Gülay Afşar

Gülay Afşar

gulay.afsar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yaşamın yükü omuzlarımıza binince, her şeyi bırakıp gitmeyi düşünüyoruz. Özellikle büyük şehir, ilişkiler çekilmez bir hal alırken, çaresizliğimizi buralardan gitme isteği olarak ifade ediyoruz.

Hayata tutunmak, kariyer yapmak, aile kurmak, geçim derdi derken çarkların içinde kaybolup gidiyoruz. Tüm bu karmaşa içinde “Ben bu hayata niye geldim?”, “Aslında ne yapmak istiyorum?” gibi sorular, olsa olsa birer şikayet cümlesi olarak kalıyor. Oysa özünde tek ihtiyacımız, varlığımızı anlamlı kılmak.

Şu ana kadar yazdıklarım, son kitabı ‘Gitme Zamanı’ dolayısıyla buluştuğum Aret Vartanyan’la sohbetimizden... Vartanyan kitabında, bir yanda günlük hayattan sıradan karakterlerin aşklarını, ilişkilerini, diğer yanda felsefik ve ruhani karakterlerle daha gizemli bir dünyayı anlatırken aslında kişisel dönüşüm şifrelerini vermeye çalışıyor.

Haberin Devamı

Kendin olmak dürüstlükten geçiyor

‘Gitme Zamanı’ adında bir kitap yazmış çünkü kendisi için de gitme zamanı olduğunu düşünüyor. ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sorduğumdaysa “Fiziksel olarak bir yerden bir yere gitmek şart değil, hayatımda suni olan ne varsa onlardan gidiyorum” diye açıklıyor. İlk anda ‘beylik cümleler’ gibi gelse de, anlattıkça Aret’e hak veriyorum.

Kendimize makul hedefler belirlersek, hedeflerimize ulaştığımızda, daha fazlasına göz dikmek yerine yetinebilirsek, ihtiyaçlarımızı, onurlu bir insan olarak yaşamaya yetecek kadarıyla sınırlı tutarsak, işte o zaman sadece istediklerimize “Evet” istemediklerimize “Hayır” diyebilecek güce sahip olabiliriz. Moda deyimle ‘sadeleşmek’ ancak böyle mümkün.

Sade yaşamak için, malımızı, mülkümüzü satıp inzivaya çekilmek bu devirde sadece bir ütopya.

“Bir hırka, bir lokma” demek içinse artık çok geç. Elbette hayata tutunmak için mücadele edeceğiz, günlük hayatın bir parçası olacağız. Bu bizim varlığımızı anlamlı kılan en temel motivasyon. Bizi yıpratan durumlara karşı durmak ise en doğal hakkımız. Yani kendimiz olmak, aslında dürüst olmaktan geçiyor.

Bugün 250 bini aşan katılımcısıyla ‘Yaşam Atölyesi’nde anlatmaya çalıştıkları hususların başında yine ‘kendin olmak’ geliyor. Aret, kendisini ‘kişisel dönüşüm danışmanı’ olarak nitelendiriyor, çünkü ‘kişisel gelişim’ kavramının suistimal edildiğini düşünüyor.

Haberin Devamı

Ben, mesafeli olsam da çok geniş bir kesim tarafından talep gördüğünübiliyorum. Peki bu talebin sebebi ne? Çünkü insanlar ‘önyargısız dinlenmek, sorulara cevap almak ve onaylanmak’ istiyor. Ayrıca, psikoloğa gitmek, hâlâ ruhsal rahatsızlık olarak algılanırken, yaşam koçuna başvurmak modern insanın tamamlayanı olarak görülüyor.

Erkek daha fazla affediyor

Aret Vartanyan’la sohbetimizden aşk ve ilişkiler üzerine gözlemleri de ilginç geliyor. İşte benim için de yeni olan birkaç mevzu;
Beraber olduğun insan dostun oluyorsa ondan ayrılmaktan korkuyorsun. Ama aslında, partnerin dostun olduğu zaman o ilişki bitmiştir.
Modern hayat tarzına sahip çiftlerde, erkek aldatıldığında daha fazla affeden taraf oluyor. Çünkü erkek, aldatıldığını çevreden saklıyor. Kadınsa aldatıldığını ailesine ve arkadaşlarına söylediği için geri dönüp affetmeyi kendisine yediremiyor.
Karşı cinsle olan ilişkilerdeki sorunların başında cinsellikteki boşluk geliyor. Heyecanın tükenmesi, iletişimsizlik gibi sorunların temelinde hep cinsellikteki boşluk yer alıyor. Ama evli çiflerin yüzde 83’ü bunu konuşamıyor.