Kendi kadınlarımıza gözyaşı dökmedikçe...

Yakılarak, bıçaklanarak, uçurumdan yuvarlanarak, kurşunlanarak öldürülüyorlar... Çocuk yaşta evlendiriliyorlar. Gözyaşları, onlar için akamıyor bir türlü

Niğde’nin Dündarlı kasabasında kız çocukları ilkokulda nişanlanıyor. 14 yaşına geldi mi evlendiriliyor. Adli süreç başlasa, hepsi ceza alacak. Ama yok! “Kasabanın Sırrı”, Milliyet’in dünkü manşeti...
Koca şiddeti ve ölüm tehdidi nedeniyle tanık koruma yasasından yararlanan kadın, nereye kaçsa, hangi kimliğe bürünse, yine de kocasından kurtulamıyor. “Yaşayan ölüyüm” diyor Hürriyet’in manşetinde...
Bu da Radikal’in manşeti: BDP kadın Meclisi üyesi Nazliye Sincar (64), 5 yıl önce ayrıldığı eşinin tabancasından kusan kurşunlarla, sokak ortasında öldürüldü.
1 günde 3 gazete manşetinin her biri, insanlığımızın ne halde olduğunu göstermiyor mu?
Yaşı, mesleği, dini, etnik kökeni, sosyal statüsü ne olursa olsun, nerede yaşarsa yaşasın... Türkiye’deki her kadın, ölümle, dehşetle burun buruna.

Kadınlar ölüme yollanıyor
Bu kadar çok savaş, şiddet, ölüm konuşulurken, kadının “evde” veya “sokakta” huzurlu olması mümkün mü?
Kadın cinayetleri ve çocuk gelin sorununa karşı devlet, bazı önlemler alsa da ne yazık ki yeterli olmuyor.
Benzin döküp yakılarak, bıçaklanarak, “Konuşacağız” diye izbe bir yere götürülerek, balta sapıyla dövülerek, bazen de “Düştü” diye intihar süsü verilerek, hunharca ölüme yollanıyor kadınlar.
Hem de bir zamanlar sevdikleri, aynı yatağı paylaştıkları, çocuk sahibi oldukları erkekler veya “Baba”, “Abi” dedikleri en yakınları tarafından!
Bazen, 1 günde 5 kadın öldürülüyor. Gündemin “ağırlığı”na veya cinayetin vahşetine göre, haberdar oluyoruz.
Devlet, kadın cinayetleriyle ilgili son resmi açıklamayı ve detaylı istatistiği 2009’da yayınladı. Hâlâ da bu eski istatistik (kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı) kullanılıyor. Çünkü devlet, detaylı, doğru ve yenilenmiş bilgileri açıklamıyor!

Rakamlar yanıltıyor
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ısrarlı takibi sonucunda, yıllar sonra ilk defa verileri açıkladı:
“2012 yılında 155 kadın aile içi şiddet olaylarında hayatını kaybetmiş olup, sığınmaevindeyken öldürülen kadın bulunmamaktadır.”
İnananabiliyor musunuz, “bilgi edinme kanunu” zorlamasıyla verilen cevap, bundan ibaret! Bu kadınlar kim, nasıl ve neden öldürüldüler, katillerine ne oldu? Emniyet ve Jandarma müdürlükleriyle Adalet Bakanlığı’ndan ses yok...
Dahası, Platform’un adli makamlardan ve gazete haberlerinden derlediği kendi istatistiğine göre 2012’de öldürülen kadın sayısı 210.
Bakanlık, sadece “aile içi şiddet” vakalarını ele alıp evlilik dışı, intihar süsü verilen, yahut şiddet başvurusu yapmayan ölü kadınları saymıyor.
Yetmezmiş gibi “Kadın cinayetleri azaldı” diyebiliyorlar.
Ve tek bir gözyaşı dökmüyorlar kendi topraklarında, sinsice, tek tek öldürülen kadınlara.

Haberin Devamı

O KATİLİ BİZ BAĞIŞLAMIYORUZ

Haberin Devamı

* Sarai Sierra’ın iç parçalayan hikayesini biliyorsunuz: Amerikalı turist, İstanbul’da kaybolmuş, tecavüze uğramış ve cesedi
2 hafta sonra bulunmuştu.
* Ailesi, katil zanlısı Ziya Tasalı’ya bir mektup yollamış, İsa’ya inançları nedeniyle “Bağışlayabiliriz” demişti: “Adalet yerini bulacak ve Sarai’ye karşı işlediğin suçun cezasını çekeceksin.”
* Basına “af” diye yansısa da, bu bir af mektubu değil. Acılı bir ailenin, inançlarına sarılarak canavarı Allah’a havale etmesi.
* Bugün dava başlıyor. Tek ümidim, mahkemenin mektubu “af” olarak değil, görevini yapması için bir çağrı olarak okuması. Cani Tasalı, en ağır ceza neyse onu almalı.

Haberin Devamı