gelişimsel düzeyine bakılmadan herkese aynı egzersizler gösteriliyor. Oysa Katharina Schroth metodunda önce kişinin skolyoz tipi belirleniyor ve bütün egzersizler bu model üzerine kuruluyor. Son yıllarda yapılan çalışmalarda özellikle omurganın yan profilinin düzeltilmesinin önemli olduğu sonucuna varıldı. Bu noktada model yürüyüşü 'catwalk'un da yan profili düzeltmede kullanılabileceği belirlendi.
İrlanda, ABD ve Almanya’daki konservatif skolyoz tedavilerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada ABD’de konservatif tedavi alan hastaların yüzde 28’i ameliyat olmak zorunda kalırken Katharina Schroth metodunun uygulandığı Almanya’da bu oran yüzde 7’lerde.
Özellikle psikolojik faktörlerin de skolyoz rehabilitasyonunda önemli rol oynadığı düşünülürse Katharina Schroth metodunun yoğunlaştırılmış programıyla günde 4-6 saatten 3-4 haftaya kadar programlar, ergenlik çağındaki gençlerde önemli etkiler bırakıyor. Grup psikolojisiyle hareket eden gençler sorunlarını paylaşan akranlarıyla yüksek düzeyde iletişim kuruyor ve program bitimlerinde ayrılmakta zorlanıyor.

Haberin Devamı

Yine de cerrahi gerekebilir
Bütün konservatif yaklaşımlara rağmen Cobb açısı artış gösteriyor ve 50 derecenin üzerine çıkıyorsa (Alman Ortopedi ve Travmatoloji Derneği'nin önerisi) ameliyat yapılmalı. Ameliyata sadece grafideki açıya bakılarak değil hastanın psikolojik ve sosyokültürel durumu da değerlendirilerek karar verilmeli. Çünkü ergenlik döneminde ortaya çıkan skolyozlar genelde kalp ve akciğer sistemine zarar verecek noktaya gelmiyor.
Skolyoz operasyonlarında temel olarak iki yaklaşım benimseniyor: Arka girişim ve ön girişim. Arka girişimde sırt bölgesi kullanılıyor. Operasyondan sonra omurganın hareket kabiliyeti azalıyor. Ancak sonrasında korse kullanımı gerekmiyor. Önden yaklaşımdaysa kol altı bölgesinden göğüs kafesi kaldırılarak müdahale ediliyor. Bu operasyonun dezavantajı operasyon sonrasında korse kullanımı gerektirmesi. Avantajlarıysa omurganın daha hareketli kalmasının sağlanması ve dikiş izlerinin kol altında kalması dolayısıyla daha estetik gözükmesi.
Her ameliyatın riski olduğu gibi skolyoz ameliyatlarının da belli risk oranları var. Bu oran, yüzde 5 civarında. Herhangi bir komplikasyon çıkmazsa 14 gün içinde hasta taburcu oluyor. Ameliyat sonrası gözlenebilecek istenmeyen sonuçlarsa şöyle:
Enfeksiyonlar: Antibiyotik kullanımıyla kontrol altına alınabilir.
Kanama sonrası solunum sıkıntısı: Kan drenajıyla gideri- lebilir.
Takılan vidalar veya enstrümentasyonda kopmalar olması: İkinci bir ameliyat gerektirir.
Yüzde 1’in altında gözlenen sinir felçleri: Genellikle geri dönüşümlü olur.